Enclave traducir francés
181 traducción paralela
Ormanın içindeki bu küçük yere "en üstün uygarlık"
Cette enclave dans la jungle était d'après lui "une civilisation supérieure".
Havaalanında, dükkanları çalıştıranların Dünya'nın herhangi bir yerindeki diğer dükkanlardaki fiyatlardan haberleri var mı acaba, yoksa, sanki orada kendi küçük ülkeleri var da, bu yüzden istedikleri fiyatı koyabileceklerini mi sanıyorlar?
Pensez-vous que les commerçants dans les aéroports soient au courant des prix pratiqués ailleurs dans le monde? Ou bien se croient-ils dans une enclave leur permettant de demander n'importe quel prix?
Kalabalık bir sivil merkeze gizlenmiş bir silah deposu mu?
Un dépôt d'armes secret dissimulé dans une enclave de population civile?
Bazıları için bu hava geçirmez, porselen kaplı... buzdolabı gibi bir bölgedir.
Pour certains, cela signifie une enclave hermétique, au revêtement en porcelaine, un peu comme un réfrigérateur.
Huifang Enclave CRIMSON
Enclave Huifang RUBIS
Gongyang Yerleşim Bölgesi İNCİ
Enclave Gongyang PERLE
Shangren Yerleşim Bölgesi ZÜMRÜT
Enclave Shangren EMERAUDE
Doğu Hexing Bölgesi YASEMİN
Enclave Hexing de l'est JASMIN
Gongyang Yerleşim Bölgesi'nden İnci Hanım ile Yeşim Hanım geldiler. Sebzeli börek, daha fazla sebzeli börek getirin.
Mesdemoiselles Perle et Jade, de l'enclave Gongyang, sont arrivées.
Qingyun Yerleşim Bölgesi'nde olacak.
Je serai dans l'enclave Qingyun.
Güney Sırp yerleşim bölgesinde bir çatışmanın ortasında Boşnak-Sırp güçleri, uçağı iki gün önce düşürülen Amerikan seyir subayı Chris Burnett'in cesedini bulduklarını söylediler.
En plein combat au sud de l'enclave, les Serbes... ont trouvé le corps de l'Américain le Lt Burnett... dont l'avion a été abattu il y a deux jours.
O kadar yazı okuyorsun ve Austin'in sanatçıların modern, bir yerleşim bölgesi olduğunu düşünüyorsun. Oysa çok sıcak.
Dans la presse, Austin est décrite comme une enclave artistique, mais il y fait surtout très chaud.
Galiba ona yerleşim bölgesi deniyor. Hayır.
- Je crois qu'on appelle ça une enclave.
Sırrını paylaştığı soylu insanlardan oluşan küçük bir yerleşim yarattı.
Il créa une petite enclave de nobles, à qui il confia son secret.
Ama bu kutsamalarımız sadece bu küçük yerle sınırlı olmayacak, çünkü bu sadece daha geniş ve daha derin bir iyileştirmenin başlangıcı.
Mais, les bienfaits que nous apporterons, ne se limiteront pas à cette petite enclave, car ce n'est que le début... d'une plus vaste et profonde guérison.
Savunma hattının gerisine kayıyor.
Il recule dans l'enclave.
Pas vermek için savunma hattından çıkıyor.
On le fait sortir de l'enclave.
Eğer bir Ravenwood yöneticisini öldürürsen Cheyenne bu kasabayı'asi bölge'olarak sınıflandıracaktır.
Si vous tuez un responsable de Ravenwood, Cheyenne classifiera cette ville comme une enclave d'insurgés.
Orası hippilerin, küçük yaşta vurmalı çalgılar konusunda ustalaşmış müzisyenlerin ve semiyotik ya da her neyse onların olduğu yerdir.
Une enclave de nantis et d'enfants de célébrités qui se spécialisent en tam-tam et en sémiotique, peu importe.
Avrupalıların himayesinde olan lüks ama gözden düşmüş şehir Şangay'ın merkezine dokunmadılar.
À l'exception du centre de Shanghai, enclave européenne, univers luxueux et décadent.
Oturma planı olarak ikili at nalı oturma şekli olsun istiyoruz. Bir grup Bayan Clark için. Bir grup Pentagon delegeleri için.
Nous souhaiterions une disposition en double fer à cheval, une enclave pour Mme Clark, une pour le Pentagone, et nous voudrions faire la requête d'eau gazeuse et d'eau non gazeuse.
Şirketin evi olan High Desert bölgesindeki Charm Acres kasabasında bugün bir anma töreni yapılacak.
Une veillée aura lieu aujourd'hui à Charm Acres, cette enclave dans le désert qui servait de ville aux employés et leur famille.
