Ders traducir francés
10,856 traducción paralela
Jennifer, Sarah'nın bugünkü ders programını yazdırmıştı.
Jennifer a imprimé l'emploi du temps de Sarah pour aujourd'hui.
Ama ders almadan da yapabilirim.
Mais je n'ai pas besoin d'un sermon.
Ders vermek istemedim.
Loin de moi l'idée.
Salı günleri babamla ders çalışırdık.
Les mardis, je lisais des livres avec mon père.
Beyler, çok değerli bir ders aldım.
Les gars, j'ai appris une bonne leçon.
Öyleyse, şimdi de ben sana ders veriyorum.
Alors maintenant, à moi de te réprimander. Hein?
- İkinci ders!
- Leçon deux!
# İkinci ders içerecek daha temel bir şeyi #
♪ La leçon deux est aussi fondamentale ♪
Bunu şehir idaresi için bir ders olarak düşün.
Tu devrais considérer ceci comme une leçon d'éducation civique.
- Çizimleri beğendim. - Teşekkürler. Bir keresinde bir polis robot çizim sanatçısından ders almıştım.
Mais... j'aime les illustrations.
Bunun gibi salaklara bir ders vermen gerekir evlat.
Les crétins comme eux ont besoin d'une leçon.
Gelecek ders planına hazırlanıyor musun?
Tu prépare le prochain cours?
Ders verdiğin için sağ ol ama senin tavsiyen olmadan da gayet iyi idare ediyordum.
Merci pour la leçon, mais je m'en sortais bien sans vos conseils.
Sadece herkes senin yaptığın aptallığı yapmasın diye sana ders vermem lazımdı.
Je devais te donner une leçon pour que personne ne fasse la même bêtise que toi.
Büyükbabam bana birkaç ders vermişti.
Il m'a donné quelques leçons.
Şu an inceden panik atak yaşayanlarınız için dostça bir hatırlatma : Ders planındaki değişiklikten dolayı ne glikolizis ne de enzim kinetiği yarınki sınava dahil.
Pour ceux d'entre vous ayant maintenant des attaques de panique doux, un rappel amical : en raison de l'interrupteur dans nos syllabus, ni glycolyse ni enzyme cinétique sera couverte sur le mi-parcours de demain.
Sonrasında dersi bırakırsan, transkriptine W olarak geçecek. Ve yine ders ücretinin tümünü ödeyeceksin.
Si vous vous retirez après cela, vous obtenez un W sur votre relevé de notes, encore payer les frais de scolarité complète.
Ben sadece ona bir ders vermek çalışıyordu.
J'essayais de lui donner une leçon.
Buraya tekrar ders vermemi dinlemeye mi geldin?
Tu reviens juste pour que je te refasse la leçon?
Bana öğrettiğin tek ders kendimden nefret etmekti.
- La seule leçon que tu m'as enseignée était comment me détester.
Bundan alınması gereken ders bu değil.
Ça n'est pas la leçon à retenir.
Hayatta öğrenmek zorunda kaldığımız en adil olmayan ders ebeveynlerimizin de insan olduğu.
Une des leçons la plus injuste qu'on nous force à apprendre c'est que nos parents sont humains.
- Evet. Biraz da Jersey'de ders aldım, oradan geliyorum.
Et aux cours donnés par une association quand j'étais à Jersey.
Bundan ne ders almamız gerektiğini hiç bilemedim.
Je ne sais pas quelle leçon tirer de tout ça.
Belki de ders budur.
C'est peut-être ça la leçon.
Sahte bir avukattım yakalandım, şimdi de oldukça sahte bir ders veriyorum.
J'étais un avocat bidon, démasqué, qui maintenant enseigne un cours bidon.
Düşünüyordum da, belki bugün ders için... Ne oluyor?
Je pensais qu'aujourd'hui en classe, vous pourriez, hé, oh, il se passe quoi?
- Bir ders aldın mı? - Kuralları sorgulama.
As-tu retenu quelque chose?
Jeff, yeni ders kataloğuna bakmıyorsun.
Jeff, tu n'as même pas regardé le nouveau catalogue de cours.
Bir de "temel" demişler, bildiğin "ileri" bir ders.
Bases, tu parles! C'est de l'avancé.
- Doğru. Bir sonraki ders ne acaba?
Je me demandais juste en quoi consistera le prochain cours.
Sonraki ders, iki evrak çantası paslaşacaksınız.
Le prochain cours sera d'échanger deux mallettes.
Yani bir bakıma, üçkağıtçılık üzerine bir ders aldınız.
Donc ce qui s'est passé, c'est que vous avez pris un cours d'arnaque.
Ders bitmiştir.
Le cours est terminé.
Ders vermenize gerek yok, ama burada kalamazsınız.
Allez, vous n'avez pas à enseigner, mais vous ne pouvez pas rester ici.
Ben, burada ders mi alacağım?
Moi, prendre une classe ici?
- Melissa, sana iyi bir ders olur bu o zaman.
Tu en apprendras quelque chose.
Evet, adamım. Shaq ve bir boş ders?
Oui, pour Shaq et une heure de libre.
Ve boş ders için çok heyecanlıyım.
J'ai hâte d'avoir mon heure de libre.
Evet, ona gelince görünüşe göre, aslında o boş ders "müdürün odasına gidip mektupları yalama" dersiymiş.
À ce propos... cette heure est plutôt une heure "aller chez le principal lécher des enveloppes." - Quoi?
Gelecek ay ders vermeye başlayabilirsiniz.
Vous pourrez commencer vos cours le mois prochain.
Baba olma konusunda ders mi veriyorsun Mick?
Bordel, tu vas m'apprendre comment élever mes enfants, Mick?
Bu ders dışı bir aktivite.
On m'a dit que t'étais là. Je fais ça en option.
Sonra bana erkek arkadaşından bahsetti. Sonra da ders için fazladan yardım isteyip durdu.
Et elle m'a dit à propos de son petit ami, et elle a commencé à montrer pour une aide supplémentaire.
O çekik gözlülerin iyi bir ders alması lazım.
Leurs yeux bridés ont besoin d'une bonne leçon.
Bundan ders almalısın.
Vous devez apprendre ceci.
- İyi bir ders almaları lazım.
Ils ont besoin d'une bonne leçon. Retournez dans vos tentes.
- Aşağıda iki ders İngilizcem var.
- J'ai 2 h d'anglais en bas.
- Bu ders eğitiminin bir parçası.
C'est la première leçon de ton entrainement
- Haftada üç tane 50 dakikalık ders veren bir devlet üniversitesi öğretmeniyim. Bana engel olmuyorsun, emin ol.
Je suis prof de fac, qui donne trois cours de 50 minutes par semaine.
- Bir gün sınıftayken "Ders bitti, Hollywood'a gidiyorum" mu dediniz?
Je veux dire...
dersin 112
dersiniz 53
dersim var 19
derse 44
dersen 17
ders bitti 18
dersimi aldım 24
dersu 56
ders bitmiştir 18
dersiniz 53
dersim var 19
derse 44
dersen 17
ders bitti 18
dersimi aldım 24
dersu 56
ders bitmiştir 18