Bozuk traducir francés
5,732 traducción paralela
Bozuk bir yakıt tüpüne benziyor.
On dirais une panne d'essence.
İşte burada! 1858 yılından bozuk bir kuruş!
Le voilà... un penny de 1858!
Sanırım telefonun bozuk.
Je pense que ton téléphone est cassé.
- Makine bozuk.
- La machine déconne.
Sanırım makine bozuk değilmiş.
Je pense que la machine fonctionne bien.
Şimdi izin verirsen bozuk paralarla zayıflamaya gidiyorum.
Envoyé. Maintenant, si tu veux bien, je vais faire ma promenade du pouvoir.
Yapacağın tek şey bozuk İngilizceyle iyi geceler demek ve üst kata gitmek. Minnettarlık göstermek istediğini söylemiştin, değil mi?
Donc, tout ce que tu as à faire est simplement de dire bonne nuit dans un anglais approximatif et aller à l'étage.
Küçük kalbim bozuk para büyüklüğünde... ama içi merkez bankası gibi.
Mon petit çà " ur n'est pas plus gros qu'un vingt-cinq cents, mais il est aussi plein que Fort Knox.
Önemli değil, muhtemelen bozuk buzdolabı hikayemle seni sıktım.
à ‡ a va. Je t'ennuyais sà " rement avec mon histoire de frigo.
Telsizleri bozuk.
Leur radio est hors service.
Denge çarkı arızalı, itiş mekanizması bozuk.
Le gyroscope est défectueux, le mécanisme de poussée est brisé.
Bizi bu duruma getiren bozuk soyları keser atarız.
Séparons-nous des lignées dégénératives qui nous ont menés là.
Şimdi basit bir illüzyonla başlayalım. Burnumuzdan bozuk para çıkaracağız.
Commengons maintenant avec une simple illusion, 00 nous ferons sortir quelques centimes de notre nez.
Bozuk eşyalar çok belirgin bir işarettir.
Les trucs brisés sont un signe de leur présence.
'Evet. Bir süredir bozuk, çünkü ikide bir sinir krizi geçiriyor ve orayı su bastırıyor! "'
Elles sont hors service depuis un an parce qu'elle n'arrête pas de piquer des colères qui provoquent des inondations.
Phillip okuma biliyor mu? Kapıda koca bir tabela var. "Bu tuvaleti kullanmayın, bozuk" yazıyor.
Y a une pancarte sur la porte qui dit de ne pas utiliser les toilettes.
Unicef'i devireceğim. O çok değerli, bozuk parayla dolu küçük kutularını da.
Je vais détruire l'UNICEF et ses jolies tirelires en carton.
Her aradığımda telefonu bozuk diyorlar.
Son téléphone est soi-disant cassé.
Polis tutanağında bozuk saat yazıyor.
Le rapport de police parle d'une montre cassée.
Bozuk olduğunu insanlar fark ediyor.
On a vu qu'elle était arrêtée.
Moralin mi bozuk?
Tu es déprimé?
O saat bozuk, Doug.
Elle est cassée.
Şu anda çatıdayım çünkü klima bozuk. Şaşılacak iş.
En fait, je suis sur le toit parce que le climatiseur est en panne.
Daha fazla kanı bozuk olmasın.
Plus de mauvais sang.
Bozuk değilse tamir etme, değil mi?
Quand on est beau...
Bugün morali bozuk biraz.
Il n'est pas lui-même aujourd'hui.
Giovanna çıkışta onu beklemediğimiz için bize bozuk atıyor.
Giovana est fâchée parce qu'on ne l'a pas attendue à la sortie.
- Narkotik, bozuk bir aile gibidir.
La DEA est une famille dysfonctionnelle.
- Tuvalet bozuk, tesisatçı çağıracağım.
Les toilettes sont cassées. Je dois les rappeler...
Bu gece bayanlar gecesi, benim moralim bozuk, sarhoş oluyoruz.
Je suis là pour m'éclater, on picole.
Bozuk atması gereken benim, sen değilsin.
C'est moi qui devrais être en rogne.
Göstergeler sapmaya başladı, radar bozuk.
Les instruments et le radar ne répondent pas.
Kapı kolu bozuk.
La portière est grippée.
Bozuk bir saat bile günde iki kez doğrudur.
Oh, même une horloge cassé indique l'heure deux fois par jour.
O bozuk plakla üç ay bana yetti.
3 mois de disque rayé, ça glisse sur moi.
Dinle. Az önce telsizden duydum, tüm uyarı sirenleri bozuk.
D'après la radio, plus aucune sirène ne marche.
Uyarı sistemleri bozuk.
Et les sirènes sont HS.
Bataryanın ve bozuk adaptörün yarattığı özel bir akımla alakası olduğunu sanıyoruz.
On pense que ça à voir avec le voltage spécial créé par la batterie et l'adaptateur merdique.
- Bozuk para gibidir. - Adam zengin oğlu zengin.
Il est friqué.
- Bozuk olsun.
Petites coupures.
Ama gözlerim bozuk, kulaklarım çok iyi duymuyor.
Mais ma vue est médiocre, j'entends mal...
Hadi be dostum, bu şey bozuk.
Arrête, ce truc marche pas.
Anahtarlar, bozuk paralar, kurabiyeler...
- Ses clés. Des pièces, des sucreries.
Aptal şey bozuk.
Ce robot est défectueux.
Sana söyledim, o bozuk.
Il est brisé.
Bunu kazanamazlarsa lige 3'e sıfır başlayacaklar ve moralleri bozuk olacak.
S'ils ne gagnent pas, ils resteront dans leur ligue avec 3 défaites et 0 victoire.
Serge'e öfkeli değilim. Birini bozuk ahlak yapısı yüzünden suçlayamazsın.
Je n'en veux pas à Serge, tout le monde n'a pas la fibre morale.
"Bozuk Punjubiliğinle övünme..."
Ne déballe pas ton pauvre Punjabi
Flint'in morali bozuk.
Flint a des problèmes avec le moral.
- Birisi bozuk monitör için çağırdı.
On nous a signalé un moniteur en panne.
Dostum, bozuk bir plak gibisin.
L'homme, vous êtes un disque rayé.