Facetime traducir francés
82 traducción paralela
Bu konu hakkındaki görüşümü, bildirmek istiyorum.
Ils peuvent pas reconnaître Hulk avec Captain America sur FaceTime!
Bir süre Cristina'yla takıldım.
Pendant un moment, je téléphonais à Cristina, via FaceTime
Jennifer... Telefonuyla Face Time kullanıyordu. Vücudunda aniden oluşan kabarcığı göstermek için
Jennifer... elle a utilisée FaceTime avec son téléphone pour montrer une éruption cutanée qui est soudain apparu sur son corps.
Bu face time görüntülerini her izlediğimde, çok kötü hissediyorum.
à chaque que je regarde cette vidéo FaceTime, cela me rend triste.
Bir de Kaykaylı Captain Facetime.
Et Captain FaceTime en skateboard! "
Captain America Facetime ile bağlıyken insanlar benim Hulk olduğumu nasıl anlayacak?
Ils peuvent pas reconnaître Hulk avec Captain America sur FaceTime!
FaceTime yapıyordu.
Il se filmait en direct.
Telefonumda FaceTime var. beni görebiliyor musun?
J'ai la visio.
Evet, kaldırımda yürüyorum, telefonunda FaceTime olan başka biri.
- Ça va? - Oui. J'ai bousculé un type en visio aussi.
Lenny ile görüşüyorum.
Je fais des appels FaceTime avec Lenny.
Ryan!
Fin de l'appel FaceTime Ryan!
Kamerada ki küçük kutucuktan makyaj yapıyorum.
J'utilise la petite boîte du FaceTime pour me maquiller.
Hayır kamerayla konuşurken kim bakıyor ki?
- Non. Personne ne regarde l'autre avec FaceTime.
Küçük piç sürekli görüntülü konuşma yapmak istiyor.
Tu vois, ce petit con essaie de faire un facetime.
Olay, biz görüntülü arama yaparken oldu.
On était sur FaceTime avec elle quand c'est arrivé.
Arkadaşlarından ikisi, Kris Howard ve Hillary Cooper cinayete görüntülü arama sırasında tanık olmuşlar ama bu konu hakkında konuşmaya izinleri yokmuş.
Deux de ses amies, Kris Howard et Hillary Cooper, ont assisté au meurtre sur FaceTime, mais elles refusent de parler.
Lucas, Madison görüntülü arama yaparken öldürüldü.
Madison était en appel FaceTime au moment de sa mort.
Görüntü ve ses olarak görüntülü arama gibi yaptım ama aslında sadece bir video.
Ça devait ressembler à un appel FaceTime, mais c'est une simple vidéo.
Öldürüldüğünü görüntülü aramada gördük.
On l'a vue se faire tuer sur FaceTime.
Sizin görüntülü arama sandığınız aslında katilin telefonundan oynattığı bir videoydu.
Ce que vous pensiez être un appel FaceTime était en fait une vidéo, lue par son téléphone.
Seni seviyorum!
Acceptez ou je m'enfuirai avec elle. Et quand ce sera fait, oubliez Skype, Facebook et Facetime.
Ve bunu yaptığımda Skype, Facebook ya da Facetime ile bağlanman mümkün olmayacak.
Je ne te préviendrai qu'une fois.
Baba, birbirimizle görüntülü konuşuyorduk.
Papa, on s'appelait avec FaceTime.
Tamam. Tamam, iyi. Peki ortağımla FaceTime üzerinden konuşmaya ne dersin, sana rozetini gösterebilir ve benim de kimliğimi doğrulayabilir.
Que diriez-vous... d'un FaceTime avec ma partenaire, elle vous montrera son badge et vous confirmera mon identité.
Keşke yüz yüze konuştuğumuz zamanlarda her şeyin harika olduğunu söylediğin zamanlarda bana doğruyu söyleseydin.
Et bien, tu sais, tout ces fois où nous faisions Facetime, quand tu me disais comment tout était super, Je souhaitais vraiment que tu me dise la vérité.
Görüntülü konuşma yapabiliriz.
On se verra en FaceTime.
Görüntülü konuşma isteği.
On m'appelle en FaceTime.
Face'den konuşuyoruz.
On est sur facetime.
Keisha ve Toby arasındaki görüntülü konuşmalar. Çocuk Berkeley'e gidince başlayıp bir buçuk ay boyunca her akşam kurulmuş saat gibi 19 : 00-20 : 00 arası konuşmuşlar.
Des appels FaceTime entre Keisha et Toby depuis le jour où il est parti pour Berkeley, toutes les nuits entre 19h et 20h précises pendant un mois et demi.
Lloyd, kaç kere "Erkeklerle görüntülü konuşmam" diyeceğim sana?
Lloyd, combien de fois dois-je te dire je ne FaceTime pas avec des hommes?
- FaceTime'dan konuşsak?
- Peut-on le faire sur FaceTime?
FaceTime zamanı.
C'est l'heure de FaceTime.
Zorlu bir FaceTime konuşması.
C'est dur, ce FaceTime.
Bazen sorunlar bir anda üst üste gelince... FaceTime'da konuşurken... baban donup kalıyor ve FaceTime bozulmuş gibi yapıyor.
Parfois, quand tous les ennuis arrivent en même temps, quand on s'appelle sur FaceTime, papa fige et fait semblant que FaceTime est brisé.
Shurmur geçen gün beni FaceTime'dan aradı.
Shurmur a voulu m'appeler avec FaceTime l'autre jour.
Arayan Karen, FaceTime'dan arıyor!
C'est Karen sur FaceTime !
FaceTime.
FaceTime .
FaceTime değil.
Pas de FaceTime .
- Bu tıpkı cadı Skype görüşmesi ya da cadı FaceTime gibi.
C'est comme un... un appel du Skype des sorcières ou... du Facetime des sorcières...
Bayan Greggory, belki telefon numaralarımızı paylaşırız falan ve mesajlaşırız veya FaceTime yaparız, yani bilemiyorum...
On pourrait s'échanger nos numéros ou s'ajouter sur Facebook...
Telefon olmadan görüntülü konuşma.
FaceTime sans téléphone.
Sadece kamerayı aç!
Allume FaceTime! Dépêche toi!
Ve senin kamera, telefon, internet, FaceTime şeylerin gerçekten işe yaradı.
- Oui. Et le truc du téléphone-caméra-Facetime, ça a marché.
Bundan sonra görüntülü konuşmayı da unutabilirsin.
Et ne pense pas au moindre FaceTime.
FaceTime'dan görüşürüz.
Je te FaceTimerais.
Colin Salmon. FaceTime'dan arıyor.
C'est Colin Salmon.
Görüntülü konuşmanın hiç sırası değil.
Pas FaceTime...
Ayrıca ne zaman istersek görüntülü konuşabiliriz. Hele onun evreninde iPhone icat olunsun da.
De plus, on pourra se voir sur FaceTime n'importe quand, quand les iPhones auront été inventés dans son univers.
Başka birine sor.
Et Captain FaceTime en skateboard! "
Dostum, nerelerdesin?
Ryan O'Malley vous appelle sur FaceTime... Bon sang, où es-tu?
Anne, görüntülü konuşurken bana mı yoksa üst tarafta kendine mi bakıyorsun?
Hé, maman, quand on a facetimé, est ce que tu regarde la ptite photo de toi ou tu me regardes moi?