Epee traducir francés
5,793 traducción paralela
Kılıcını istediğin gibi salla.
Balancez votre épée autant que vous le voudrez
Irving kılıcı kullanabiliyor ama, bir şeytan ordusu ile karşılaşacaksak, hepimizde silah olmalı.
Irving a l'épée mais si on y va tous il va nous falloir nous armer pour combattre une armée de démon.
Kılıç.
L'épée.
Kılıç...
L'épée...
Teğmen, kılıcı taşıman münkün değil!
Lieutenant, vous ne pouvez vraiment pas porter l'épée.
Kılıcı birlikte bulduk.
Nous avons trouvé l'épée ensemble.
Kılıcı ben alacağım.
Je prendrais l'épée.
Kılıcı onlardan almalısın!
Tu dois récupérer l'épée.
Kılıca karşı ağaç köklerini mi getirdin?
Tu amènes des racines à un combat d'épée?
Kılıcı yere bırak.
Pose l'épée.
Eğer gerekirse, bu kılıcı kullanarak kendi canımı feda ederim.
Je donnerai ma vie utilisant cette épée contre toi si je le dois
Ölümsüz biri olarak, bu kılıcı rahatlıkla kullanabilirim.
En tant qu'immortel, je peux porter cette épée sans danger.
- Kılıç.
Une épée.
Anladım.
Une épée.
Raj'ı öldüren kılıç bundan 9 mm daha genişti.
Le sabre qui a tué Raj était 9 millimètres plus large que l'épée.
- Evet, anlaşılan kılıç koltuğun tam ortasından geçmiş.
Oui. Ça ressemble à ton épée qui a traversé le siège.
Kılıçlı yolcu durduklarında taksici Raj'a kılıcı saplıyor.
Le passager avec l'épée poignarde Raj le conducteur lorsqu'ils s'arrêtent.
Kılıç darbesiyle anında ölmüş olmalı. Evet Raj'ın silahı yokmuş.
L'épée l'aurait tué presque instantanément.
Kılıçla kahraman olanlardan değil, risk alıp hayat kurtaran, başkalarının öne atılmasını beklemeyen bir kahraman.
Pas le genre avec une épée. Le genre qui prend un risque pour sauver des vies, plutôt que d'attendre que quelqu'un d'autre montre la voie.
Hayır kılıçla öldürdüler.
Mais pas avant qu'ils ne l'aient traversé avec une épée.
- Kılıcı eline al.
Ramasse l'épée.
Kılıcı eline al yoksa bir korkak gibi ölürsün!
Ramasse l'épée ou meurs comme un lâche!
Onlara bir kılıç gerekir.
Ils ont besoin d'une épée.
Jason tanıdığım herkesten daha hızlı ve daha iyi kılıç kullanıyor.
Jason est l'homme le plus rapide et le meilleur à l'épée que je connaisse.
Kılıç kullanmayı beceremediğin için şanslıyım o zaman.
Heureusement, tu ne sais pas te servir d'une épée.
Kılıcıma ihtiyacım olmayacak o zaman.
Alors mon épée ne sert à rien.
- Kılıcını kullanamazsın..
Tu ne peux pas te servir de l'épée.
Seni son gördüğümde beni kılıçla öldürmeye çalışıyordun.
La dernière fois que je t'ai vu, tu essayais de me tuer avec une épée.
Bıçaklarını...
J'ai vu ton épée s'approcher.
Orduma ilk katıldığınız zamanı hatırlıyor musunuz? Kılıcınızı almak ve savaşmak istediniz!
Souvenez-vous quand vous avez rejoint mon armée... vous vouliez prendre votre épée et vous battre.
Kılıcını ver!
Ton épée!
Kılıcını yere at ve fütüristik küreden uzaklaş.
Lâchez votre épée, et avancez!
Babanın kıIıcı ve İsveç senindir.
Avec l'épée de votre père, la Suède est à vous.
Her yaralanmada!
Chaque épée!
Böylece Kral onun güçlü kılıcı kaldırdı Ve çelik yağdırdıAdım Kral üzerine düştü.
Le roi a donc levé son épée majestueuse et l'a balancée vers le beau-roi.
Sonra yakaladı Kral Sağ elinin üzerinden kılıç ve onun diz üzerine çökerttiğini.
Puis, il a pris l'épée du roi et l'a détruite avec son genou.
Adım Kral çok üzülmüştü Çünkü ne zaman gerçek Kral, Kılıcını çıkardı o, uzun ve parlak oldu ve Aşama Kral Bunun boyutunda titreme yoktu.
Le beau-roi était contrarié parce que l'épée du roi était longue et brillante, et le beau-roi tremblait devant celle-ci.
Ve Adım sırasında Kral kabulKral güçlü bir taşıdığını, güzel Broadsword'dan oyulmuş, arazi tüm kızların daha ortalama büyüklükteki tercih. Çünkü Kral kılıcı Adım o dinlemek için nasıl biliyordu.
Même si le beau-roi a vu que le roi avait une grosse épée avec de magnifiques gravures, toutes les dames du royaume préféraient la taille moyenne de l'épée du beau-roi, car elle savait écouter.
"Kalem kılıçtan keskindir" deyimini duydun mu hiç?
Tu connais l'expression : "La plume est plus forte que l'épée"?
Evet ve bu durumda, istedikleri her yorumu yazan ismi belirsiz bir grup insan atom bombası gibi geliyor, ve bu kesinlikle kılıçtan keskin.
Oui, et dans ce cas, un déferlement de commentaires, ça fait l'effet d'une bombe atomique, et c'est bien plus fort qu'une épée.
Unutma, kalem kılıçtan keskindir.
Rappelle-toi, la plume est plus forte que l'épée.
Kız kılıcı kapıp Billy'yi kendi palasıyla öldürüyor.
Elle donne un coup de pied dans l'épée et le tue avec sa propre machette et elle fait...
"Koşuyordur halbuki yollar baki."
C'est une épée à double tranchant.
Durdurun şu rezili!
L'ÉPÉE DANS LA PIERRE
Kel ve sarılıklı olduğu tahmin edilen Bob adlı bir çocuk ünlü kılıcı taştan çekip çıkardı, böylece efsaneye göre yeni kral o oldu.
Bob, un enfant chauve qui a la jaunisse, a extirpé la célèbre épée de son rocher. Selon la légende, il est donc roi.
Siz, İntikamcılar sizler ise benim meteorum, hızlı inen kılıcımsınız.
Vous, les Vengeurs, êtes mon météore. Ma terrible et rapide épée.
Fakat kılıcınız varisinize verilmeli.
Mais votre épée doit être transmise à un héritier.
- Kılıcı al.
- Prends l'épée.
Mükemmel bir kılıç.
Quelle belle épée.
Bu yüzden sonunuzun onun kılıcından gelmesi makul olacaktır.
Il est donc tout à fait à propos de trouver une fin par son épée.
Çek kılıcını.
- Dégaine ton épée.