Delice traducir francés
3,055 traducción paralela
- Evet. - Seni görmedim bile, bu delice.
Je ne t'avais même pas remarquée, c'est dingue.
Bu da çok delice bir fikir değil mi?
Ce qui est une idée folle, n'est-ce pas?
Bir kadının, bir erkeğin çıkma teklifine evet demesi, tamamiyle delice. Düşünmeden kabul ediyor resmen. Dünyadaki tüm türler de işi pişirmenin peşinde.
Une femme qui accepte d'aller boire un verre est folle, littéralement, et très mal conseillée, et l'existence même de l'espèce tient à ce qu'elle accepte.
Delice şeyler söyledi bize.
Elle a dit des trucs un peu dingue.
Bir gün uyandın ve pek tanımadığın biri için delice hislerin vardı.
Comme si tu t'étais réveillée un jour, follement amoureuse de quelqu'un que tu connais à peine?
Kulağa delice mi geliyor?
Ça semble fou?
Bu delice.
C'est de la folie.
Asıl acayip olansa Travis'in seni de o delice hayallerine çekmek istemesiydi.
Ce qui est étrange c'est quand Travis a décidé qu'il voulait vous rassembler dans ses folles illusions.
Liber8'i indirmek için delice riskler.
Des risques fous pour faire tomber Liber8!
Delice değil mi?
C'est fou, pas vrai?
Herşeyin delice olduğunu biliyordum ama Daniel'den gerçekten hoşlanmıştım.
Je savais que tout ça était insensé mais j'aimais vraiment bien Daniel.
Kulağa delice geliyor, Fakat bu o.
Je sais que ça parait fou, mais c'est lui.
Delice bir teşebbüs ile şehrin surlarına mı dayanayım?
Amasser mes troupes contre l'enceinte sans réfléchir?
Bu delice bir plan.
C'est un plan complètement insensé.
Yaptığın delice planlar pek çok kez beni hayrete uğrattı.
Maintes fois, je me suis émerveillé devant des plans fous, tirés d'esprits enfiévrés.
Bunun kulağa delice geleceğini nereden çıkardın?
En quoi ça te paraît barge?
Almak için delice uğraştığım ödül o kadar yakında ki ulaşmamam için ancak elimi kesmeleri gerekir.
J'ai travaillé trop dur pour n'être qu'à portée de main du prix. seulement pour me faire couper la main juste avant que je ne la saisisse.
Bunu yanlış anlama ama bu delice geliyor.
Ne le prenez pas mal, mais ça a l'air fou.
Bunun delice geleceğini biliyorum, ama bizimle sahneyi çıkmayı değerlendir misin?
Je sais que ça va paraître fou, mais y a t-il une chance pour que tu montes sur scène avec nous?
Sana söylemek üzere olduğum şey delice.
Ce que je suis sur le point de te dire est fou.
Delice geldiğini biliyorum ama fotoğraftaki o.
Maintenant je sais que ça semble dingue, mais c'est lui sur cette photo.
Delice ve paranoyakça bir şey.
Je veux dire, ça semble très alarmiste et dingue.
Beynim kafamın içinde bir o yana, bir bu yana gibi zıplıyor. Delice.
J'ai le cerveau qui rebondit, c'est dingue.
Bunu yüksek sesle söylediğimde, kulağa delice geldiğini biliyorum. Ama gerçek bu. Yemin ederim.
Ça paraît dingue, mais c'est la vérité.
Bunun delice olduğunu kabul etmelisiniz.
C'est complètement fou.
Biraz delice bir fikirdi.
pense que c'était un peu fou.
Bu - - Baba, bu delice.
Papa, c'est n'importe quoi.
Her saniyeyi birlikte geçirdiğimiz için, birlikte tatile çıkmamızın ne kadar delice olduğundan bahsedebilir miyiz?
On peut parler du fait qu'on passe chaque seconde ensemble, Et qu'on va aussi voyager tous ensemble
- Ancak... benimle ilgili düşüncelerin beni çok üzüyor bu delice, çünkü kendimi toparlamak için ne kadar uğraştığımı biliyor.
- Cependant... ça ma vraiment troublé ce qu'il pensait de moi comme cette folle, dépendante, cauchemardesque parce qu'il sait à quel point j'ai essayé d'arranger mes choses
Delice, tutkuyla çaresizce aşık olmuştum tanıdığım en çileden çıkaran, en çekici kötü adamına hem de.
follement, passionnément, désespérément amoureuse... du plus charmant et exaspérant gredin que je pense avoir jamais connu.
Çünkü aptalca ve delice bir şey yaptı ve zayıf ahlak sınırları içerisinde bir şey yaptı.
Oui, oui, parce qu'elle a fait quelque chose de stupide et fou et dénonciateur d'une moral fragile inquiétante.
Bekle bir saniye. Bunun kulağa delice mi geleceğini düşünüyorsun?
Attends, attends, tu as peur d'avoir l'air folle?
Delice bir soru.
Hey, question un peu folle.
Bu, onun için bile fazla delice.
C'est un peu dingue, même venant d'elle.
Amanda, hükümetteki en yakın dostumuzu hedef alıyor. Çok da delice değil.
Amanda qui vise notre allié le plus proche au gouvernement... ce n'est pas si fou.
- Sadece delice bir teoriydi.
Cette théorie est folle.
Benim delice teorilerimden biri diyelim, olur mu?
Laissez-moi essayer l'une de mes théories insensées, d'accord?
Delice şeyler olur.
Les trucs fous arrivent.
Delice bir şey değil mi?
C'est incroyable, non?
Tamam, olay fazlasıyla delice biliyorum ama iyice düşünüp taşındım ve... bunu al.
Ok, je-je sais que ça semble fou, mais j'ai beaucoup réfléchi et... voilà.
Delice ve normal olmayan bir davranış biçimi gösterdi.
Il agissait comme un dingue, pas normalement.
Ama Carmen'e delice aşık olduğumu biliyorsun.
Mais vous savez que suis profondément amoureux de Carmen.
Eğer öyleyse tabii! Çünkü sen hep arkadaşlarımı delice kıskanmışsındır!
Parce que vous avez toujours été incroyablement jalouse de mes amis!
Sırf sen üstümde dinleme cihazı olduğu gibi delice bir fikre kapıldığın için kıyafetlerimi çıkarmayacağım.
Je ne retirerais pas mes vêtements juste parce que tu as l'impression démentielle que je porte un micro!
Bunun delice olduğunu söyledim fakat o eski kocasının..... evinin önündeki çimlerde o adamla seks yaptı.
Je lui ai dit que c'était fou, mais elle a couché avec lui sur la pelouse en face de la maison de son ex.
Yaşam tarzı delice.
Son train de vie est fou.
Herkes... Delice bu.
Tout le monde est... fou.
Biliyorum başta kulağa delice geliyor ama şimdi dur ve bana bunun işe yaramadığını söyle.
Et je sais que ça semblait fou au tout début. Mais regarde nous maintenant et dis moi que ça n'est pas en train de marcher.
Onun için delice şeyler yaptım.
Je fais des trucs dingues pour elle.
Hiç delice değilmiş, evet.
- Oh, super.
Bir akşamüstü tatlısına ne dersin?
Que dis-tu d'un petit... délice d'après-midi?