Biliyorsunuz ki traducir francés
655 traducción paralela
Büyükanne, sende annem de biliyorsunuz ki babam şaka yapıyor.
Grand-maman, tu ne sais pas qu'il ne fait que plaisanter?
Elbette siz de biliyorsunuz ki 90 günlüğüne pranga kampına dönmek zorundasınız.
Vous savez, bien sûr, que vous allez passer 90 jours en prison.
Konu Blackie, biliyorsunuz ki Blackie ile birlikteydim.
Au sujet de Blackie, vous savez que j'ai été amoureuse de lui.
Biliyorsunuz ki Blackie'yi de East River'ın dışına çıkartmıştınız.
Blackie aussi, vous l'avez sauvé des eaux.
Galiba siz de biliyorsunuz ki oğlumun ki kendisi çok genç ve toydur, ona... kızınıza aldandığını söyleyebilir miyim?
Vous devez déjà savoir que mon fils, qui est très jeune et inexpérimenté, a été... je dirais, subjugué par elle.
Ve biliyorsunuz ki bugün Nürmberg'de milyonlarcası... olarak bulunmuyorsunuz, Almanya'nın tümü sizi burada... bugün ilk defa görüyor.
Et vous savez qu'aujourd'hui non seulement vous êtes vus... par des milliers à Nuremberg, mais par toute l'Allemagne... qui vous voit également ici pour la première fois aujourd'hui.
Biliyorsunuz ki, tüm o cinayetlerden aslında siz sorumlusunuz.
Êtes-vous conscient que c'est vous, en fait, le responsable de tous ces meurtres?
Albay sürekli hayali şeyler hakkında bağırıp çağırırdı. Siz de biliyorsunuz ki anlattıkları komik şeylerdi.
Le colonel se plaignait toujours, souvent pour des choses ridicules.
Hepiniz biliyorsunuz ki, bayan Totten'in babası, merhum Daniel S. Totten bu projeye sadece çeyrek milyon dolar ayırmıştı.
Le père de Mlle Totten, feu Daniel S. Totten... n'a laissé que le quart d'un million de dollars pour ce projet.
Çünkü biliyorsunuz ki olaylar esnasinda... insanlar kendileri için neyin en iyi oldugunu unutup... duygularinin esiri olur bazen.
Dans le feu de l'action, on peut oublier où est son propre intérêt et se laisser aller.
Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, dört yıldır Doğu'ya et gitmediğinden... fiyatlar aldı başını yürüdü.
Vous savez autant que moi que si l'Est n'a pas de bœuf depuis quatre ans, le prix du marché est élevé.
Siz de biliyorsunuz ki... o canavar Frankenstein'ın kalesinde kükürt çukurunda öldü... ve dostu Ygor...
Vous savez aussi bien que moi... qu'il est mort dans la mine de soufre sous la tour de Frankenstein.
Biliyorsunuz ki kibirli biri oluşunuzun benim için hiç önemi yok.
Que vous soyez insultant ne me gêne pas
Biliyorsunuz ki yeni yasa hepimizi idam cezasıyla tehdit ediyor.
La nouvelle législation nous menace tous de peine de mort.
Şöyle yada böyle biliyorsunuz ki ben bu ülkeye yeterim.
D'une certaine façon, j'en ai tout d'un coup assez de ce pays.
Ama Bayan Fanny, biliyorsunuz ki ben çok iyi gümüş temizlerim.
Mais mile fanny, j'ai toujours su faire briller l'argenterie.
- Biliyorsunuz ki kendiniz de bu listedesiniz
- Vous en êtes un.
Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki, tavukları kastediyordum.
Je parlais du poulailler!
Siz de çok iyi biliyorsunuz ki sizinle, yani görünüşünüzle, ilgili söyleyeceğim hiçbir şey iltifattan başka bir şey olamaz.
Vous savez très bien que je ne pourrais rien dire... en vous voyant, qui ne soit pas flatteur.
- Siz de biliyorsunuz ki onunla buluşmayacaksınız.
- Vous ne sortirez pas avec elle. - Qui a dit ça?
Ama biri gammazlarsa, biliyorsunuz ki atmak için bir bahane bulunur.
Si quelqu'un mouchardait, on trouverait une excuse pour les virer.
Biliyorsunuz ki, onun için çok para ödeyecek insanlar var.
Vous savez, beaucoup de gens payeraient cher pour l'avoir.
Biliyoruz Bay McDougal, ama siz de biliyorsunuz ki- -
- Nous le savons, mais- -
Bir muhabir olarak, çok iyi biliyorsunuz ki, bu polis karakollarında hep olan bir şey.
