Dışarı mı traducir francés
17,379 traducción paralela
Murray, onu dışarı mı attın?
Murray, tu viens de jeter des déchets?
Dışarı mı çıkıyorsun hocam?
Vous sortez?
Çatlaklardan dışarıya ulaşabilmeye başladım.
À travers les fissures, j'ai été capable de contacter.
Ve yardıma ihtiyaçları olan bu zamanda ineklerin doğumuna yardım edecek nasırlı ellerini terli karınlarına bastırarak ve içindekilere derin derin uzanarak ki böylelikle içerideki kandan var olmuş canı serbest bırakacak ve o genç ve masum ruhları Montana'nın şafağının orman renkli sessizliği altında inleyip terlemek için dışarı... çıkartacak.
Et quand ils ont besoin de quelque chose, elle aiderait le travail de ces veaux pressant leur flancs en sueur avec ses fermes mains endurcies et atteignant profondément à l'intérieur de leur entrailles pour libérer la nappe de sang vivant à l'intérieur et pour s'allonger près de ces fraîches et irréprochables âmes pour haleter et lutter contre les teintes glacées immobiles de l'aube du... Montana.
Cidden, iş yerinde bir sinek girdiğinde pencereyi açıp dışarıya salarım.
Littéralement, s'il y a une mouche au travail, je la chasse vers une fenêtre et la libère.
Anne, dışarıda bir milyon insan falan var, amına koyayım.
Maman, ils sont un putain de milliard là.
Sonra ben silahımı indirdiğim, Todd kalan üç pastırma paketini aldı kapıdan dışarı çıktı ve pastırmaları hemen size getirip, sürpriz yaptı.
Et quand j'ai armé mon pistolet, il a avancé tranquillement, pris les 3 bacons restants, et vous les a amenés, comme un cadeau.
Üç tane kitabım varsa neden dışarı çıkayım?
Si j'ai 3 livres, pourquoi j'irais dehors?
Kızlar, dışarı çıkın, tamam mı?
Les filles, allez jouer dehors, d'accord?
Ayrıca beni hiç dışarı çıkarmamıştın.
De plus, tu ne m'as pas encore emmenée faire un tour.
Tuttuğun takımın logosu dışarıda ve içeride ezeli rakibinin logosu var ona sıçıyorsun.
Tu supporte ton équipe dessus et tu chies sur son rival dedans.
Bana gösterdiğin katil hâlâ dışarıda. Kal.
L'assassin dont tu m'as parlé est toujours dehors... reste.
- Yaralı değilim, beni yoldan dışarı ittirdi.
- Non-prise en charge, questions répétitives. - Non, il m'a poussé hors de la route.
Bana gösterdiğin katil hâlâ dışarıda bir yerde.
Le tueur que vous m'avez désigné est toujours en liberté.
Dışarı çıkar mısınız?
Pouvez-vous sortir?
Kusura bakmayın kızlar partiye geç kaldım, dışarıda yeni arkadaşlarımla konuşuyordum.
Désolé, je suis en retard pour la fête les filles, mais j'étais dehors en train de discuter avec mes nouvelles amies,
Onu dışarı çıkartmayı başardım ama babasını kurtaramadım.
J'ai réussis à la mettre à l'abris, mais je n'ai pas pus sauver son père.
Bir ara beni dışarı çıkarmalısın.
Tu devrais m'inviter à sortir un de ces jours.
Dondurucu yağmurda dışarı çıkmıştı. Bir yabancıya yardım ediyordu.
Elle était dehors sous un pluie glacée, en train d'aider un parfait inconnu.
Annenin yardım etmeye çalıştığı delikanlı dışarıda. Senin için de uygunsa saygılarını sunmak istiyor.
Le jeune homme que votre mère essayait d'aider, aimerait présenter ses hommages, si cela vous convient.
Dur gitmeden bir sarılayım sana.
Laisse-moi te faire un câlin d'adieu.
- Evet. - Geçen gün dışarı çıkma teklifi etmek için Büro'ya geldi.
Il est venu au bureau l'autre jour pour m'inviter à sortir.
Yapar çünkü. Hava almak için dışarı çıkar çıkmaz sizi aratırım, tamam mı?
