Devriye traducir francés
2,440 traducción paralela
Kayak devriye evindeki partiye gideceğim en seksi eğitmeni bulup onun bayrak direğini cilalayacağım.
Je vais à une fête à la maison des patrouilleurs de ski. Je vais me trouver un instructeur sexy. et je vais cirer son putain de bâton.
Her gece bütün mezarlıklarda devriye geziyorlar.
Ils font des patrouilles dans les cimetières toutes les nuits.
Devriye aracını hazırla!
Prepare le patrol!
Devriye gezen bir polis memuruydum sadece.
J'étais un simple policier.
BM'deki devriye protokolünü yeniledim.
J'ai révisé le protocole des patrouille aux Nations Unies.
Yeni devriye parametrelerini dağıtmayı henüz bitirmedim.
Je n'ai pas fini de distribuer les nouveaux protocoles aux patrouilles.
Evet, efendim, tam olarak birkaç devriye polisi,... şüphelilerin yerini belirleyip, etraflarını çevirdiklerini anons ettikleri zaman.
Oui, monsieur. Des agents de patrouille ont localisé le suspect, et se sont lancés à sa poursuite.
Sen söyle, Yüzbaşı, devriye ekiplerini arttırmadık mı?
On a renforcé les patrouilles, Capitaine?
Aynı birimden Mike Farmer adında bir devriye.
Un agent de la même unité, Mike Farmer.
Japon göçmenlerini ilgilendiriyor. Onları korumak için devriye gezme alanımızı genişlettik.
Pour protéger nos sujets, nous avons étendu les limites de notre territoire.
Sonraki devriye 15 dakikaya varmaz, orada olur.
La prochaine patrouille sera là dans moins de 15 minutes.
Devriye yolda!
La patrouille est en route.
Devriye her an gelebilir.
Une patrouille sera bientôt là.
Tek yapılacak şey, onları iki devriye arası içeri sokup çıkartmaktı.
C'était un moyen de les faire passer entre les patrouilles.
NYPD'nın devriye ve kontrol noktalarını göndermeni istiyorum.
Fais-moi parvenir les barrage et contrôles de la NYPD.
Söyle bakalım, ben mi yoksa Andy Bellefleur mu devriye gezerken güvende hissedersin?
Et honnêtement, tu te sentirais plus en sécurité si je patrouillais les rues, ou si c'était Andy Bellefleur?
Devriye gezmeniz gerekmiyor mu sizin? Evet. Sizin için esire göz kulak olup kaçmamasını sağlayalım dedik.
non? s'assurer qu'il s'enfuie pas.
Gündüz vakti dışarıda kurt adamlar devriye geziyor.
Des lycans patrouillent en journée.
Devriye arabalarının tekrar yıkanması gerekiyor.
Il faut relaver les voitures.
Bu tek başına devriye gezebilirsin demek.
Ça veut dire... que tu pourras conduire une voiture seul.
Devriye başka bir şeylerden daha şüphelenmiştir.
La patrouille doit penser qu'il y a autre chose.
Devriye aracı bulmuş.
On a trouvé sa voiture.
Müfettiş, devriye gezen bir ekip Sara'nın evinde ışık yandığını görmüş.
Inspecteur, une patrouille vient de passer devant chez Sara. Ils ont vu de la lumière à l'intérieur.
Hayır, şu zırhlı Nissan marka devriye araçlarından birinde.
C'était un Nissan Patrol blindé.
Bu, üssün arkasında çekilen. Evet, bir Nissan devriye aracı.
Cette photo a été prise à la base.
Pekala, üç devriye koyacağım. Sanırım Adrian'ı kimin vurduğunu biliyorum.
Comme je vous l'ai dit, je les ai mitraillés, mais ça n'a servi à rien.
