Fedakarlık traducir francés
1,033 traducción paralela
Aşk fedakarlık değildir.
L'amour n'est jamais gâché.
Yağ pompası sorunu ile Nyanga'nın ne zaman denize açılacağı konusundaki umumi belirsizlik kişisel rahatımdan fedakarlık etmeye zorladı beni.
L'incertitude où nous sommes pour le départ du Nyanga m'oblige à sacrifier mon confort personnel.
Şaka yapıyor olmalısın. Benim için böyle bir fedakarlık yapmak zorunda değilsin.
Je ne vous en demande pas tant.
Senden istediğim şey bir fedakarlık değil, bana borcun olan para.
Je ne demande pas de faveur : tu me dois cet argent.
Üçüncü günün akşamı Baal ve Astarte için.. büyük bir fedakarlık yapılacaktır. Bu belki kıtlığı sona erdirecektir!
Sachez qu'au soir du troisième jour, un sacrifice suprême aura lieu afin que Baal et Astarté mettent fin à cette famine!
Kızımız için fedakarlıkta bulunurum. Bunu biliyorsun.
Je me sacrifie pour elle, tu le sais.
Tabii bu senin için büyük fedakarlık demek.
Bien sûr... ce sera un grand sacrifice de ta part.
Fazla bir fedakarlık sayılmaz.
Ce n'était pas un grand sacrifice.
Çünkü aşk fedakarlık değil midir?
Car l'amour est sacrifice.
Bizi, bu ülkeden en kısa sürede çıkarmak için, hiçbir fedakarlıktan kaçınmayacaktır.
Il fera tout pour nous emmener au plus vite à l'étranger.
Bunca acı ve fedakarlıktan sonra yeniden doğacağız. İnsanlık onuru yeniden doğacak.
De l'abîme des peínes et des sacrífíces... va ressurgír la gloíre de l'humaníté.
Bir fedakarlık hayatıdır.
C'est une vie de sacrifice,
Fedakarlık adına kendinden veren bir tevazu.
Une humilité qui veut quelque chose en échange du sacrifice,
Fedakarlık Tanrı sevgisi için yegane testtir.
Le sacrifice est la seule preuve de ton amour pour Dieu,
Bu bir... Bu bir fedakarlık örneğiydi.
Vous acceptiez de vous sacrifier.
Fedakarlık mı!
Renoncer?
Hatta bir fedakarlık.
- voire un sacrifice.
Ah, fedakarlık değil.
- Ce n'est pas un sacrifice.
Bazı şeylerden fedakarlık edeceğim tabi sen de.
Ça va être dur, même pour toi.
Bugünlerde bir erkek biraz fedakarlık yapmazsa ne kendisine, ne ailesine ne de ülkeye bir faydası olur.
Si je n'étais pas capable d'un sacrifice, je serais comme les autres.
"Ülkenin güçsüz düşmesini engellemek için ülkenin gücünü azaltan bu vatandaşlardan böyle küçük.. ... bir fedakarlık yapmalarını istemek hiç de yanlış olmayacaktır."
"Il serait absurde qu'il ne puisse exiger de ceux qui l'affaiblissent un sacrifice de moindre portée afin d'ôter à la nation le poids de leur incompétence."
Biraz fedakarlık... Beraberiz ya.
On est quand même ensemble.
Tüm kalbimle sana teşekkürler - Hayatıma kattıkların için - Büyük bir sevgi ve fedakarlık.
Du fond du coeur, je te remercie... d'avoir ajouté à ma vie... une grande mesure de douceur et de dévouement.
Ne muhteşem bir fedakarlık.
Quel sens du sacrifice!
Siz bir Quaker'sınız ve ben ne kadar kendimi korumaya adadıysam siz de kendinizi fedakarlık yapmaya adamışsınız.
Les quakers passent leur vie à aider les autres, mais je passe la mienne à m'aider moi-même!
Onlar için yaptığınız bunca fedakarlık için size "Sağ ol anne" diyecekler.
Ils diront : "Merci, maman, pour tout..."
