Dolan traducir francés
3,224 traducción paralela
Ortalıkta dolanıp, millete yaz saati uygulayamazsın!
Tu peux pas passer à l'heure d " hiver quand tu le veux.
Kafamın bile basmadığı şeylerin peşinde dolanıyorlar.
Et ils en ont après un truc que je ne comprends même pas.
Geçenlerde bir rehberle dolanıyordum, birden sırtım kaşınmaya başladı.
Alors, j'ai transporté ce guide aux moeurs légères avec moi,
İpuçları için çevrede dolanıp duramam. Siteleri kırmaya çalışmak için saatler harcayamam.
Je ne peux pas continuer à chercher des indices, je ne peux pas passer des heures à pirater des sites.
Ortada söylentiler dolanıyor.
des bruits commencent à circuler.
Ve sen, şık giyinimli cüce Yahudi,... her tarafta bir dişçiymişsin gibi eterle dolanıyorsun.
Et toi, l'arrogant youpin nain qui rôde comme un dentiste avec son éther.
Sön artık, hadi sön, ömrü kısa mum. Yaşam dediğin yürüyen bir gölge, garip bir oyuncu, bir hışımla sahnede dolanıp boy gösteren ve sonra da haber alınamayan.
la vie n'est qu'une ombre qui marche, elle ressemble à un comédien qui se pavane et s'agite sur le théâtre une heure, après quoi il n'en est plus question.
Kara, yaşlı bir horoz gibi şişine şişine dolanıyor ortalıkta.
Il se pavane dans le coin comme un bon vieux gros coq noir.
17 yaşındayken, sarhoşken araba kullanmış ve 2 yaşında Sam Dolan adında bir çocuğun ölümüyle sonuçlanmış.
Quand il avait 17 ans, elle a été impliquée dans un délit de fuite entraînant la mort d'un garçon de 2 ans, Sam Dolan.
Geldiğiniz için sağ olun, Bay Dolan.
Merci d'être venu, Mr Dolan.
Sam Dolan'ın babasıyla görüştüm.
Le père de Sam Dolan est disculpé.
Sam Dolan'ın annesi çevrimiçi bir destek grubundaysa intihar ettikten sonra birisi acısına ortak olmuştur.
Si la mère de Sam Dolan était dans un groupe de soutien, peut-être qu'après son suicide, quelqu'un d'autre est devenue obsédée par sa peine.
Bayan Dolan'ın üye olduğu destek grubuyla ilgili bir şeyler bulabildin mi?
Pourrais-tu trouver quelque chose sur le groupe de soutien en ligne où était Mrs Dolan?
Annesinin intiharından iki ay kadar önce Sam Dolan hakkında muhabbet açan olmuş mu?
Quelqu'un a-t-il commencé à parler de Sam Dolan deux mois après le suicide de sa mère?
Sam Dolan'ın annesinin bu isimde bir arkadaşı veya akrabası var mı?
La mère de Sam Dolan avait des amis ou des proches avec ce nom?
Gitmeyeceğim çünkü gerek yok, ayrıca gidemem çünkü bu akşam kullanma tarihi dolan bir kuponum var.
Je ne partirai pas. Je ne partirai pas car je ne suis pas obligée, et je ne peux pas car j'ai un ticket repas gratuit qui va expirer ce soir.
Etrafta dolanıp onları aramaya devam edeceğim.
Je vais continuer à chercher.
Şehrin yarısının ağzında dolanırken, kocasının eşcinsel olduğunu bilmiyordu.
Elle ne savait pas que son mari était gay quand la moitié de la ville était à parier le contraire.
Tabii ki anladım neler döndüğünü böyle "Önce ben konuşmalıyım" falan deyip dolanıyordu.
Bien sur Tu sais comment c'est il était genre, "Non, j'ai besoin de te parler de quelque chose avant"
Etrafta bir sürü dedikodu dolanıyor ama... Biz burda sadece eğlendirmek, güzel görünmek, şaka yapmak için para alıyoruz.
Je veux dire, je sais qu'il y a pleins de folles rumeurs qui courent, mais on est ici et payé pour nous amuser, avoir l'air beaux, raconter des blagues.
Hayır, papanın öldürdüğünü söylüyorum, "papamobili" yle etrafta dolanıp evsiz milleti, bir yere götürüyordu.
Non, je dis qu'il est le pape, en croisière dans sa papamobile... enlevant les sans-abris.
Korkunç ruhani bir şey banyomda dolanıyordu.
Il y avait un esprit effrayant dans cette salle de bain.
