Courage traducir francés
8,286 traducción paralela
Dayan dostum.
Courage, mec.
Böyle zamanlarda sıradan ve avam konularda yazmak cesaret ister özellikle de yiyecek ve iş gibi.
Donc, parfois il faut du courage pour écrire de choses banales...
Bu mücadelenin tarihini ( Hitler'in "Kavgam" ına atıfta bulunuyor ) hayranlık duymadan okumak mümkün değil sahip olduğu cesaret, azim, yaşamsal güç yoluna çıkan tüm otoriteleri ve direnci alt etmesini ya da onlarla uzlaşmasını sağlamış.
L'histoire de ce combat ( il se refere au Mein Kampf de Hitler ) ne peut pas etre lu sans admiration pour le courage, la perseverance, la force vitale qui lui a donne la force de defier, se concilier et de vaincre toute autorite ou resistance qui lui barrait le chemin.
- Ne küstah şeysin sen öyle.
Tu as beaucoup de courage.
Pekala, şunu ikinizin de bilmesini istiyorum ki bana ne olursa olsun size gelip bir erkek gibi anlatacak haysiyetim vardı.
Je pense que vous devriez savoir que quoi qu'il m'arrive j'ai eu le courage de venir vous voir pour vous le dire comme un homme.
Ve o ayağa kalkıp bunu söyleme cesaretinde bulunan tek kişi.
Et c'est le seul à avoir le courage de se lever et de le dire.
" Bu yüzden umutlarımızı kaybetmiyoruz, kendimiz için bile uzakta olan... özümüz kendini gün geçtikçe yeniliyor.
"C'est pourquoi nous ne perdons pas courage. Et lors même que notre homme extérieur se détruit, notre homme intérieur se renouvelle de jour en jour."
Sana bol şans.
Bon courage avec ça.
Cesaretinden etkilenen tek ben değilim galiba.
Je vois que je ne suis pas le seul à avoir été impressionné par ton courage.
Cesursun ama cesaret adalet demek değildir.
Vous avez du courage... mais le courage n'est pas la justice.
Yapman gerektiğini bilirsin ama iş yapmaya gelince cesaret etmek zordur.
Tu sais qu'il faut le faire, mais c'est dur de trouver le courage.
Şey, ne değdiğine bakacak olursak, bence orada yaptığın... çok cesaret isteyen bir şeydi.
Il t'a fallu beaucoup de courage pour faire ce que t'as fait.
Oldukça fazla terliyor.
Il a beaucoup de courage.
Bizi bekleyen sözler var. Eğer onları isimlendirecek ve talep edecek cesaretimiz varsa.
Il y a des promesses, là-dehors qui nous attendent, si seulement on a le courage de les nommer et de les réclamer.
Bu yüzden biri o doğum bilgisayarını yok edip gemideki her şeyi değiştirecek cesareti bulana dek bir daha görüşmemiz gerek.
Donc, jusqu'à ce que quelqu'un trouve le courage de détruire l'ordinateur des naissances et de tout changer dans le vaisseau, nous devrions arrêter de nous voir.
Sana çıkma teklifi etmek altı ayımı almıştı.
Ca m'a pris six mois pour avoir le courage de te demander de sortir avec moi.
Bir İmparatorluk Suikastçısı'na direnmeye kim cesaret edebilir?
Qui aurait le courage pour affronter des assassins impériaux?
Evet. Gerçek şu ki en başında sen olmasaydın, bu kitabı yayınlatacak cesareti bulamayacaktım.
Sans toi, je n'aurais pas eu le courage de faire publier mon livre.
Cesaret arttırmak için votka içeren bir reçeten var mı?
Tu n'as pas une ordonnance de vodka à côté de toi pour le courage?
Senin cesaretin ve mertliğinle ilgil çok hikaye duydum.
J'ai entendu des légendes sur ton courage, ta bravoure.
Çünkü lazımsa ona göre şey yapacağım.
car je peux trouver le courage de le faire si il le faut.
Dairenizi geri almada iyi şanslar.
