Brandy traducir francés
725 traducción paralela
Bu onun baş dönmesi krizlerinden biri, Bay Lamb - - Biraz brandy onu iyileştirir.
Un petit malaise un cognac, et puis ça passe.
Kelepçeleri gizle de birer brandy içelim.
"Cache tes menottes, nous allons boire un cognac."
Kokteyl mi alırsın yoksa biraz konyak mı?
Un cocktail ou un doigt de brandy?
Konyak var mı?
Avez-vous du brandy?
Konyak.
C'est le brandy.
Ne içmek istersiniz? Brandy soda rica edeyim lütfen.
Je crois qu'un cognac avec seltz.
Burada harika bir konyak var.
J'ai un excellent brandy.
Mükemmel bir brendi Montgomery.
Excellent Brandy, Montgomery.
- M'ling, Bay Parker'a brendi getir.
Si vous désirez une cigarette ou un brandy...
Bebeğim brendi ister mi?
Mon bébé veut-il un brandy?
- Napolyon Brandy.
- De l'eau-de-vie.
Brendi! Nerede...
- Brandy!
Konyağımı ziyan etmek, ha?
ç Quoi? Gâchez pas mon brandy!
Konyaktan daha sert içki yoktur.
Rien n'est plus fort que le brandy.
- Brandy ve soda.
- Un brandy avec soda.
Biliyorum, ama o brandy ile sodayı getir ve biraz acele et.
Je sais, mais donnez-moi un brandy et ne perdez pas de temps.
Brendi, Nicholas?
Du brandy, Nicholas?
Biraz brendi getir.
Va chercher du brandy.
Chadwick, döndüğümde sıcak brandy istiyorum.
Chadwick, je veux du cognac chaud à mon retour.
Kaçakçı demek. İyi bir brandy'niz var mı?
Vous n'auriez pas ramené un bon cognac par hasard?
Evet, Sör Humphrey... Ama bu brandy'ler ilginizi çekecektir.
Sir Humphrey ces cognacs devraient vous intéresser.
Eminim çok ilginç bir hikayeniz vardır. Ama anlatmadan önce biraz brandy için.
Prenez un cognac Monsieur Trehearne avant de me raconter votre histoire.
- Ben sıcak bir brandy alayım.
- Un cognac chaud pour moi.
Mary, ben brandy getirirken sen de ocağı yak.
Mary, je vais chercher le cognac.
Gelirken brandy'mi de getirir misiniz?
Vous voulez bien me remonter mon cognac?
Bana bir şişe brandy getirin. Olur efendim, böyle gelin.
Apportez-moi une bouteille de Brandy.
- Gerçek şampanya mı? - Sulandırılmış Jersey elma gazozu.
C'est du brandy.
Biraz da brendi.
Et apportez du brandy.
- Brendi, Bayan Isabella.
- Le brandy, Mlle Isabella.
- Evet, bana büyük kadehte brendi soda getirebilirsin.
- Un grand brandy avec soda.
- Bir brendi içeyim. Ama benden olsun. - Üç brendi.
Juste un brandy, sur moi.
Bana bir brendi doldurur musun, lütfen?
Tu me donnes un brandy, s'il te plait?
David bir gecede iki kez hapşırınca ne yapar, biliyor musun? Yatağa dört sıcak su şişesi ve bir kadeh brendiyle girer. Kırmızı yün külahını da takar.
Si David éternue deux fois de suite, il se met au lit avec 4 bouillottes, du brandy et une casquette de laine rouge.
Belki biraz brendi içmeli.
Un peu de brandy lui ferait du bien.
- Brandy ister misin? - Teşekkür ederim.
Un cognac?
Şu an yok. Belki biraz brandy.
Peut-être un cognac.
Biraz brandy getirirseniz yardımı olabilir.
Vous l'aideriez en me disant où trouver du cognac. Il n'y en a pas ici.
Brandy getir ve 12 rafadan yumurta.
Va chercher du brandy et 12 oeufs durs.
12 brandy, bir yumarta daha iyi olur.
Plutôt 12 bouteilles et un oeuf.
Brandy ve yumurtalar!
Ou brandy et des oeufs!
Idabelle için mutfaktan brandy getirin.
Allez chercher du Brandy à la cuisine pour Isabelle.
Şey, Napolyon'un adını konyağa Bismarck'ın adını da bir balığa verdiler. - Ve Hitler'in adını da...
Il a dit qu'il y a le brandy Napoléon, le hareng à la Bismarck, et qu'Hitler finira...
Sigara, puro, bir bardak konyak?
Cigarette? Cigare? Brandy?
Sanırım bir bardak konyağa dayanabilirim.
Je prendrai un brandy, après tout.
Napolyon'un adını konyağa Bismarck'ın adını da bir balığa verdiler. Liderimizin adı da nihayetinde bir parça peynire verilecek.
Il y a le brandy Napoléon, le hareng à la Bismarck, et le Führer finira en fromage.
Bana bir brendi versene.
Donnez-moi un brandy.
- Ona zencefilli bira, bana bir konyak.
Et pour moi, un double brandy.
- Bir konyak daha getir.
Apportez-moi un autre brandy.
Kokteyl mi alırsın yoksa biraz konyak mı? Hayır.
Un cocktail ou un doigt de brandy?
Konyak kalbin için iyi değil.
Le Brandy est mauvais pour votre cœur.
Brandy'e ne dersin? İçimizi ısıtır.
Faut faire quelque chose.