English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ C ] / Culture

Culture traducir francés

2,968 traducción paralela
Kültüre batırılmış.
Imprégnés de culture.
Yemek kültürü, Tarih, voodoo?
La nourriture, la culture, l'histoire, le vaudou?
Gece Kültür Bakanlığı'nda yemekteydim.
... au ministère de la Culture.
Kültürün, çok kuvvetli bir barış gücü olduğuna inanıyorum.
La culture peut être une telle force pacificatrice.
Kültürü yok, dili yok...
Ils n'ont ni culture, ni langue.
Plütonyum bilimsel bir cevap olurdu.
Ma culture dirait du plutonium.
Kripton kültürümüz de daha üstün.
La supériorité de la culture Kryptonienne...
Tabii, bugün mum dükkanındaki adama büyüyen balkabağını anlatmanla ilgili..... büyüleyici konuşmandan bahsediyorsun, değil mi?
C'est vrai que c'était passionnant, ton histoire de culture de potiron.
- Kültür.
Oui... - La culture.
Kültür, Katolik inancımız...
La culture, la religion catholique...
Bu benim kültürümde bir gelenektir. Yeni bir iş girişimine servet getirir.
Traditionnellement, dans ma culture, nous invoquons la bonne fortune en affaires
Ve Kültür Bakanı David Wales, reklamcılıkta trend olacak şeyleri tahmin ederek para kazanıyor.
David Wales, président de Ministry of Culture gagne sa vie en prédisant les tendances en matière de pub.
İnsanların ağızları sıkı.
C'est comme une culture de secret.
Ve şu gizemli hasat çemberleriyle ilgili bir şeyler de ararım.
Et je rajouterai des infos sur les cercles de culture.
- Çünkü babam, ki kendisi de alçak bir kapitalisttir, ona borçlu ve o da bu durumdan istifade ediyor.
- Mon père, un capitaliste abject, lui doit énormément d'argent. Et il n'a aucune culture :
Onlar Keşkalar. Yerli andean kültürü.
Ils sont Quechua, une culture des Andes indigène.
Yerel kültürlerine saygı göstermek için geleneksel bir kıyafet giyeceğim. Bana gülmene tam izin veriyorum.
Je porterai une robe traditionnelle pour respecter la culture locale et tu auras le droit de rire de moi.
Bir bilim insanısınız diyelim ve eğitiminiz süresince bir yerlerde zihninize kazınan kaçınılmaz bir "doğuştan mı yoksa eğitimden mi" kıyaslaması var ve bu düşünce aklınızda en azından Coca-Cola mı Pepsi mi veya Yunanlılar mı Truvalılar mı düşünceleriyle birlikte yer alıyor.
Alors vous êtes scientifique et quelque part sur la route, s'encastre dans votre tête l'inévitable dilemme "Nature contre Culture" et c'est au moins aussi confus que Coca contre Pepsi ou les Grecs contre les Troyens.
Peki doğuştan mı? Yoksa eğitimden mi? Bu, davranışlarımıza etki eden faktörleri sorgulayan aşırı basitleştirilmiş bir bakış açısı.
Donc "Nature contre Culture", cela simplifie à l'excès la vision de la portée de nos influences.
İnsanlar biyolojik değildir ve açıkçası iki görüş de anlamsızdır.
et que la biologie n'est qu'un bouillon de culture. Les hommes sont libres de leur condition biologique et bien évidement, ces deux vues sont des non-sens.
İlk aşamada bakıcı ebeveynler ikinci aşamada hayatımıza önemli etkileri olan kişiler ve üçüncü aşamada tüm kültürümüz bulunur.
En premier lieu, avec l'attention parentale, en second lieu, avec d'autres figures importantes d'attachement dans nos vies, et en troisième lieu, avec toute notre culture.
[Kültür]
[Culture]
çeşitli gruplar arasında büyük bir akıcılığın bulunduğu bir dünyada ; maddeci kültürün bütün algıyı ele geçirmediği bir dünyada...
dans un monde où il y a beaucoup de fluidité entre différents groupes, dans un monde où il n'y a pas grand-chose en terme de culture matérielle...
Marka statüsü, bir kültürmüşçesine insanlara sunuluyor.
Et ce, seulement pour le statut que la marque est supposée représenter dans la culture.
Bugünün yeni tüketici kültürü gerçek tüketim ihtiyacına göre gittikçe artan bir seviyede üretilmiş ve empoze edilmiştir.
La nouvelle culture de la consommation d'aujourd'hui a été manufacturée et imposée à cause d'un réel besoin d'élever le niveau de consommation toujours plus haut.
Bakır rezervlerinden, rüzgar çiftlikleri kurup enerji üretmek için en uygun bölgelere doğal su kaynaklarından okyanuslardaki balık miktarının değerlendirilmesine ekip biçmeye en uygun tarım topraklarına kadar her şeyi...