Bon courage pour le récupérer.
Ama önce biraz sıvı cesaret.
Mais avant, un peu de courage liquide.
Bunu yapacak güçte değildi ama birilerinin, gerekeni yapacak cesareti olmak zorunda.
Elle n'était pas assez forte pour aller jusqu'au bout, mais quelqu'un devait trouver le courage de faire le nécessaire.
İsteyecek çok şeyin var senin.
Tu as du courage. Pas question.
Mya'nın yaptığı bu şekilde öne çıkmak, cesaret ister.
Ce que Mya a fait, se présenter comme ça, ça demande du courage.
Cesaret bana hiç ; bir şey kazandırmadı.
Le courage ne m'a rien apporté.
- Çocuklar polis olduğunuzda, aklınızdakini söyleyecek cesareti gösterebilmelisiniz.
- Quand vous serez flics, ayez le courage de dire ce que vous pensez.
Onur, cesaret ve hizmet :
Honneur, courage et service :
Ama cesareti ya da karakteri yok.
Mais il n'a ni courage ni colonne vertébrale.
Sadece Howard, "Artık yeter" diyecek cesarete sahipti.
Howard était le seul à avoir le courage de se lever et de dire "ça suffit."
Önceki gece, Adele'le konuşmak için cesaretimi toplamaya çalışırken annen aklıma geldi.
La nuit précédente, comme j'avais eu le courage de le dire à Adele, Je pensais à ta mère.
Savaşmak için cesarete ihtiyacımız var.
On a juste besoin de courage pour combattre.
Ama bunu tek başıma yapacak cesaretim yoktu.
Mais je n'ai pas eu le courage de le faire moi-même.
"Altın Yaprak" ödülü sadece en çok satan değil aynı zamanda mutluluk ve cesaret örneği olmalıdır. Hep bunu hedeflemelidir.
La "Feuille d'or" n'est pas seulement la meilleure vendeuse, mais l'exemple de la grâce et du courage, et doit être prête à faire...
Müzik işi iğrençtir, dikkatli ol.
Le milieu de la musique est répugnant, donc bon courage.
ama bunu yüzüme söyleyecek cesaretinden dolayıda seni takdir ediyorum.
Merci d'avoir le courage de me le dire en face.
Diğerlerinin söylemediklerini söyleyecek cesaretim var çünkü.
Parce que, vous savez, j'ai le courage de dire tout haut ce que les autres pensent tout bas.
Biz "Paslanmış Cesaretiz", ve tişörtlerimiz üç al bir öde!
C'était Rusted Courage, et on vend nos t-shirts à trois pour le prix d'un.
Arkadaşlarınıza gösterdikleri bağlılık ve cesaretten ötürü minnettarız.
Et vos amis seront félicités pour leur courage et leur engagement.
Orada yaptığın konuşma büyük cesaret gerektirir.
Ce que que tu as fait demandait tellement de courage,
Kendinize iyi bakın.
Bon courage.
Ağabeyimin cesareti olmasaydı burada duramazdım.
Je ne serais pas là sans le courage de mon frère.
Onun iyiliğini isterim fakat dediğiniz gibi o adamdan nefret ediyordu.
Je lui souhaite bon courage, mais elle détestait ce type.
Pekala, hadi başlayalım.
Courage. Commençons.
Sen de kalbini dinleyecek cesaret yok ki.
- Oui. Vous n'avez pas le courage d'écouter votre cœur.
Kimliğini açığa çıkarman cesaret örneği olabilir.
Te révéler serait une preuve de courage.
Bunu gündüz yapacak cesaretin yok muydu?
Parce que tu n'as pas le courage de faire ça à la lumière du jour?
Nihayet onu arayıp, oğlu olduğumu söyleyecek cesareti topladım.
J'ai enfin trouvé le courage de l'appeler, et je lui ai dit que j'étais son fils.
Cesaretin var mı?
En as-tu le courage?
Hayır. - Sen işkence yapamazsın.
Tu n'as pas le courage.