En tant que journaliste, vous le savez très bien... Ca se passe souvent comme ça, au poste de police.
Keşke edebilseydim. Ancak biliyorsunuz ki ben Avusturyalıyım. Polise dikkat etmek zorundayım.
Je le voudrais... mais étant Autrichien... je dois faire très attention... et je ne puis vous aider... que de mes conseils...
Çünkü siz de benim kadar iyi biliyorsunuz ki, hiçbir aracı, hiçbir durumda... - Bize yüzde 50'den daha fazla vermeyecektir.
Vous le savez tout comme moi... aucun receleur ne vous en donnera plus de 50 %.
Siz de biliyorsunuz ki Albay ölmüş sayılır.
Il est déjà mort et vous le savez.
Biliyorsunuz ki o konu, oyunculuk kabiliyetinize güvenmediğimden değildi- -
Vous savez... Je n'ai aucun doute quant à vos capacités...
Ama siz de biliyorsunuz ki Tobruk ikmal hattınız üstünde büyük bir tehlike, Ve Tobruk'u almadan Mısır'ı alamayacağınızı biliyorsunuz.
Mais admettez que cette position menace votre voie de ravitaillement, est un obstacle à votre stratégie et à la prise de l'Égypte.
- Oh, hadi Bayan Haynes. Kesin biliyorsunuz ki herkeste birazcık üçkağıt damarı vardır?
Voyons, on est tous plus ou moins canailles!
Şimdi altınızda biliyorsunuz ki evlilik çok ciddi bir iştir.
Vous six savez que se marier est une affaire très sérieuse.
Siz de benim kadar biliyorsunuz ki aldığım eğitimle...
- Avec ma formation au combat...
- Hiçbir şey. Biliyorsunuz ki EMHAAH'ı çalışma halindeyken durduramayız.
On ne peut pas arrêter la machine en plein milieu.
Biliyorsunuz ki General Haynesworth ürün grubu raporlarını her zaman okur.
Vous savez que le Général lit toujours les rapports de réunions. Je n'y peux rien.
Ama biliyorsunuz ki onlar...
Mais vous savez qu'elles...
Biliyorsunuz ki, sizi tanık sandalyesine oturttuğumda yemin edeceksiniz ve yemin altında ifade vereceksiniz.
Vous savez qu'à la barre, vous témoignerez sous serment?
- Neden gidip biraz bandaj yapmıyorsunuz? - Makineler hakkında ne biliyorsunuz ki?
Qu'est-ce que vous y connaissez à la mécanique?
Biz aynıyız, biliyorsunuz ki.
Nous sommes pareils, vous savez.
Çok iyi biliyorsunuz ki söz konusu olan kardeşiniz Chico'dur.
Vous savez très bien qu'il s'agit de votre frangin, Chico.
Bakın, en az benim kadar iyi biliyorsunuz ki burayı terketmek zorundasınız.
Vous savez qu'il faudra partir.
Biliyorsunuz ki üç gün boyunca burada kalacağız.
Nous sommes ici pour trois jours.
Biliyorsunuz, Kont onun annesinden oldukça yaşlıydı ki annesinin asla bir daha adı anılmamalı.
Le Comte était plus vieux que sa mère, vous ne devez pas le répéter.
Tabii ki, biliyorsunuz, iki tarafı olmalı.
Chaque chose comporte deux facettes.
Biliyorsunuz... Duydum ki...
Monsieur Onodera, j'ai entendu dire que...
Biliyorsunuz, karım sandı ki...
Vous étiez mon associée et ma femme pensait...
Yerine Pentagon'dan yeni atanmış taze bir generalin aldığını tahmin ediyorum ki biliyorsunuz.
Vous savez que son remplacant est frais emoulu du Pentagone!
Demek ki kravatlarını takım elbiselerinden daha iyi biliyorsunuz.
Vous connaissez mieux ses cravates que ses costumes.
Demek ki çok kısa süre içinde, Zahgon'dan tam güç bir saldırı beklediğimize de biliyorsunuz.
Vous savez donc qu'à tout moment, Zahgon peut lancer l'assaut final.
Barış illa ki bir zaman gelecek, biliyorsunuz.
Il faut bien que la paix arrive.
İkinci Dünya Savaşı'nda savaştım ve Onur Madalyası kazandım,... ölümümden sonra, tabii ki. Ama biliyorsunuz?
Vous croyez que cette pièce, ces gens sont les fruits de la victoire?
Biliyorsunuz ki "hayır" demek isterim ama adamı tanıyana dek bunu söylemenin imkânı yok.
On ne peut rien dire avant de le connaître.