Deı traducir francés
5,177,263 traducción paralela
30 dakikalık şarkıyı doğru mu anladım?
J'ai bien compris cette chanson longue de 30 minutes?
Daha yeni klorlatmıştım!
Je venais de le faire nettoyer!
Siktiğimin hediye paketlerinizi de almayı unutmayın!
Et n'oubliez pas de prendre vos sacs cadeaux!
Sana güvendim lan, hain kanepe!
J'avais confiance en toi, canapé de merde!
Benim adım Bill Murphy, arkadaşım bir kaza geçirdi ve hepsi benim suçum.
Je suis Bill Murphy et mon ami a eu un accident à cause de moi.
Onunla biz ilgileniriz.
On va s'occuper de lui.
Çocuklarını büyütmek için 15 senemi verdim. İlk kez kendimi iyi hissettiren bir şey yapmaya çalışınca tehdit hissettiğin için başarmamı istemedin mi?
J'ai élevé tes enfants pendant 15 ans, et le jour où j'essaie de faire quelque chose pour me valoriser, tu veux que j'échoue parce que tu te sens menacé?
Peki... Şimdi kim hayatını kusmak ister?
Bon, c'est à qui de vomir sa vie?
Ne söylemeye çalışıyorsun?
Qu'essaies-tu de me dire?
Hayatım bir yalandı. Senin de öyle.
Je vis un mensonge et toi aussi.
Havalı bir şey giy. Ben göğüs dekoltesini seçtim, sen de bolca bacak göster.
Moi, j'aurai un décolleté alors montre tes jambes.
Yarın Scoop'tan kurtuluyoruz.
On se débarrasse de Scoop demain.
Ama demek istediğim, bir basket maçına gitsem, kadınlar maçına... ve üst sırada otursam daha çok üçlük atardım.
Le truc, c'est que si j'avais un ballon, un ballon de femme... Et si j'étais là-haut, je marquerais des points.
Maalesef bu akşamki gösteride, Gil Faizon ve George St. Geegland rolleri
Malheureusement, pour ce spectacle, les rôles de Gil Faizon et George St.
- Ve ben de George St. Geegland.
Et moi, George St. Geegland.
Ama sadece orkestrayla göz teması kuracağız.
Mais on ne regardera que ceux de l'orchestre.
Tiyatro trend oldu, demişken, bu geceki gösteriyi kaydettiğimizi göreceksiniz.
Puisqu'on parle de mode, vous remarquerez qu'on filme le spectacle de ce soir.
Teknik kabindeki sevgili stajyerimiz Ravi'yi de selamlamak istiyoruz.
On veut aussi saluer Ravi, notre cher stagiaire en régie.
Ravi, New York Tisch Sanat Akademisi'nde üçüncü sınıfta okuyor.
Ravi est en première année à Tisch, l'école d'arts de NYU.
Kendisi şu yeni model Hintlilerden.
C'est l'un de ces nouveaux Indiens.
Ama Ravi çok eğlencelidir, diyerek dalga geçeriz.
Mais on aime plaisanter sur le fait que Ravi est le roi de la blague.
Meşhur lafı çevirme numaralarımızdan biri.
L'une de nos célèbres pirouettes.
Aldığımız ödüllerden bazıları.
Parmi nos lettres de noblesse...
1997'de bir yasaklama cezası aldık.
Nous avons reçu une ordonnance restrictive en 1997.
Amerika'nın en büyük aktörüne 30 metreden fazla yaklaşamıyoruz.
Elle nous empêche d'aller à moins de 30 m du plus grand acteur américain :
Alan Alda, iki tane A, bip bip, "Arazimi terk edin!"
Alan Alda, double A, pouet pouet. "Dégage de chez moi!"
İyi de, biz kimiz aslında?
Mais qui sommes-nous vraiment?
Büyük bir kaptaki humusun sonuna geldiğinde dipteki havucu bir türlü alamazsın, o anda parmaklarını daldırıp alırsın ya?