Carpentras Venaissin'deki Papalık Bölgesi
CARPENTRAS ENCLAVE PAPALE DU VENAISSIN
Vergiden muaf tutulan dini vakfınızı vampirlere karşı terörist eylemlerin planlandığı bir yere dönüştürdünüz.
Votre institution religieuse sert d'enclave terroriste anti-vampire.
Dougie, kalenin önüne kimseyi yaklaştırma!
Dougie! Hé! Tu me nettoies l'enclave, OK?
Önüne adam yanaştırmayın!
On protège l'enclave!
Pakı göremiyorum!
- L'enclave, câlisse! - Je vois pas d'où il tire. À ma droite!
Bu kayıp diyarda insan olmanın en iyi şekline şahit oldum.
Dans notre petite enclave de paumés, j'ai vu le meilleur de l'humain.
Burası bir yerleşim bölgesi ama.
On vit dans une enclave, vous savez.
Yerleşim bölgesi diyoruz.
C'est une enclave.
"Portland'da ışıklar gitti." "Uzaylılar yamaçtaki yerleşim bölgesini havaya uçurdu."
"Lights over Portland", "Aliens level hillside enclave".
Merkez, Kupa'nın Bekçileri, hepsi kupanın gücünü kullanmaktan korkuyordu.
L'Enclave, qui rassemble les Gardiens de la Coupe, avait peur d'utiliser ce pouvoir.
Valentine Morgenstern, Kupa'yı Merkez'den çalmasına yardımcı olmaları için çevresine bir grup genç, idealist Gölge Avcısı topladı.
Valentin Morgenstern réunit un cercle d'amis, de jeunes Chasseurs d'Ombres idéalistes. Afin de voler la Coupe Mortelle à l'Enclave.
Ama Merkez için önemli.
Mais pour l'Enclave, si.
Her Aşağı dünyalı, Merkez'in her bir üyesi her Gölge Avcısı geçidin her iki tarafında da şu anda beni arıyor.
Créatures Obscures, membres de l'Enclave, Chasseurs d'Ombres... Des deux côtés du Portail, tous me recherchent.
Aslında harika bir adamdı ta ki Merkez ile ters düşene kadar.
C'était un grand homme. Jusqu'à son conflit avec l'Enclave.
Annen Kupa'yla birlikte kaçtığında Merkez'in ona vereceği cezadan o kadar korktu ki evini yakıp küle çevirdi.
Quand ta mère a fui avec la Coupe, il a eu si peur du châtiment de l'Enclave qu'il a incendié leur maison.
Kendi kendimizi bir şehirli gibi eğitebiliriz... ve korunan bir kenar mahalle bölgesinde olmadan.
On doit s'éduquer pour devenir des citoyens du monde et pas des citoyens d'une enclave de banlieue!
Söylentilere göre, yaklaşan düğün Antibes özel anklavında yer alan 19. yüzyıldan kalma Krugerlar'a ait şatoda gerçekleştirilecek.
"Le fabuleux mariage devrait être célébré dans l'immense château XIXe " de Kruger à proximité de l'incomparable enclave... " " Du Cap d'Antibes. "
Burası sadece dostluğumuzun başladığı o büyüleyici yerin ucuz bir kopyası. Hatırlıyor musun?
Ceci n'est qu'un piètre facsimile de l'enclave magique où nous devînmes amis.
Diplomatik bölgedeki çoğu elçiliğe bağlanıyor.
Ça relie pleins d'ambassades de l'enclave diplomatique.
Loire Vadisi'ndeki bir yerleşim bölgesi.
Ceci est une enclave de la Vallée de la Loire.
Önümüzü kesti.
Il nous enclave.
- Bunu Clave'e bildirmeliyim.
Je dois le dire à l'Enclave. Tu sais quoi?
Diğer yeni zenginlerle birlikte Moskova dışındaki gizli bir mıntıkada yaşıyorduk.
Nous vivions dans une enclave secrète à la périphérie de Moscou avec d'autres nouveaux riches.
- Merkez'e haber vermeliyiz. - Harika.
- On doit prévenir l'Enclave.
Hadi. - Bunun için Merkez'in onayı lazım.
- Pas sans l'accord de l'Enclave.
Hope, birinci odadaki hastanın kulakları temizlenecek, migreni olan bayanın sağlık geçmişi öğrenilecek.
Hope. Du cérumen enclavé a besoin d'un lavage en salle 1, et la dame à la migraine a besoin d'un H P... la version abrégée, s'il vous plaît...
Geri ver!
Laflamme manœuvre vers l'enclave.
Denizle pek alakası olmayan bir eyaletten geliyor olabilirim ama her zaman denizaşırı tarımı desteklemişimdir.
Je viens peut-être d'un état enclavé, mais j'ai toujours été pour l'agriculture en océan.
Seni burada, kara parçasında görmek daha şaşırtıcı.
Pas plus étrange que de vous voir ici, enclavé.