Dam traducir francés
1,016 traducción paralela
Muhtemelen siz bilmezsiniz, biz melastan damıtılmış içki içeriz.
On a un alcool fait à base de mélasse, que vous ne connaissez pas.
O bir damızlık. Sana çifte atabilir.
Il aurait pu vous tuer d'une ruade.
Damı tamir edip, yiyecek birşeyler bile alabiliriz...
On pourrait réparer le toit et acheter de quoi manger...
çeviri : konor Ful dam!
Musique intrigante
Ben olsam, çok pahalıya mal olan bir damızlık atı damızlık olarak kullanırdım.
Un cheval de cette valeur sert à la reproduction.
Ama orada damızlık hayvan gibi yatıp durma.
Tu restes comme une bête morte!
Devil-dam'a ne dersin?
Que penses-tu du Devil-dam?
- Damızlık bir boğa almak istiyorum.
- Je voudrais acheter un taureau.
Bay Tenvoorde, damızlık bir boğa satın almaya geldim.
M. Tenvoorde, je suis venu m'acheter un taureau.
Bunun yanı sıra olağanüstü beynimde damıttığım birkaç reklâm gösterisi fikrimi söylemem gerekiyor.
Je veux vous faire part d'une idée de publicité épatante, née de mon cerveau remarquable.
Annenin damımı akıyor? Yok be onun için değil.
Il pleut drôlement du côté de chez ta mère.
Pencereli damı geçeceğiz, - yavaşça, herkes uyuyor olacak, kimse bizi duymayacak -
On traverse la verrière... doucement, car tout le monde dort.
Kesin öyledir hanımefendi.
C'est certain, m'dam.
Alnımda "Damızlık Erkek" yazdığını zannetmiş.
Elle avait cru voir une pancarte sur moi : "Étalon à l'écurie."
Belediye başkanının karısı böyle bir damızlıkla... düşüp kalkmaya başlamıştı... başkan adamı vurup gebertti.
Le mois dernier, la femme du maire s'est mise à fréquenter un bel étalon, et le maire l'a tué.
Bu İncil'den nefret edenler, bu evrimciler zehir damıtıyorlar.
Ces tueurs de Bible, ces évolutionnistes sont des distillateurs de poison!
- Bazıları buna gerek bile olmadığını düşünüyor.
- Au grand dam de certains. - Où voulez-vous en venir?
Bir dam altında olmanın değerini şimdi anlıyorum.
J'en suis arrivé ŕ apprécier les vertus de la vie de famille.
Sonunda bir dam altında uyuyabileceğiz!
On peut enfin dormir sous un toit.
Ordu'damıydın?
- Vous avez fait l'armée?
- Evet efendim, şurada aşağıda.
- Oui, m'dam. C'est celui juste derrière
Rahatla, damızlık hayvan gibi üstünden para bile kazanabiliriz.
Te plains pas, ça va te faire une réputation d'étalon.
Teşekkürler ama damızlıklarınız bana tuzlu gelir.
- Merci beaucoup mais... Votre branche est trop riche pour moi.
Evinin damı yağmurda akıyormuş.
Le toit de sa maison n'était pas étanche.
Sen Antonia'damıydın?
Tu étais à l'institut Nazareth?
Dam mı akıtıyor?
Il y a des trous?
Kaç zamandır ilk defa, tepemde bir dam ve karnımı doyurmaya yetecek kadar aşım var.
J'ai un toit au-dessus de ma tête. Pas de souci nourriture Imbécile!
Sen orada dam aktarıyordun... Benim karım!
Ma femme, en train de réparer le toit!
Kilisenin damındakiler tepeye ateş ederken size destek versin.
Les hommes sur le toit de l'église... Qu'ils appuient votre feu en direction de la colline.
Bir kısraktan daha damızlık...
Plus étalon que jument.
Birkaç litre de antifrizimizden dört ya da beş günlük su damıtabiliriz.
Nous avons aussi des bidons d'antigel. En le distillant, on gagne 4 ou 5 jours.
" Ben, kendi kendimin damı, penceresi ve ocağıyım, kelimelerim benim yemeğim, düşüncelerim, içeceğimdir.
Chez moi un proverbe dit " je suis mon propre toit, fenêtre et foyer. Mes mots sont ma nourriture, mon esprit, ma boisson.
Charlotte ve sen, Toledo'da garajın damında...
Quand tu jouais avec Charlotte sur le toit du garage à Toledo.
Aslında, burada damızlık boğa gibi zıplayıp durmanızı bekliyorum.
En fait, je m'attends à vous voir vous pavaner comme un jeune premier.
Evlendiğin şu damızlık herif bunu biliyor mu?
Votre étalon de mari est au courant?
Damızlık aygır öfkelendi, ha?
L'étalon se cabre?
Kes sesini, damızlık aygır!
Tais-toi, l'étalon!
Damızlık aygır değilim.
Je ne suis pas un étalon.
Hangisisin bebeğim, uşak mı yoksa damızlık aygır mı?
T'es quoi, étalon ou larbin?
O zaman damızlık olarak yakalandın.
Alors vous avez été capturé à des fins de reproduction.
Kupa dam, ikili, dörtlü ve de polis için koca bir as.
Dame de cœur, deux, quatre, un joli as pour le policier.
Bu şişeyi al, yatağa girince. içindeki damıtılmış şurubu içiver.
érends cette fiole et sitït en ton lit... avale le breuvage sans rien en laisser.
- Damıtılmış martini? ..
- Un martini allongé?
Et ve beyin ve kişilik dediğiniz şey bu şekillerin içinde damıtılmış halde duruyor.
Leur chair, leur cerveau et ce que vous appelez la personnalité, ont été distillés en ces formes compactes.
İki dam açar.
Reine.
As ve dam.
Un as et une reine.
Dam ve as giriyor.
Je mise sur la reine et l'as.
Özür dilerim hanımefendi...
Excusez-moi, m'dam...
Damızlık olarak yetiştirildiler.
On les croisait pour leur force.
Para yoksa, barınacak dam da yok.
Pas d'argent, pas de chambre!
Kendim damıttım.
Je l'ai distillé moi-même.