Farzet ki traducir francés
61 traducción paralela
Farzet ki kolun kırıldı. Seni eve gönderirler, tamam mı?
S'il te casse un bras, tu pourras rentrer au pays.
Jack, farzet ki ısrarla söylemeni istiyorum.
Et pourtant j'aimerais que vous me le disiez quand même.
- Peki farzet ki kaybettin ve ödeyemedin?
- Mais si tu perds?
Farzet.. Farzet ki Avrupa'ya tekrar geri döndük.
Mais imagine que nous puissions retourner en europe.
Farzet ki evliliğimizin gidişatı sonucu...
Suppose que le cours normal des choses...
Ben zaten bu süreyi hesaba kattım. Farzet ki işi bitiremedik ve paralar hala banka aracında ya o zaman?
Supposons qu'il reste du fric dans le fourgon?
Farzet ki onlara yaptıklarının... embesillik ötesinde aptalca şeyler olduklarını söyledim. - Dinleyeceklerini sanıyor musun?
Et même si je leur disais que ce qu'ils font est, avant tout, stupide, qui m'écouterait?
Farzet ki dürüstçe para kazanılacak bir iş değil.
Et s'il était moins honnête?
Schulz. Sana bir teklifim var. Farzet ki kaçmamıza yardım ettin.
Supposons que vous nous aidiez à nous échapper?
Farzet ki...
Supposez...
Sadece farzet ki New York'a yine geldim.
Supposez que je vienne à New York de nouveau.
Farzet ki, Irma'nın kocası ölmedi de, geri döndü.
Et si, au lieu de mourir, son mari était revenu?
Neden? Çabuk giy şu pantolonu. Farzet ki düğünün var bugün.
Il t'en faut du temps... tu vas pas à la noce!
- Farzet ki, Jacques Brunico'ya gitmiyor.
- lmaginez qu'il n'aille pas à Brunico.
Erland, sana yalvarıyorum farzet ki hayatım için yalvarıyorum. Gitme.
Erland - je t'en prie - comme je prierai pour ma propre vie, n'y va pas.
Farzet ki kardeşin değilim ve farzet ki beni tanıyorsun.
Imaginons que je ne suis pas ta sœur et que tu me connais.
Farzet ki ağzımdan hiçbir kelime çıkmadı. Sadece pedal çevireceğim.
Tu ne le sais pas mais moi je suis un bosseur.
Nicky, farzet ki patlak bir tekerin vardı.
Imagine que tu crèves.
Şimdi... farzet ki ben seninle bir sözleşme yaptım...
Maintenant... Supposons que je vous écrive un contrat.
Farzet ki bu bir ampul sandvici.
Pense à un sandwich à l'ampoule électrique.
Farzet ki sana küçük bir sürprizim var. Mesela yeni yasal sendikanın Darek'e arka çıkması gibi.
Que diriez-vous si je vous apportais une garantie, délivrée par l'honorable nouveau syndicat.
Farzet ki, bizim bilmediğimiz bir şey biliyorlar.
Ils savaient peut-être quelque chose qu'on ignore.
Farzet ki, burayı sel götürecek.
Peut-être que cet endroit va être submergé.
Farzet ki, daha yüksek bir yere gittiler.
Et qu'ils sont partis se réfugier en hauteur.
- Farzet ki, burada kapana kısıldık.
- Imagine qu'on soit pris au piège!
Farzet ki...
Que...
- Farzet ki çeneni kapasan.
- Imagine de la fermer.
Farzet ki çocuklar aç ve ben üşütmüşüm.
Fais comme si les enfants avaient faim et que j'étais malade.
Farzet ki, ben düşüncesizce yazılmış bazı mektuplar alıyorum.
Supposons que je reçoive des lettres plutôt indiscrètes.
Farzet ki öldü.
Suppose qu'il meure.
Farzet ki Saddam Hüseyin 1944'e bir yolculuk finanse etti.
Saddam Hussein retourne en 1944.
Farzet ki otoyol filan yok.
Imagine que l'autoroute ne soit pas là.
Farzet ki, evlendiğimiz için sana teşekkür ediyorum.
Tu te rends compte que c'est grâce à toi qu'on s'est mariés?
Farzet ki o kadar zamandan sonra sana rastlamışım.
Imagine ce que ça fait de te voir aprés tout ce temps.
Farzet ki boğulmadı.
Suppose que non.
Farzet ki takılmadı.
Suppose que non.
Ya biri plajına girerse? Farzet ki senin plajın.
Ce qui si quelqu'un marche sur votre plage, droite ] Disons si vous le possédez.
Farzet ki bu konsepti sana ofisinde getirdim.
Ainsi, si j'avais apporté ce concept à ton bureau.
ama farzet ki gittin, ve farzet ki eğlenceli.
Mais on est censé y aller. Pour s'amuser!
Farzet ki, senin söylediğin gibi, katil benim.
Supposons que je sois coupable comme tu le dis.
Farzet ki bizler... anne ve babayız.
Vous avez presque cru que nous étions... père et mère.
Farzet ki senin birsürü arkadaşın var, ama eğer onlara karşı samimi olmassan bunun sonu olmaz.
Tu crois avoir beaucoup d'amis, mais ce ne sont pas de vrais amis, il ne dureront pas.
Farzet ki hiç tanışmadık.
Faites comme si on ne s'était jamais vu.
Öyle de denebilir, farzet ki komşunun sana bir lütfu.
II suffit de Ies trier. Tu as besoin de compost, non? C'est un cadeau.
Kafesin içine bir fare koyduk... ve farzet ki "fare açtı ve peyniri buldu.", ama ya kocaman bir fareye ( sıçan ) peyniri niye bulduğunu sorarsak?
On peut mettre un rat dans un labyrinthe et penser qu'il qu'il a trouvé le fromage parce qu'il avait faim, Mais si nous pouvions demander au rat pourquoi il l'a trouvé.
Hey, farzet ki ben soruyorum, tamam mı?
Fais comme si c'était moi qui te posais la question.
Farzet ki bu sefer kaybettin.
Et si tu perdais?
Şimdi farzet ki...
Supposons donc...
Farzet ki, kanun benim.
Je serais la police
Farzet ki sana "Neden buradalar?" diye sordum. - Define için.
Par exemple, si je te demande :
Tabii ki değilsin, ama böyle olduğunu farzet.
Pas mentalement, bien sûr, mais tu m'avais comprise.