Esasında traducir francés
761 traducción paralela
Esasında. Taeko Nasu beni şaşırttı.
Taeko Nasu m'a étonnée.
Esasında... senin gibi bir erkek bekliyordum.
En fait, j'attendais un homme comme vous.
Esasında, bence bu son derece öIümcüI bir günahtır.
J'y verrais un péché mortel.
Unutmayın, bu cinayet suçlamasıyla ilgisi hariç..... sanığın Madam Grandfort'la ilişkisi hakkındaki görüşleriniz esasında..... sanığı yargılamanız söz konusu olamaz.
Vous ne tiendrez pas compte dans votre verdict, quel que soit votre point de vue, des relations de l'accusé avec Mme Grandfort, sauf si elles ont un rapport avec le crime.
Sahip olduğun heykelcik esasında dedem Michinaga Fujiwara'ya aitti.
Ceci appartenait à Michinaga Fujiwara mon illustre ancêtre.
Esasında bağcık yüzünden olduğunu söylemek istiyordu. "O - zuré" kelimesinin karşılığı "bağcık" demektir.
Jusqu'au jour où j'ai compris qu'en fait elle ne voulait pas dire ampoule, mais ozure, c'est-à-dire la lanière de la geta!
Esasında onu istediğini biliyordum.
Je ne suis nullement jalouse, mais je me suis toujours sentie délaissée.
Onun evinde kalıyor esasında.
Elle dort dans sa propre maison.
Müşterilerimizin her biri esasında özel hatta sahip olmalı.
Nous voulons donner une ligne privée à chacun de nos clients.
Evet, esasında çok da karmaşık değil.
Bien sûr, c'est très simple. On l'allume et on l'éteint.
Babam gidip gitmeme kararını sana bıraktı. Ama esasında ne hissettiğini biliyorsun.
C'est toi qui décides, mais tu sais ce que pense papa.
Böyle bir çocuk esasında iyi çatı aktarırdı.
Un gosse aussi maigre peut faire carrière comme braconnier.
Esasında bir koltukta iki karpuz taşıyordum : O'Reilly-Canetti -
Au début, on m'appelait O'Reilly-Canetti.
Esasında bu küçük şeyleri yapmamın sebebi daha büyük ve yeni hayaller istememdi.
Quand j'ai ressenti le désir, je me suis mis aussi à l'imaginer.
Ama esasında insanlarla tanışan bizleriz iyi, samimi insanlarla.
En fait, les gens que nous voyons sont des gens honnêtes.
Esasında olay şöyle gelişti ; militanların hepsinin yerini tespit etmiş ve onlara teslim olmaları yönünde çağrıda bulunmuştuk
Bon, en fait nous nous sommes trouvés dans une situation où nous croyions tous les militants encerclés et prêts à se rendre.
Esasında çağımız modern toplumunun, Roma'nın önemli ve bitmek bilmeyen sorunlarıyla karşılaştığında vereceği tepkiyi merak ediyoruz.
Brosserez-vous un tableau objectif de Rome? Traiterez-vous des problèmes dramatiques de la société actuelle?
Esasında, bugün daha da kötü durumdayız.
Nous sommes dans une situation identique.
Esasında seninle konuşmak istiyordum.
En fait, je voudrais te parler.
Dr. Graham Haller esasında.
Le Dr Graham Haller, plus précisément.
Esasında hepimizin düşündüğü buydu. Ben de dahil.
C'est ce que nous pensions tous, moi y compris.
Hal Philip Walker esasında gizemli bir adam.
On devrait peut-être y regarder de plus près. Hal Phillip Walker est un homme mystérieux d'une certaine façon.
Top hareketsiz duruyor veya esasında sürtünme nedeniyle gerçekte öne doğru hareket etmeye başlıyor, geriye doğru değil. "
que la balle reste immobile, ou qu'en réalité à cause de la friction, elle commence à bouger vers l'avant, mais ne recule pas. "
Her zaman rüşvet almayı beceriyorsun. Elim mahkum. İlk olarak, az maaş alıyorum ikincisi, karım tüm paramı alıyor ve üçüncüsü, size ceza kesmek esasında bir vatandaşlık görevi.
alors toujours prêt à accepter un pot de vin... mais je suis bien français, primo je suis pas bien payé... secondo ma femme prend tout l'argent... troisièmement vous empruntez à vous c'est presqu un devoir civique.
Esasında, evliliğim dışında neredeyse başka bir şey düşünmedim.
En fait, je ne pensais à rien d'autre qu'à mon mariage.
Esasında geçen gece 20. yıldönümümüzdü, ben de... Chiquita'yı, Billie Holiday'le ilgili bir gösteriye götürdüm.
Et hier, pour notre 20ème anniversaire de mariage, on a vu le show pour Billie Holliday.
