Beş parasız traducir francés
772 traducción paralela
Panayır yerinde, aç ve beş parasız.
affamé et sans le sou.
Artık ben beş parasız kalana kadar kesinlikle böyle bir şey yapmayacaksın.
Tant qu'il me restera encore un sou, on ne les vendra pas.
Nerdeyse beş parasızım.
Je suis sans e soul
Doğru ama benim söylemek istediğim şu : seninle ben bir gün beş parasız birbirimize rastlasak sadece iki meteliksiz oluruz.
Oui d'accord et puis... Il est très régulier mais... écoute, Suppose un seul instant que toi et moi...
Dün gece her şeyimi kaybettim. Beş parasızım.
J'ai tout perdu hier soir, je n'ai plus un sou.
Kirby onu beş parasız bıraktı. Adamın hakkını vermek gerek.
Kirby a pris jusqu'à son dernier ticket de tram!
Sahip olduğum bütün mirası kızıma bırakarak... Bay Darcy'i beş parasız bırakabileceğimin farkında mısınız?
Savez-vous qu'en tant qu'administratrice de la fortune de ma sœur, je peux laisser M. Darcy sans un shilling?
Evlenirseniz sizi beş parasız bırakırım!
épousez-le et vous serez pauvres.
- Evlenirseniz... sizi beş parasız bırakırım.
Je lui ai dit que je pouvais vous retirer votre fortune, si je le voulais.
Oh, hayır hayır. Hayır, Buralara gelmek için arenaları terk ettim - Beş parasızım.
J'ai quitté l'arène sans un sou.
Beş parasız, aç, evsiz... ve çaresizlik içinde sürüklendiğimizi hayal edemiyor musun?
Essayez d'imaginer que nous sommes pauvres, affamés, perdus, désespérés.
Beş parasız kaldığını gördüklerinde bunu anlayacaklar zaten.
Ils le sauront quand ils verront comme on t'a lessivé.
O gece beş parasız olduğumu anlamam çok zor olmadı. Bert gidince öyle kalacaktım.
J'ai très vite compris que j'étais fauchée et que sans Bert, ce serait pire.
- Muhtemelen tahmin etmişindir... Şu an beş parasızım.
Je suis fauchée.
Bir sinema dergisinde, Hollywood'a beş parasız bir şekilde adım atan ve bir milyon kaldıran bir adam hakkında yazı okudum.
J'ai lu dans le journal de cinéma qu'un type a cassé la baraque. Il a empoché un million.
- Hayır. Jack kızgın, çünkü şehirde beş parasız terk edildi.
Le petit Jack est furieux parce qu'on l'a laissé seul sans argent en ville.
Beş parasız ve tutuklu kıyafetleriyle çıplak dolaşamazlar ya.
Le docteur Arcangeli ne les aidera pas, quant â Filippucci, ses parents sont pauvres.
Beş parasızım.
- Sortir! J'ai pas un sou.
Sonunda gözlük takmaya başlayıp, hala beş parasız olur.
- fait des sacrifices... - Il reste fauché, avec des lunettes.
Parasız bırakmak istemiyorum. Beş parasız kalmak istemiyorum!
Je ne veux pas partir fauché.
Birçoğu beş parasız ve öfkeli.
Beaucoup sont fauchés et en colère.
Öyle olsa bile, yine de siz beş parasızsınız.
Même si elle ne l'était pas, vous restez sans le sou.
- İşin sonunda beş parasız da kalabiliriz.
- On peut y perdre.
Martins beş parasız kalınca dostu ona bir iş önermişti.
Martins étant gêné... Lime lui avait offert un emploi.
Savaşın sonundan beri beş parasız bir tipim!
Depuis la fin de la guerre, je suis un pauvre type, sans un sou, c'est clair?
Ya geri gelmeyecek olursa? Beş parasız kaldık.
S'il ne revient pas, on a perdu pour de bon.
Beş parasızız.
On est fauchés.
Böylece kendimi, beş parasız, tükenmiş, lastikleri patlak bir araba ve kötü bir şöhretle Albuquerque'de buluyorum.
Et maintenant, je me trouve à Albuquerque sans argent. Une voiture aux pneus usées, et une réputation minable.
Beş parasız ve sefil bir hâlde oradan oraya dolaşırlar.
Entre elles et la rue, il n'y a qu'une valise vide.
Söylesene, beş parasız kalmış olmalısın... Sana yardım etmemi ister misin? Ne kadar lazım?
Dis-moi, tu dois être à sec... tu veux que je te dépanne?
Pekâlâ, beş parasız kaldım.
C'est vrai, je suis fauché.
Tokyo'ya beş parasız mı gideceğiz?
Vous voulez partir pour Tokyo sans un sou?
Beş parasız kaldım.
Sur le trottoir, fauché comme les blés.
Ama son bir şey daha Henric, iflasın eşiğinde. Yakında beş parasız kalacak. Bense, mali sorunları olmayan biriyim.
Ecoutez, c'est vrai, il est ruiné mais ma fortune nous permettra de vivre sans soucis
Ben zaten beş parasız ölmek üzere olan biriyim.
Je suis vieux, malade et pauvre.
# Beş parasız bir dilenci gibi buralarda kaldım #
♪ Et je suis laissée derrière ♪
Ayrıca beş parasız olduğunu da söylediler.
Mais sans un sou.
Aksine, sizi İngiltere'ye beş parasız getirdiğim için ben size bir özür borçluyum.
Je m'en veux de vous avoir amenée ici sans argent.
İnsanların beş parasız bu türlü şeylerden hoşlandığı bir dönem olduğundan kuşkuluyum.
Je doute qu'il y ait eu une époque où il n'y avait pas besoin d'argent
Neden şarkıcı bir kız, beş parasız bir çocukla çıksın ki hele de bu çocuk ona kötü davranıyorsa?
Pourquoi une showgirl allait avec un gars sans argent? Surtout si il était cruel avec elle. Cela ne...
Beş parasızım.
Je suis fauché.
Beş parasız, kadınsız ve dostları olmadan ölürler.
Ils meurent sans le sou, sans femme, sans ami.
Beş parasız kaldık, Jaume.
Nous sommes ruinés.
- Frank'ın parayla tüyüp bizi beş parasız bırakmadığından emin olmak için atla etrafta şöyle bir gezineceğim!
- Je vais faire un tour dans les environs pour voir si Frank ne s'en va pas riche en nous laissant pauvres!
Ne yazık ki beş parasızım.
J'ai pas d'argent.
Beş parasız kaldım.
Je suis fauché.
O sıralar, beş parasız, mideleri boş birer öğrenciydik.
On était étudiants, fauchés...
Biliyorsun beş parasızız.
Tu sais qu'on est fauchés.
Beş parasız. İnsanlığın nankörlüğünü düşünüyor.
Complètement fauché, il médite sur l'ingratitude de l'humanité.
Ama beş parasız kaldım.
Et je suis ruiné.
Şimdi beni dinle seni dolgun suratlı beş parasız doğulu. Kimin haklı olduğunu göreceğiz.
On verra qui a raison.