English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ C ] / Canta

Canta traducir francés

3,488 traducción paralela
Daha yeni beş bin dolar değerinde Louis Vuitton marka çanta aldı kendisine. Tommy'le beraber kaçacaklar.
Elle vient d'être débitée de 5000 $ pour des bagages Louis Vuitton.
Yardım için çanta satışı başlattın değil mi?
C'est toi qui est à l'origine de la vente de sacs pour une association caritative, c'est ça?
Kimse posta kutusu üstüne içi para dolu çanta bırakmayacak mı?
Personne ne dois laisser un sac plein d'argent au-dessus une boite aux lettres?
Bazen gün ortasında evden çıktığını görüyorum. Elinde bir çanta yemek oluyor.
Des fois, je te vois quitter la maison en plein milieu de la journée avec un sac de bouffe.
Hayır, oradan bir şey almış. Çanta gibi görünüyor.
Non, il a attrapé quelque chose là-dedans.
Mavi çanta kimde?
Qui a le sac bleu?
Kim sizi bu akşam dışarı çıkarıp bir çanta dolusu leziz tavuk hazırladı ve en iyi havai fişekleri, en iyi parkın en iyi manzarasını seçmek için gazeteleri araştırdı böylece "şöyle" bir kokuşmuş anı yarattı?
Qui nous a fait sortir de la maison qui a emballé le délicieux poulet dans un sachet, et a cherché dans les journaux le meilleur parc avec la plus belle vue pour les feux d'artifices tout ca pour créer un stupide souvenir de "ca"?
Bu çanta.
Ce sac...
Çanta nerede?
Où est le sac?
Seni daha önce hiç çanta taşırken görmemiş miydim ben?
Je ne vous ai jamais vu porter de sac avant?
Evet ama bu sayılmaz çünkü yakın zamanda seks yapacaksın bu sırrın geçmişte kaldığı için bir geçerliliği olmayacak yeni bir çanta seçmen gerecek.
Ouais mais ça compte pas car tu vas bientôt coucher. Et tu oublieras vite qu'un jour tu étais vierge.
Çanta.
Le sac.
- Biraz hediyelik çanta fahişesidir.
Elle ferait n'importe quoi pour les sacs cadeaux. Sept!
Zahmetin için de bir çanta Glock tabanca.
Et, hum, une caisse de Glocks pour vos problèmes.
Karım gibi çanta hazırlamadığı sürece yer bulunur.
Si elle ne prend pas une tonne de valises comme ma femme, il y aura de la place.
Çanta bundan dolayı kayıp.
D'où le sac manquant.
Omzunda büyük siyah bir çanta vardı.
Il avait ce... ce gros sac noir sur ses épaules.
PJ, iş konuştuğum için kusura bakma, Ama çanta satış oranımız, Birkaç şey geliştirmemiz lazım.
Désolée de parler affaires, mais au rythme où nos sacs se vendent, on doit mettre à jour l'équipement...
Çanta.
Le sac
Ben çanta denetleyicisiyim.
Heu... Je... Je suis l'inspecteur des sacs à mains.
Missouri'li birkaç eleman mangır dolu bir çanta ve 45'lik Colt gösterirse, soru sormam.
Des gars du Missouri ( show me state ).. m'ont montré une valise pleine de billets verts Et un colt 45.Je pose pas de questions.
Glitch'in elinde niye bir çanta kafa vardı?
- Pourquoi ce sac plein de têtes?
Glitch'in elinde niye bir çanta kafa vardı? Bilmiyorum.
Pourquoi Glitch avait un sac rempli de têtes?
Vuran kişiye ait olduğunu düşündüğüm bir çanta buldum çantayı kaptığım gibi içine baktım ve başlığı gördüm.
j'ai vu un sac qui pouvait selon moi appartenir au tireur. Je l'ai ramassé, j'ai regardé dedans et j'ai vu... une capuche.
Kapa çeneni, çanta hırsızı!
Ta gueule, gros tas!
Cüzdan, çanta ya da telefonu yok.
- Ni portefeuille, ni sac, ni téléphone.
Zannedersem çanta da senin?
Et ça, c'est ton sac?
Stanton'ın arabasında reçetesiz ağrı kesicilerle dolu bir çanta vardı. - Ve kazadan bağımsız yaraları vardı. - Ve vurulmadan.
- Il y avait un sac de médicaments sans ordonnance dans sa voiture, et il avait l'air d'avoir des blessures qui n'étaient pas liées à l'accident.
Haley, bu makyaj ve saç bakımı malzemelerinin olduğu üçüncü çanta.
Haley, c'est genre, le troisième sac de maquillage et de produits pour les cheveux.
Sıradan bir çanta deği bu.
Pas un simple sac.
Nereden geldi bu çanta?
D'où sort-il?
Kişi başı 3000 dolar. Çorba, et ve çanta da dâhil.
Trois milles par tête cela inclut une soupe, petit imbécile, et un sac fourre-tout
Dediler ki eğer ben hikayeyi unutmak için istekli olursam, ve elimdeki tüm notları, onlar bana bir çanta dolusu para vereceklerdi.
Ils ont dit que si j'essayais d'enterrer l'histoire, et de me débarrasser de mes notes, ils me donneraient un paquet de fric.
- Şu lanet çanta.
Maudite mallette.
Çanta her neredeyse almak için onu bulman yeter.
Pousse-le à te mener à elle.
Çanta hakkında bilgisi olduğundan şüpheliyim. - Hayır.
Je doute qu'il connaisse quelque chose des affaires louches.
Siyah bir çanta.
Une mallette noire.
Ve hepsi bir çanta taş için mi?
Et tout ça pour une boite de cailloux?
Dave'e verdiği çanta.
ça c'est la mallette qu'il donne à Dave.
Çanta oraya nasıl geçmiş?
Comment elle est arrivée là?
Gerçek çanta odayı hiç terk etmedi. Hala kütüphanede.
La vraie mallette a jamais quitté la pièce.
- El Lupo'dan gelen bir çanta dolusu nakiti bana bırakır, ve ben sadece satın alır ve sonra malzemeyi bırakırım.
Il me déposé les sacs d'argent et je l'ai donné à El Lupo, e-et j'acheté et déposé les fournitures.
Şu orospu çocuğuna bir çanta verdikten sonra uzun menzilli silahla vuruldu.
Il a été tué à longue portée juste après qu'il ai remis une mallette à ce fils de pute.
Kare şeklinde gümüş renkli bir çanta mıydı?
Un mallette argentée?
Bay Waabri, himayenize aldığınız çanta hakkında sizinle konuşmak istiyorum.
M.Waabri, j'aimerai parler de la mallette que vous avez en votre possession.
Peki ben neden çanta alamıyorum?
Mais pourquoi je pourrais pas avoir le sac gratuit?
Chardonnay kucakta çanta.
Chardonnay, sac sur les genoux.
Birkaç çanta dolusu pamuk var sadece.
Oh, juste quelques sacs de boules de coton.
- Evet? Çanta da ne var?
Qu'est-ce que vous avez dans le sac?
- Çanta gitmiş.
Le sac n'est plus là.
Servisten döndüğümde bunların olduğu bir çanta masamda duruyordu.
Je suis revenu d'une course, et il y avait un sac plein de trucs juste posé derrière mon bureau.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]