Devant traducir francés
44,098 traducción paralela
Tüm birimler evin önüne gelsin derhal!
On a besoin de toutes les unités devant la maison immédiatement!
Ölseydi, Penguen cesedini kalabalığın önüne atardı.
Pingouin l'aurait traînée devant la foule si elle l'était.
Tam önümde duruyordu, apaçık oradaydı, belki bir hayaletti..
Elle se tenait devant moi, visible comme en plein jour...
Lütfen önümde içmeyin.
Oh... s'il te plait... ne bois pas devant moi.
Beni doğru yere yönlendirmezsen Tanrı şahidim olsun ki hayatını cehenneme çevireceğim.
Donc ou vous me mettez sur la bonne voie... ou je jure devant Dieu que je vais faire de votre vie un enfer.
- Bu kadar insanın önünde olmaz.
Pas devant tous ces humains.
Kimse senin yanında buldozerlerin karşısına çıkmak istemedi mi?
Personne ne voulait se mettre avec vous devant les bulldozers?
Hiçbir şeyi atlamadan eksiksizce doğruları söyleyeceğime yemin ederim. Babam yardımcım olsun.
Je jure de dire la vérité, toute la vérité, rien que la vérité je le jure devant Papa.
Jill'in önünde sayma.
Ne compte pas devant Jill.
- Ama sonra beni herkesin önünde incitti, dostum.
- Mais ensuite, elle s'en est prise à moi devant tout le monde.
Geminin pruva hattındaki mayınların dip bağlantılarını kesmenizi istiyorum. Sonra sakin bir şekilde her bir grubu kenara çekeceksiniz. Teker teker.
Vous devez couper la chaîne de celles qui se trouvent devant nous, et qui sont reliées au fond, puis vous allez devoir les bouger doucement hors de notre chemin, une par une.
Nixie tüpünü helikoptere bağlayıp ses jeneratörünü çalıştırırız. Ön tarafta yedekleyerek mayınlı sahaya gireriz.
De relier le leurre Nixie aux batteries de l'hélico, d'augmenter le son du générateur, et de le remorquer dans le champ de mines devant nous.
- Bırakalım rahatça işlerini yapsınlar.
- Laissez-le travailler devant nous.
- Hemen buradan kaybolmalıyız.
Il y a un passage devant.
Öndekiler, çabuk olun!
Ceux qui sont devant, dépêchez-vous!
Çocuğun önünde böyle konuşma.
Ne dis pas ça devant sa fille..
Ben önden giderim. Sen ortada dur. Sen de arkada.
Je serai devant, vous au milieu, et vous derrière.
Sen önden git.
Allez devant.
Tom'a hatalı berbat bir oyun itekleyebilirim.
Je pourrais faire le pitch d'un jeu vidéo nul devant Tom.
Ve tünelden çıktığınız an bütün Manhattan ayaklarımızın altına seriliydi.
Et en sortant du tunnel, tout Manhattan s'étalait devant nous.
Biliyorsun, hala Eloise tablosunun önünde benim resmim var.
Tu sais, j'ai toujours cette photo de moi devant la peinture Eloise.
Lindsay B. tören esnasında gülersen, yemin ederim...
Lindsay B., si tu rigoles pendant la cérémonie, - je jure devant Dieu...
Ön kapıdan çıkabilirsiniz. Saklayacak bir şeyim yok.
Vous pouvez sortir par-devant, je n'ai rien à cacher.
Ve Tanrı'ya yemin ederim ki bu olursa mutfakta durup boğazıma bir ekmek bıçağı saplarım.
Et je jure devant Dieu que je serai dans la cuisine et que je me trancherai la gorge si ça se produit.
- Kamera önünde otuz bir mi çektin?
- Et te masturber devant la caméra?
Pekâlâ... anlaşılan bir tanıtımdaymış ve bir savaş anıtının önünde özçekim yapmış.
On dirait qu'elle est allée à une manif et elle a fait un selfie devant un mémorial de guerre.
... bagajı önünüzdeki koltuğun altına koyun.
... vos bagages sous le siège devant vous.
- Hayır, hayır. Neden sizin rehberinizi alayım? - Sizin kapınıza bırakılan rehberimi aldım.
J'ai pris mon annuaire, qui était devant ta porte.
Amerikalıların baskısı beni Gaviria gibi yıldıramaz, Bay Duque.
Je ne cède pas devant la pression des Américains... comme Gaviria, M. Duque.
Çocuklarımız, ölümünü izlesin mi istiyorsun?
Tu veux te faire tuer devant tes enfants?
Tamam, o zaman. Siz ikiniz önüme düşün.
Dans ce cas, vous deux, vous passez devant avec moi.
Önüne bakmaya devam et.
Regarde devant toi.
Annenin önünde bana kendini öldürttürme.
- Je te tue devant ta maman?
Yerel polis onu Tequendama'nın dışında yakaladı.
La PNC lui est tombée dessus devant le Tequendama.
Tata? Pablo, onu öldürdüler.
Ils ont déposé son corps devant l'hôtel.
Escobar, Kolombiya halkına bu ülkeye karşı işlediği korkunç suçların hesabını vermek için adalet önüne çıkarılmalı.
Escobar doit être traduit devant la justice et répondre des crimes atroces qu'il a commis contre cette nation.
Her an önünüzden geçebilecek hayvanlarla dolu ağaçlar.
Des bois pleins de vie sauvage qui adore en sortir juste devant vous.
Burada iş yapıyorlar...
La vente de drogue se fait juste devant....
Önde sergilenen heykeller bana ait.
Ce sont mes sculptures, là devant.
Ön taraflardaydı.
C'était devant.
Bir şey daha var. Kızımın yanında ot veya içki içmeni istemiyorum.
Dernière chose, ne fume pas devant ma fille.
Sadece senin yanındayken söylemiyordu.
Mais pas devant toi.
- Bunlarla sahne önüne geçebilir miyiz?
On peut aller devant, avec ça?
Sahne önüne geçmenizi çok isterdim ama burası da iyi, değil mi?
Je voulais vous faire passer devant. - Mais c'est bien, non?
- Evet, çok şekersin ve tatlısın. Ama konser başlamadan sahne önüne geçmeyi deneyeceğiz.
Tu es très gentille, mais on va essayer d'aller devant
Annenin önünde söyleme.
Pas devant ta mère.
- Nerede yiyeceğiz, ön tarafta mı?
On mange où? Devant?
Hayat bir yol gidibidir, dümdüz devam etmeli!
La vie devrait être comme cette route, droit devant!
Bu heykelin önünden tam dördüncü kez geçiyoruz.
C'est la quatrième fois que nous passons devant cette statue.
Onun önünde konuşmayalım tamam mı, kız üzülüyor.
Pas devant elle, ça va la bouleverser.
Artık yanımda değilken de mi bir şey yapamayacağım?
Vous me dîtes de ne plus ravager de suspects devant vous.