Nous pouvons, avec les quantités disponibles de chaque endroit, depuis les gisements de cuivre, aux endroits les mieux situés pour des parcs éoliens afin de produire de l'énergie, aux sources d'eau potable naturelles, à l'évaluation de la quantité de poissons dans l'océan, aux meilleurs terrains arables pour la culture alimentaire, etc.
Ama insanlar aynı zamanda gelişen varlıklar - bu nedenle kültür doğa, eğlence ve eğitim alanları da olmalı.
Mais nous devons répondre aux besoins de l'être humain - d'où la culture, la nature, les loisirs et l'éducation.
[Kültürün Mağdurları]
[Victimes de la culture]
Onlar bir alt kültürün kurbanları.
Ils sont victimes d'une sous-culture.
Hepimiz tüm tercihlerimizde içinde yaşadığımız kültürün, ana-babamızın ve baskın değerlerin etkisinde kalıyoruz.
Nous sommes tous influencés dans l'ensemble de nos choix par la culture dans laquelle nous vivons, par nos parents, et par les valeurs qui dominent.
Onlar cevaplardan sorumlu değillerdir onlar kültürlerinin kurbanıdır ve bu onlar kültürlerinin etkisi altındadır demektir.
Ils ne sont pas responsables de leurs réponses. Ils sont victimes de la culture, ce qui signifie qu'ils ont été influencés par leur culture.
Bir kültürden diğer bir kültüre dev bir adım atamazsınız : Ara sistemler vardır.
On ne peut pas faire un bond d'une culture à l'autre, il y a des systèmes intermédiaires.
... bütün bunlar paylaştığımız ve kullandığımız şeyler ki kimse bunlar olmadan, hiçbir kültürde yaşayamaz.
qu'aucune vie, quelle que soit sa culture, ne peut faire sans.
Şu, basit bir tarihsel gerçektir ki ; ... herhangi bir toplumdaki baskın entelektüel kültür, o toplumdaki baskın sınıfın menfaatlerini yansıtır.
Ce n'est qu'une question de faits historiques, que la culture intellectuelle dominante d'une société donnée reflète les intérêts du groupe dominant de cette société.
Yine benzer şekilde bazı bireylerin başka bireylerin hayatlarından ve emeklerinden elde ettiği menfaate ve onları kontrol etme gücüne dayanan bir toplum yapısında da baskın entelektüel kültür baskın grubun ihtiyaçlarını yansıtacaktır.
Dans la société, une fois encore, qui est fondée sur le pouvoir de certains et leur capacité à contrôler et exploiter les vies et le travail de millions d'autres, la culture intellectuelle dominante va refléter les besoins du groupe dominant.
Bir kültürün hakim değerleri o kültür tarafından ödüllendirileni destekleme ve sürdürme eğilimindedir.
Les valeurs dominantes d'une culture ont tendance à soutenir et perpétuer ce qui est récompensé par cette culture.
Kendimi halka mal ederdim
Je veux m'immerger dans la culture locale.
Sen şu yerel kültüre dal
Ça te plaît comme culture locale? Alors, plonge.
Apalapucialılar müthiş kültürel leşçillerdir, Rory,... bu galeri en sevdikleri yerleri topladıkları bir hatıra defteri.
Les Apalapucians sont des pilleurs de culture, Rory, cette galerie est une méli mélo de leurs lieux favoris.
Takımda popüler kültürü iyi olan birinin olması iyi olur.
C'est bien d'avoir quelqu'un avec une culture populaire.
Genel Kültür. İlk soru.
Culture générale, 1re question.
Ama bizimkilere göre bina bu şekliyle tarihten bir yadigâr.
Mais ils pensent que la poussière est chargée de culture.
Kendi kültürümüze bile sahip çıkamazken gençlerimizi nasıl eğiteceğiz?
Vos professeurs ont pour devoir de préserver la culture.
Ahlaksız bir kültür içinde, hayvani dürtülerimize karşı silahlanlarını kuşanmış birer şövalyeyiz.
Des chevaliers prenant les armes face à nos pulsions primitives dans une culture de débauche.
Ama bitkileri suda yetiştirmeyi öğrenmiş olan işsiz bir tezgahtar aniden...
Mais le vendeur au chômage qui découvre la culture hydroponique
Bir kültür yollasak?
Faisons un examen de culture, au cas où.
Fakat ironi olmazsa... iki, popüler kültür göndermeleri olmamali.
L'ironie est essentielle... Deuzio, pas de références à la culture pop.
Eğitim
Quelle culture!
Bundan kurtulmanın bir yolu olmalı.
- Il doit y avoir une solution. - Pas sans insulter leur culture.
Bu yabancı, örtülü bir kültür.
C'est une culture ancienne.
Don'un orada kültürel bir şey yaptığı yok.
Don se moque de la culture.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]