Tu sais, quand tu arrives au fond de la boîte d'houmous? Quand ta carotte ne passe pas et qu'il faut utiliser tes doigts pour racler?
Bir seyahat acentesinin önünden geçerken "Bu da ne ya!" dersiniz ya.
Vous savez, quand vous passez devant une agence de voyages et que vous faites : "Quoi?"
Müziğin hatırına sahneyi kabul ediyorum.
J'accepte de prendre le devant de la scène.
Her partide görebileceğiniz paltoların cebini karıştıran adamım.
Je suis le genre de type qui, à une soirée, ferait les poches des manteaux.
Ne Yahudiyim ne de kadınım ama 70'ini aşmış pek çok adam gibi, hayatta ikisini birden olduğum bir noktaya eriştim.
Je ne suis ni juif, ni une femme, mais comme la plupart des hommes de plus de 70 ans, j'ai atteint le moment de ma vie où je suis devenu les deux.
Rhode Island, Providence'ta doğdum ve okulumda çocuk felci virüsünün yeniden yayılmasından ben sorumluyum.
Je suis né à Providence, dans le Rhode Island, je suis responsable d'avoir réintroduit le virus de la polio dans mon secteur.
Bir keresinde de polis beni Central Park'taki bir teşhirci sapığın robot resmine benzetmişti.
On m'a un jour comparé au portrait-robot de l'exhibitionniste de Central Park.
Eşlerimin üçü de aynı şekilde aynı merdivende öldü.
Mes trois femmes sont toutes mortes de la même façon, dans le même escalier.
Bu akşamki gösterinin eğlenceli taraflarından biri de, aynı hastalık için farklı marka ilaçları aynı anda kullanıyorum.
Fait amusant pour le spectacle de ce soir, je prends deux médicaments concurrents.
Sizinle aynı apartmanda otursam da oturmasam da bir şekilde kooperatif evinizin yönetim kurulundayım.
Que j'habite dans votre immeuble ou pas, je me retrouve toujours dans votre assemblée de copropriétaires.
O tabii ki Jaws filminde başrolü oynadı, bense kullandığım bütün o kokainler yüzünden tetanos oldum.
Il a eu le premier rôle dans Les Dents de la mer, j'ai des problèmes de dents à cause de toute la coke que j'ai prise.
Ama en çok seslendirme sanatçısı olarak para kazandım.
Mais j'ai surtout gagné ma vie comme acteur de voix off.
Az kalsın CBS kanalının resmî sesi olacaktım.
J'ai failli être la voix officielle de CBS.
İstemeseniz de yapacaktım zaten.
J'allais la faire de toute façon.
O şeref bana ait, ben Gil Faizon, menajerim de Don Buchwald ve Ortakları.
Enchanté, je parie, je suis Gil Faizon, représenté par Don Buchwald Associates.
CBS'teki rol için yarışıyorum.
Je postule pour le rôle de CBS.
Beş saatlik bir seminer ve öğle yemeğinde tavuk veriyorlar.
C'est un colloque de cinq heures, vous avez du poulet au déjeuner.
- Dürümün yüzde 90'ı marul zaten.
- Il y a 90 % de salade.
Gerçekten de öyle.
C'est vrai, c'est le cas.
İkinci deneme, Gil Faizon, o şeref bana ait, eskiden menajerim Don Buchwald ve Ortakları'ydı,
Voici ma deuxième prise. Gil Faizon, enchanté, je parie, anciennement représenté par Don Buchwald Associates, je postule pour le rôle de CBS.
George, bunu söylemen tam Ravenvari oldu.
George, tu es un vrai phénomène Raven de dire ça.
Ravenvari değil, doğrusu bu.
Ça n'a rien de Raven, c'est vrai.
Bana bak Gil Faizon, sana kaç defa söyledim,
Toi, Gil Faizon, je te l'ai dit combien de fois?
New York'taki en yetenekli oyuncu sensin.
Tu es le meilleur acteur de New York.