Hayır, Birleşik Devletler Başkanı Renard Parish'te dolanıp millete ateş açmıyor ve kimseyi kaçırmıyor.
Non. Le président des USA n'est en ce moment pas impliqué dans les enlèvements et les meurtres de Renard Parish.
Affedersiniz Bay Dolan.
- Pardon Monsieur Dolan...
Teşekkürler Bay Dolan.
Merci, M. Dolan.
Bay Dolan.
- Mr Dolan.
Klasik Triumph motosikletimle boş boş dolanıyordum sanırım yeni bir tane alacağım.
Je frimais sur une vieille Triumph que je pense acheter.
Hayır, etrafta dolanıyor öyle.
Non, il marche juste.
Sonra bir de bakmışsın 60 yaşındasın ve post apokaliptik bir çölde dişsiz ve yalnız şekilde dolanıyorsun.
Devine quoi? Soudainement, tu as 60 ans, marchant édenté et seul dans un post-apocalyptique terrain vague.
Erin, İK yalan dolan.
Les RH, c'est bidon.
Küçücük kollarıyla boynuma dolanıyor nefesini boynumda hissediyorum...
Et ses petits bras sont autour de moi, et je peux sentir sa respiration dans mon cou, et...
Kalkmışta dolanıyor bile.
Déjà remis et ici.
Geçen yıl Peter'in birisiyle yattığına dair bir dedikodu dolanıyor.
Il paraît que Peter avait une liaison l'année dernière.
Aidikoff intihar etmiş. Ofisinde vurmuş kendini, haberlerde dolanıyor.
Aidikoff s'est suicidé, je veux dire, il vient de se suicider dans son bureau.
Sadece sürekli dolanıp istediğimi yaparım.
Ma formation. Je vais et fais ce que je veux.
Ve burada da bir adam acı çekerek dolanıyor, kimse de çözemiyor üç aydır. - Üç aydır.
et il y en a un qui se promène ici avec de forts douleurs que personnes ne peut diagnostiquer depuis trois mois.
Senin meslekte, yabancı bir erkekle görüşmek korkutucu olmalı. Özellikle kadınların derisini yüzen kafasını koparan bir katil dışarıda dolanıyorken..
Dans votre métier, cela doit être effrayant de rencontrer des étranger... avec un tueur dans la nature, dépeçant et décapitant des femmes.
Yabancı bir erkekle görüşmek korkutucu olmalı. Özellikle bir katil, dışarıda dolanıyorken.
Ce doit être effrayant de rencontrer des inconnus... avec un tueur en liberté.
Ama aramızda kutsanmış bir şekilde, insanların acısını derinlerde hissederek dolanıyorlar. Bu acıyı dindirmek, dünyanın döngüsünde ufak değişiklikler yapmak ve kâinatı düzeltmek için çabalıyorlar.
Mais ils marchent parmi nous, avec la capacité de ressentir la souffrance du genre humain tout entier... et ils travaillent pour soulager la souffrance, pour faire de petits changements pour la rotation de la Terre, pour réparer l'univers, si vous voulez.
Burası çok kalabalık. Milletin ayağına dolanır.
Il y a trop de gens ici, ça serait gênant.
Etrafta dolanıp, arabaları mı test edecek?
Il testerait ses voitures dans l'allée?
Parayı geri uzattığını bir görsünler, tüm gün peşinde dolanırlar.
Si on échange un papier, ils me lâchent plus.
Etrafta dolanıp ölçüm yapıyordu.
Il prenait des mesures dans le coin.
Onu dışarıda dolanırken buldum.
Je l'ai vu traîner dehors.
Etrafından dolanırız.
Y arriver par l'autre coté.
"Kadının saten eteğine karşı arzularla dolan adamın şişkin erkekliğini hissettiğinde, kadının nefesi hızlandı."
"Sa respiration s'accélérait en sentant sa virilité enflée" se pressant contre sa jupe de satin ".
Elinde meşru bir silah ile ortalıkta dolanıyorsun.
Tu te promènes partout avec une arme légitime.
Orada gittiğimiz köyde çocuğun biri mayın tarlasında dolanıyordu sonra da bir mayının üstünde kaldı.
Et nous sommes dans ce village où des enfants se baladent sur des champs de mines, Un d'eux se retrouve debout sur une mine.
Bütün gün kızların peşinde dolanıp duruyorsun.
Tu n'es qu'un bon-à-rien!
Muhtemelen binanın etrafında dolanıyordur.
Aucun problème.
Demek sahil güvenliğin yarısı sivil dolanıyor.
Donc, la moitié des Garde-côte ne savent pas où regarder. Mike a été arrêté.