Diyorlar ki traducir francés
416 traducción paralela
Diyorlar ki siz Lord Treasurer'u tercih edermişsiniz.
Les gens disent que vous préférez le trésorier.
Diyorlar ki...
Ils disent que...
Diyorlar ki Washington'ın bulabildiği bütün birliklere ihtiyacı var ve bu yüzden öncüler kendi başlarının çaresine bakmalılar.
Washington a besoin de toutes les troupes et la Frontière devra se débrouiller toute seule.
Duyduk ki... Diyorlar ki...
Pourtant...
Diyorlar ki Empire ve bazı yerlerin - Öyle mi?
On dit qu'à l'Empire...
Evliliklerde artış olmuş Diyorlar ki bu şarkı yüzünden
Les mariages sont en augmentation Ce serait à cause d'une chanson
İnsanlar diyorlar ki.. Sen ne hakkında konuşuyorsun?
On a dit... que baragouines-tu?
Diyorlar ki, "Adınızı bilmiyoruz bayım ama " çok iyi birisiniz. "
Et ils disent : "On ne connaît pas votre nom, monsieur... mais vous semblez être un homme charmant".
Diyorlar ki cinayeti adı lazım değil işlemiş ve polis her yerde onu arıyormuş. Çok korkunç.
Ils sont certains qu'il est coupable et que la police n'a qu'à l'arrêter.
Bay Birnley, işçi komitesi arıyor. Diyorlar ki- -
Le comité désire...
Diyorlar ki o...
On dit que...
Diyorlar ki Meksika'da bir hırsız sigara dumanı gibi yok olur.
On dit qu'au Mexique, un voleur s'évanouit en fumée.
Siz herkesten iyi biliyorsunuzdur gerçi... ama diyorlar ki eğer Çin'e, Amerika'ya ya da Rusya'ya... bir bomba atılsa... patlamadan yayınlanlar eninde sonunda Japonya'ya ulaşırmış.
Bien sûr, vous connaissez mieux que moi la question. Je sais que vous êtes au courant, mais il paraît qu'une bombe qui tomberait sur la Chine, l'Amérique, ou la Russie, toucherait aussi le Japon avec ses radiations.
Diyorlar ki ; dansı hayranlık vericiymiş.
on dit qu'elle danse a ravir.
Ne diyorlar ki?
Que disent-ils?
Yani, diyorlar ki.
C'est ce qu'on dit.
Diyorlar ki bu kabindeki herkesin içine Gråvik'in kötü ruhu girecek.
On dit que tout occupant de ce chalet sera possédé par l'esprit démoniaque de Gråvik.
Diyorlar ki, ek kredi talebiniz için ipotek göstermiş olduğunuz mallar hâlihazırda tarafımıza ipotekli olduğu için üzülerek...
- Ils disent... Pas de crédit?
Diyorlar ki, bankamızca belirlenen kredi kullanım limitinizi aşmış bulunmaktasınız.
Ils disent que le découvert dépasse déjà les limites du règlement bancaire.
Diyorlar ki küçük bir ameliyatın hemen ardından tekrar...
Il paraît qu'après la petite opération... tu seras en mesure de...
Diyorlar ki... Sanki anlattığın olayları yaşamış gibiymişsin.
C'est presque comme si tu avais vécu aux époques dont tu parles.
Diyorlar ki, Cefalus'lar açgözlü avcılardır açgözlü oburlardır... ve açgözlü... neyse, sadece açgözlü.
Les Cefalù avaient la réputation d'être des chasseurs acharnés.
Diyorlar ki herşey sen buraya, geldiğinde başlamış!
Ils disent que ça a commencé quand vous êtes arrivée.
Diyorlar ki, Themonitus'a günün tarihinin ne olduğunu sor, sana o gün hakkında konferans versin.
"Demandez-lui quel jour on est, " il récitera l'histoire du calendrier. "
Ama diyorlar ki... hiçbir gladyatör Sezar'ı öldürmeye cesaret edemez. Tanrıyı...
Mais on murmure qu'aucun gladiateur n'oserait tuer un César, un dieu.