Dès qu'il reviendra sur terre, je lui dirais de vous appeler.
Hep bir adım öndeydi, hemen dışarıda, sistemi her yeniden başlatışımızda virüs yeniden yüklenirken yeterli yakınlıktaydı.
Comme il dirige le ver, de l'extérieur, il est aussi proche que les recharges du virus à chaque fois on redémarre le système
Evi mi yoksa dışarıyı mı?
Sur la propriété ou dehors?
Dışarıda bekliyordum, canım sıkıldı, ben de içeri girdim.
Désolé, j'attendais dehors, mais je m'ennuyais, alors je suis entré.
Korkunç canavarlar hâlâ dışarıda mı baba?
Dis, papa, il est encore dehors, le monstre qui fait peur?
# Geyik durur çatının tepesinde # # Canım Noel Baba atlar dışarı #
♪ Up sur le toit, rennes pause ♪ ♪ Out saute good ol'Santa Claus... ♪
Pekala Luisa, istersen dışarıda özel olarak konuşalım.
Luisa, allons discuter en privé.
Bana kocaman sarıldı.
VICTIME D'AGRESSION SEXUELLE Il m'a pris dans ses bras, et je lui ai dit :
Bana, "Şu an ailemin yanında olmak, hurdalıkta çalışmak dışarıdaki hayata alışmak istiyorum" derdi.
Il m'a dit : "Pour l'instant, je veux être avec mes parents, travailler à la casse et essayer... de m'intégrer."
Dışarı çıkıp bakmamız lazım. Kehanet miymiş değil miymiş diye.
Il faut sortir pour voir si c'est bien ce dont parlait la voyante.
Eğer dışarıda olsaydım ve olanları uzaktan izleseydim hangi tarafa inanırdım bilmiyorum.
Si j'étais dehors et que tout ça se passait... qui croire?
Tekrar dışarı çıktım.
Je ressors.
Şunu da hatırlatalım, üyeler iki gündür dışarıdan kimseyle görüştürülmüyorlar.
Rappelez-vous qu'ils sont isolés depuis deux jours.
Polisin yakalamadığı bir katilin dışarıda serbest dolaştığını mı düşünüyorsunuz?
Vous pensez qu'il y a un tueur en cavale que la police n'a pas attrapé?
Dışarıda olmaları lazım.
Ils devraient être en liberté.
Bense dışarıdayım.
Mais je suis libre comme l'air.
Tek hayalim, dışarı çıkınca ormanda büyük bir arsa alıp orada yaşamak.
Mon rêve, pour l'instant, c'est de sortir... de m'acheter un terrain et de vivre dans les bois.
Onu tanıdığım bu yedi yıl içinde ona hiç dokunamadım sarılamadım, elini tutamadım.
Depuis que je le connais, ça fait sept ans, je n'ai jamais pu le toucher... le serrer dans mes bras, lui tenir la main.
Kapı dışarı ediliyorken neden konsey toplantısına katılmakla uğraşıyorum ki?
Pourquoi est-ce que je me préoccupe d'une réunion du Conseil alors que je m'en fais virer?
Birlikte oturduğunuzdan, dışarı baktığınızdan bahsetmişti. Fiyorttan öteye denize, geleceğe.
Il m'a dit que vous aviez l'habitude de vous asseoir tous les deux sur un rocher et de regarder... la mer, au-delà du fjord.
Dışarıdayım ben. - Pekala takım, toplanın lütfen.
Allez, on se regroupe.
Sanırım dışarı çıkmaları bir ya da iki saat sürerdi.
Il mettait une heure ou deux à en sortir.
Daha sonra ikimizden biri dışarı çıkıp yardım arayacak.
Et l'un de nous deux pourra sortir et chercher de l'aide.
- Dışarı çıkalım.
- Ouais, faut qu'on bouge.
Dışarıdan açacağım.
L'ouvrir de l'extérieur.
Sarılmayı sevmem, tamam mı?
Je ne suis pas câlin. D'accord?
Dışarı çıktık, tamam mı?
On est allés dehors.
- Dışarı çıktığımı söyle.
- Dites-lui que je suis parti.
Dışarıda hâlâ Ultralinkler var mı?
Y at-il d'autres Ultra-links ailleurs?