English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ B ] / Beyaz mı

Beyaz mı traducir francés

4,250 traducción paralela
Durum o kadar siyah beyaz mı bilmiyorum.
Ce n'est pas aussi noir et blanc.
Mahzeni karıştırıyordum biraz ama kırmızı mı beyaz mı seversin bilemedim.
Je fouillais dans la cave.
Siyah beyaz mı renkli film mi?
Noir et blanc ou en couleurs?
Beyaz mı kırmızı mı?
Le blanc ou le rouge?
- Kırmızı mı beyaz mı?
Rouge ou blanc?
Bana yarım porsiyon sığır eti şu küçük sosislerden üç tane birazcık şu pembe balıktan büyük turşulardan iki tane Yahudiliğin ne olduğuna dair tam açıklama ve bu kahverengi ve beyaz kurabiyelerden iki tane.
Je vais prendre 200g de hachis de bœuf, trois de ces petites saucisses, un peu de ce poisson rose, et deux de ces saumures géants, une explication complète de ce que signifie être juif, et deux de ces cookies marrons et blancs.
Ben onu büyük ağızlı, kısa bir beyaz adam sanmıştım.
Je croyais que c'était un petit bonhomme avec une grande bouche.
Ama otuzlu, belki kırklı yaşlarında beyaz bir kadınla beyaz bir erkek aradığımızı biliyoruz.
Mais on sait qu'on cherche un homme et une femme de type caucasien. Dans les 30 ans, voire 40.
Beyaz bir kadınla, beyaz bir erkek aradığımızı biliyoruz.
Nous recherchons un homme et une femme blancs. Un couple.
Ben bir beyaz şarap alacağım, kocam için de bir bira.
Je vais prendre un verre de vin blanc et une bière pour mon mari.
Bunu bana bulan kişi bir kutu yunus eti ve büyük kısmı beyaz bir bebek de getirebileceğini söyledi.
Le type qui m'a donnée ça m'a aussi dit qu'il pouvait m'avoir une boite de steak de dauphins ou un bébé plus ou moins blanc.
Bir renk bulamadım, o yüzden ben de beyazı seçmeye karar verdim.
Je n'ai pas trouver une couleur, donc j'ai décidé de peindre en blanc.
Padma'yla ilgili ne zaman yardım etmeye çalışsam Amanda'yla ya da hatta geçen yıl beyaz saçlı adamla bile başarısız oldum.
Et à chaque fois que j'essaie d'aider Padma, Amanda, ou... ( rire étouffé )
Tanrım, Shania Janelle Monae gibi olmuşsun ondan daha uzun ve beyaz olduğunu saymazsak.
Oh mon Dieu Shania, tu ressemble à Janelle Monáe, [chanteuse RB et soul américaine] sauf que tu es un peu plus grande, et plus pâle.
Dün gece randevumla eve geldiğimde orta yaşlı bir adamı üzerinde dar ve pek de beyaz olmayan bir donla mutfağımın her tarafına su fışkırtırken görmem hususunda mı?
Pour le fait que mon rencard et moi on soit rentré hier soir pour trouver un homme d'âge moyen En train d'asperger de l'eau partout dans ma cuisine Dans son slip pas-si-blanc
Tamam. Beyaz önlüğünü giy bakalım Virginia.
Porte la blouse, Virginia.
Onları Beyaz Saray'a çağırmandan bu yana her gün beni arayıp ziyareti iptal etmem için yalvardılar.
Ils m'ont appelé chaque jour depuis que tu leur a demandé de venir à la Maison Blanche me suppliant d'annuler ce voyage.
Beyaz mı?
Un homme blanc?
Eğer polis durdurursa bagajımızdaki iki öIü beyazı açıklayamayız.
Si on se fait arrêter, je me vois pas expliquer pourquoi il y a deux blancs morts dans le coffre.
Ben bir şişe kırmızı almıştım, o da beyaz almıştı.
J'ai pris une bouteille de rouge, lui une de blanc.
Ama hapishanenin bahçesine çıktığımızda, o birdenbire Mufasa Al Muhammed olurdu, ben de "beyaz kaltak" olurdum.
Mais on est sorti de la prison, Et tout d'un coup, il est devenu Mufasa Muhammed et j'étais sa "putain blanche." Ce n'est pas pareil.
Beyaz, yaklaşık 1.80m boyunda ve çizimdeki gibi görünüyormuş.
Elle a dit que c'était un blanc d'environ 1 m 80, mais en ce qui concerne son apparence elle a dessiné ceci.
Bu da, 12 beyaz limuzin ve Elvis kılığında biri lazım demek oluyor.
- C'est à dire... 12 limousines blanches et un sosie d'Elvis...
O yüzden, beyaz yalanımı ortaya çıkartmayacağınıza dair bana söz verin.
Donc vous devez promettre de ne pas révéler mon petit mensonge.
- Beyaz cüzdanın mı var?
- Un portefeuille blanc?
Onlar kırmızıyla beyazın takımı
♪ They're the team in red and white ♪
Beyaz kan hücrelerini tek tek ayırmak için akyuvar filtresini kullanacağım, böylece ne tür bir enfeksiyon ile karşı karşıyayız göreceğiz.