Bu düşmanlık esasında geçmiş deneyimlerden arta kalan bir histi.
Mais cette hostilité provenait d'un sentiment d'un revenez-y d'une expérience passée!
Zihinlerimiz esasında gerçek olmayan bütün bu hedef ve planlara odaklanmış durumda Hayır.
Notre esprit se braque sur ces buts et ces projets qui sont eux-mêmes hors du réel.
Ve eğer alışkanlıklarla yaşıyorsan esasında yaşamıyorsundur.
Si on ne fonctionne plus que par habitude. Alors, on ne vit pas vraiment!
Ve esasında vücudu aç kalıyordu ama bunu fark etmiyordu çünkü tavuk yerken gayet mutluydu ve nihayetinde öldü.
et ne mangeait que ça! et en fait, Son corps était affamé, sans s'en rendre compte.
Ve esasında bir şey yaratmışlardı ki bu da aslında bir seyirci için düzenlenmişti, benim için.
Ils ont créé quelque chose! Dans ce cas présent, juste pour un seul spectateur, juste pour moi!
Ama esasında dalları veya kökleri olmazsa artık ağaç olmaz. Sadece bir kütük olur. Demek istediğimi anlatabiliyor muyum?
Or, sans branches ni racines, ce n'est plus qu'un tronc!
Ben esasında Dana ile konuşmak istiyorum.
Ce que j'aimerais vraiment, c'est parler à Dana.
Sen, Harry, Salvation ve diğerleri. Esas adam dışında...
Toi, Harry, Salvador et les autres, tous sauf lui.
Sanırım gösteri dünyasında iki esas ortağı olan ilk firmayızdır.
C'est la première fois, je parie qu'il y a eu deux majoritaires.
Aslında iyi bir film konusu ; esas cehennemin, Dünya olduğu bir film.
De quoi faire un film! Un film sur l'Enfer qu'est la terre, peut-être?
Esasında hava almak için geldik.
On voulait prendre l'air.
Esas tartışma konusu, böyle bir programda veya buna benzer bir bakış açısında mesela...
La valeur de ce genre de débats, comme celui-ci... par exemple, est le point de vue.
Esas yapacağımızın yanında bu hiç kalır.
Ce résultat n'est rien, comparé à ce que nous allons faire!
Madeleine Elster'in ölümünden önceki ruh halinin ölüm şeklinin ve ölümünün esas nedenini gösteren otopsinin ışığında karara varmakta zorluk çekmemelisiniz.
D'après les témoignages sur l'état d'esprit de Madeleine Elster avant sa mort... les circonstances de sa mort et l'autopsie démontrant la cause de sa mort la décision devrait aller de soi
Subaylar yataklarının başında esas duruşta dursun.
Chaque officier restera au garde-à-vous devant son lit.
Gerçek bir Katolik olan Euganeo Katolik Bankası çalışanı bir fahişe için evlilik çatısını terk etmiş. Esasında bunlar özel meseleler, öyle değil mi?
C'est, au fond, une affaire privée.
Bu soruşturmanın esas öznesi tecrit altında tutuluyor.
La personne qui devrait être interrogée a été mise en isolement.
Sen başlarında kal ve esas duruşta beklesinler!
Vous êtes censé être au garde-à-vous!
Farkında değilsin, Howard. Esas olan zaman!
Vous ne comprenez pas, c'est urgent.
"Nakit hesaplarında, taşeron firmalara ve dağıtıcılara ödenen ücret düşüldükten sonraki net kâr esas alınacaktır."
"Le produit brut représente tous les fonds que le sous-licencié reçoit, " pas seulement la somme nette versée après paiement "au sous-licencié ou distributeur."
Aynen, bunu yaptığında esas akordu yapmış olursun.
Exactement, et là, c'est ce qu'on appelle un accord majeur,
Hayatında her şey yolunda gidiyorsa istediğin her şeye sahipsen, bu durumuna esas akort denir.
Un accord majeur, c'est quand tout marche parfaitement dans sa vie, quand on a tout ce que l'on peut désirer,
Kalbini tuttu ve "evet" anlamında başını salladı, cevabının asıl önemini ve yaşamakta olduğu yalanın tabiatının esasını bilmekten çok sezerek.
Sa respiration se faisait hachée, elle se tenait Ie cœur en hochant la tête, laissant deviner plutôt que comprendre l'erreur fondamentale dans l'élaboration du mensonge de sa vie.
- Peki esasında ne yapıyordunuz? - Sana güzel bir örnek verebilirim.
Que faisiez-vous?
Ama Nathan'ın kitabın hakkında söylediklerinin... esas düşünceleri olmadığını biliyorum.
Mais je voulais que vous sachiez que Nathan... ne pensait pas ce qu'il a dit sur votre livre.