Dedektif Gil Puente'ye, Dedektif Danny Salinger'a, Dedektif Nate Moretta'ya ve devriye memurları John Cooper and Ben Sherman'a,
Gil Puente, l'inspecteur Danny Salinger, l'inspecteur Nate Moretta... et les agents
Ne? Bunu biliyorum çünkü devriye botlarından birisi teknemizde bowling topu büyüklüğünde bir delik açmak için ilerlemeye başladı.
Je le sais, car un de leurs bateaux nous a suivis et a fait un trou dans la coque, aussi grand qu'une boule de bowling.
Irak'a gönderildikten bir hafta kadar sonra devriye görevindeyken bir keskin nişancı tarafından vuruldu.
Dans l'infanterie. Un jour, en patrouille, une semaine après son arrivée en Irak, il s'est fait tuer par un sniper.
Sanırım devriye papazımızı kaybediyoruz. Sam Wright.
On va perdre notre pasteur patrouilleur, Sam Wright.
Bir kaç da devriye ayarladım yani sorun yok, endişelenme.
Et j'ai des bateaux de patrouille, donc il n'y a pas de problème, Il ne faut pas s'en faire.
Ama şu devriye gemileri için söz vermeni istiyorum.
Mais je veux que vous me promettiez d'avoir ces bateaux de patrouille.
Polis gece boyunca bölge devriye gezdi ve bu sabah Polis şefi Lisa Holgersson, şu açıklamayı yaptı...
La police a patrouillé toute la nuit et son chef, Lisa Holgersson, a fait une déclaration ce matin.
İnşallah bu son devriye görevi olacak.
J'ai fait ma dernière patrouille j'espère.
Evet, devriye nöbeti bitmek üzeredir.
Il termine juste sa patrouille.
Dedim ya Sınır Devriye'lerinden Davy Crockett gibi.
Il se prend pour le Davy Crockett de la police des frontières.
Ekibimiz devriye için hazırlanıyordu.
Mon escouade partait en patrouille.
İki hafta sonra devriye arabasında ölüsünü buldum.
Deux semaines plus tard, je l'ai retrouvé mort dans sa voiture de fonction.
Ettim.O gece 4 : 00-12 : 00 arasında o bölgede dolaşan iki devriye varmış,
Oui. De minuit à quatre heures cette nuit, il y avait deux voitures aux environs.
Devriye arabasının arkasından.
De la voiture de police.
Geçen ay devriye polisi, Dawson'ın evi için bir ihbar almış. - Neden?
J'ai découvert qu'une patrouille avait été appelé chez les Dawson le mois dernier.
Oradan ayrılırken devriye arabama atlayıp şehri terk ettim.
- Au lac Charles? Quand j'ai eu fini, j'ai pris la voiture et j'ai quitté la ville.
New Orleans Emniyeti devriye arabasını Louisiana'dan dışarı çıkarır mıyım hiç?
Vous pensez que j'allais sortir ma voiture de police de Louisiane?
Çok zaman önce bir devriye polisiydim ve sürekli evlerden tartışma ihbarı alıp duruyordum.
J'ai été flic il y a longtemps. J'étais toujours appelé pour des querelles domestiques.
Polis, evine ve bürosuna devriye gönderdi.
La police envoie des unités chez lui et à son cabinet,
Şef tüm devriye araçlarına, Mason ve minibüsüyle ilgili el ilanları verdik.
Chef, on a des affiches du van et de Mason - dans chaque voiture de patrouille.
Ve devriye arabasının kamera görüntülerini alın ve memurları sorgulayın.
Vous, voyez la vidéo de la voiture et interrogez les policiers.
Devriye arabasının çarptığı adamın, oğlunu bıçaklamaya kalkmadan önce, kızının boğazını kestiği anlaşıldı.
L'homme renversé par la voiture de patrouille avait d'abord tranché la gorge de sa fille, avant d'attaquer son fils.
ESKİ DEVRİYE YOLU, No : 18.
Il doit avoir une certaine importance.
Newton'da devriye gezdik.
Les patrouilles à Newton.
Karakolu arar, devriye polisiyle konuşurum.
Je vais appeler la patrouille et parler au flic en uniforme.