Je vais utiliser un filtre de déleucocytation pour séparer les globules blanc, pour voir avec quelle sorte d'infection nous devrons travailler.
Beyaz arkadaşlarımı gördün mü?
Vous avez vu mes amis blancs?
Karımın taşınması ve benim Beyaz Saraty'da yalnız kalmamı konuşmak istemiyor musun?
Tu ne veux pas parler du fait que ma femme déménage et que je suis seul à la Maison Blanche?
Ve bu gece, Beyaz Saray Personel Şefi buradan ayrılmam için beni çağırttı, ve kendisi buraya geldi.
Et ce soir, le chef de cabinet de la maison blache m'a rappelé de mon poste, et ensuite s'est montré ici.
Kendime biraz zaman ayırmak için Beyaz Saray'dan ayrılmak zorunda kaldım... bu kalp kırıcı ihaneti atlatmak için.
J'ai déménagé de la Maison Blanche et pris du temps pour moi... le temps que nous traversions cette trahison déchirante.
Bana eskiden Denver'de beyaz eşya sattığını söylemişti.
Il m'a dit vendre des appareils onéreux à Denver.
Warlow, Vali Burrell'in araştırma tesisine kadar bana eşlik edecek. O beyaz odadaki herkese kanını içirecek.
Warlow m'accompagnera au centre de recherches du gouverneur Burell, où il pourra nourrir de son sang tout les vampires de cette salle blanche.
Hangisinin hedef olma ihtimali daha yüksek? Kendisi de fakir mahallede büyümüş siyah başkanın mı? Yoksa polisin başındaki beyaz adamın mı?
Qui est la cible la plus probable... le maire noir qui vient lui-même de la cité, ou le flic blanc haut placé?
Beyaz insan adım olsa, Gavin olur diye düşünüyordum.
J'ai toujours pensé que si j'avais un nom de blanc, ça serait Gavin.
Yine de Beyaz Saray güvenliğini geçmem gerekiyor. Bunun için bir ekibe ihtiyacım olduğunu söylemiştim.
Je te l'ai dit, j'avais besoin d'une équipe pour ça.
Beyaz çizgili pantolonlarımı son yıkadığında makineden pembe kapri olarak çıkmışlardı.
La dernière fois qu'il l'a fait, mes pantalons blancs sont sortis rose capris du sèche linge.
Golf kulübüne gidemeyen beyaz adamlar mı?
Les blancs sans clubs de golf?
Bayım, Bay Walsh ve ben Beyaz Saray'ın Batı Kanadı'nda size özel bir tur teklif ediyoruz.
Monsieur, M. Walsh et moi aimerions vous offrir une visite privée et exclusive de l'aile Ouest de la Maison Blanche.
Mike, PR onarımı istedi. Bu çocuklara Beyaz Saray turu vermeniz gerekiyor.
Pour les relations publiques, vous devez leur faire visiter l'Aile Ouest.
Çünkü bunların beyaz yalan mı yoksa daha karanlık bir şey mi olduğunu asla bilemezsiniz.
Parce que vous ne savez jamais si vous repérez un mensonge inoffensif... ou quelque chose de plus sombre.
Seni o beyaz kıçına ve sahte memelerine yarağımı sokacağımı mı sandın?
Tu crois que j'enfilerais ma bite en toi avec ton cul blanc et tes faux seins?
Seni olmuştur biliyorum Bir süre ücretsiz, ama inanamıyorum herhangi bir beyaz adam bakım gidiyor kelimeleri o aşağı koyuyor Bu kağıt üzerinde.
Je sais que cela fait longtemps que vous êtes libres, mais je ne peux pas croire qu'un seul homme blanc va prêter attention aux mots qu'il écrit sur ce papier
Beyaz karınca mı?
Termites?
Pekâlâ, bunu düşünüyordum ve bir dergide beyaz kumlu boş bir plaj gördüm ve işte orada sazdan yapılmış bungalov kulübenin önünde oturup mojito yudumluyorum.
J'y ai réfléchi et j'ai vu cette plage déserte de sable blanc dans un magazine, et m'y voilà, assise devant un bungalow en chaume, sirotant un mojito.
- Selam. Beyaz bir kadınımız var.
Donc nous avons une femme caucasienne.
Beyaz bölgede yer yoktu, ne yapayım?
Ok, il n'y a pas de place en zone blanche, alors...
Beyaz gelinçiçeğimizle veya DayGlo papatyalarımızla ilgilenmiyorum.
Je me fiche qu'on ait des lys blancs ou des marguerites fluorescentes.
Ayrıca bir deri bir kemik beyaz kıçımı da sevdin herhalde.
Et mon petit cul blanc n'avait pas l'air de t'emmerder, Mick.
Aradığımız katil, 30'lu yaşların başında beyaz bir erkek.
Nous pensons que le suspect inconnu est un homme blanc d'environ trente ans.
Biraz ricotta ve beyaz sos mideni yatıştırır mı?
Ricotta et sauce blanche. C'est bon pour le ventre.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]