Diyorlar ki, Deering karısının üzerinde şeffaf bir entariden başka bir şey yokmuş.
Il paraît que la Deering portait une petite robe très décolletée.
Komşular diyorlar ki iyiymişim.
Les voisins approuvent.
Fakat Shimodate Köyünde diyorlar ki o Vali'nin adamları ve... Shoten ailesini haklamış.
À Shimodate, on dit qu'il s'est chargé des hommes de l'intendant et de ceux de la famille Shoten.
Diyorlar ki Raphael, senin azminle resim yapabiliyormuş ama senin resimlerin onunkiler kadar görkemli değilmiş.
On dit que Raphaël dessine avec votre force, mais que vous ne possédez pas sa grâce.
Diyorlar ki, prensin küçük oğlu büyümüş ama tacına sen talipsin.
On m'a dit que le grand-prince a un fils qui monte en graine, et toi tu veux le trône pour toi.
Ve bir de diyorlar ki, en zeki bankerimiz Perregeaux İngilizler'le anlaşmış ve kendi zırhlı kasa dairelerinde bize karşı bir casusluk merkezi hazırlıyormuş.
Il paraît que le rusé Perregaux, à la tête de la Banque de France, s'est ligué avec les Anglais et que les chambres fortes de sa banque sont pleines de renégats et d'espions.
Diyorlar ki, celladın havaya kaldırdığı baş hâlâ yaşarmış gözler hâlâ görür dil hâlâ acıdan kıvranır ve yerdeki kollarla bacaklar da hâlâ titrermiş.
On dit que la tête brandie par le bourreau est encore en vie, que les yeux voient encore, que la langue se tord encore et que, plus bas, les bras et jambes tremblent encore.
Neden öğle postasι diyorlar ki buna?
Pourquoi on l'appelle la diligence de midi?
Diyorlar ki :
Non, on me dit :
Biliyor musun... Diyorlar ki veba şimdiden 10 bin adamı öldürmüş.
Tu sais, on dit que la peste a déjà ôté la vie à 10000 hommes.
Diyorlar ki nasıl hükümet seni zorlamış intihar etmen için.
Que... le gouvernement... t'a poussé à tenter... de te suicider.
Diyorlar ki, sağgörü cesaretten sayılırmış.
Prudence est mère de sûreté.
Gemiyi yakmaktan bahsediyorlar Diyorlar ki, kayığı, yani katırlar üzerindeki günahı yaksalarmış geri gidebilirmişiz.
Par exemple, que nous devrions brûler le bateau. charger les peaux sur les mules et rebrousser chemin.
- Ama diyorlar ki- -
- Cependant, il est dit...
Diyorlar ki, el sıkma işi, tabanca var mı yok mu diye çıkmış.
La poignée de main a été inventée pour prouver qu'on ne portait pas d'arme.
Kıçlarıyla gülüyorlar. Sonra da diyorlar ki :
Ils en peuvent plus de rire et ils disent :
Ve diyorlar ki, şimdi Paris'te, Fransa'da, hatta şu anda...
On dit qu'à présent à Paris, en France, en ce moment même,
Diyorlar ki...
C'est ce qu'on dit...
Kendisini öyle kötü tanıtıyor ki, onu red etmek daha iyi diyorlar.
Comme cela s'annonce mal, il vaut mieux renoncer.
O kadar çok konuşuyorsun ki, sana Bayan Vak Vak diyorlar.
Tu parles tellement, que c'était ton surnom, au lycée.
Tabi ki hayır. "Savunma Bakanlığında Kaç Komünist Var?" diyorlar.
Bien sûr que non. On se demande : "Combien y a-t-il de communistes au ministère de la Défense?"
Şike varmış diyorlar ama nede yok ki!
On dit que c'est arrangé, comme tout le reste.
- Başka ne var ki? Çocuklara çok ağır gelir diyorlar ama buna ikna olamadım. Ya çocuklar?
- Quoi d'autre?
- Diyorlar ki o...
De qui?
"Seni hiç mutlu etmedi ki." diyorlar.
Et on me dit : "Il ne t'a jamais rendu heureux,"
Diyorlar ki...
Depuis, nous ne savons rien de lui.