Bir adam ülkesi için ne kadar fedakarlık edebilir?
Ce qu'il faut faire pour son pays!
Biliyorum bu bir fedakarlık ama yardımına ihtiyacım var.
C'est un sacrifice, mais j'ai besoin de ton aide.
Acil durumlarda insanlar fedakarlık yapmalı.
Les temps sont durs, il faut faire des sacrifices.
Aslında bu fedakarlık anatominin daha özel bir kısmında oluyor.
En fait, c'est un autre membre qu'il faut offrir en sacrifice.
Annen senin için her şeyden fedakarlık yaptı.
Ta mére insistait pour que tu aies des choses qu'elle aurait dû avoir.
Gerçekten fedakarlık yapılan yer aslında orası.
C'est là-bas qu'ils font de vrais sacrifices.
Yine de fedakarlık yapmalıyız.
Nous devons faire des sacrifices.
Bir insan bundan daha büyük ne fedakarlık yapabilir?
- Y a-t-il plus grand sacrifice?
Hiçbir şey, oğlunuzun yaptığı fedakarlık hariç.
- Non. Except le sacrifice fait par votre fils.
Her yerde kendisi için fedakarlık edecek aptal bulup, baskıcılar yüzünden gözyaşı döküyor.
Il trouve toujours des imbéciles pour le plaindre et pleurer sur le sort des opprimés.
Fedakarlık. Tüm yaptığım fedakarlık.
C'est tout moi, ça, je me sacrifie tout le temps.
Aşk için hayatından ya da mutluluğundan fedakarlık yapmamalısın. Bunu bilecek kadar duyarlı olduğunu biliyorum.
Faut pas sacrifier la vie à l'amour, mais tu es sensée, de ce côte-là.
Onlardan istediğimiz şey bir fedakarlık ama bir yılın sonunda hala evlenmek veya dostluklarını devam ettirmek istiyorlarsa, ne Claude'un ne de Muriel'in annesi yollarında duracak.
Ce que nous leur demandons est un sacrifice. Mais si après un an, ils désirent se marier ou reprendre leur amitié, ni Ia mère de Claude ni celle de muriel ne s'y opposeront.
Görevini fedakarlık ve büyük bir özveri ile tamamladı. Meksika'daki Maximilian ordusu ile Silah ticaretinin kesilmesini sağladı ve bu ticareti kontrol eden Krantz'ın hak ettiği ceza yerini buldu.
Qui, avec un grand sens du sacrifice et une totale dévotion a supprimé le trafic d'arme avec l'armée de Maximilien, au Mexique et a puni la bande de Krantz qui en était responsable.
Şimdi hepimizin fedakarlık yapması gerekecek.
Faut faire plus de sacrifices.
Oldukça büyük bir fedakarlık.
Quel noble sacrifice!
Uzun yıllar süren antrenmanlar, fedakarlık... kendini adama, acı... bedenlerimizi irademizin tavında dövüyoruz.
De longues années d'entraînement, de sacrifices, de souffrance, ont forgé notre corps dans la flamme de notre volonté.
Hepimiz fedakarlık yapmalıyız.
Nous devons tous faire des sacrifices.
"Ni" diyen şövalyeler bir fedakarlık yapılmasını ister.
Les chevaliers qui disent "Ni" exigent un sacrifice.
Anavatan için büyük bir fedakarlık yaptın.
Tu as fait un grand sacrifice pour la mère patrie.
İnsan onu dinlerken, Mussolini'nin savaşçı ruhlu lejyonerlerinin zorlu çarpışmaların ardından nasıl da kahramanlık ve fedakarlık kelimeleriyle eş anlamlı hale geldiğini anlayabiliyor.
Nous savons que l'esprit des guerriers de Mussolini rompu à beaucoup d'épreuves terribles est synonyme d'héroïsme et de sacrifice.
Yararı yok. Fedakarlığına layık değilim.
Inutile... de te sacrifier... pour un homme comme moi.
Ama ne New York ne de Peyton Place'te hiç kimse, o karanlık kış bizden istenecek fedakarlığı tahmin edemezdi.
J'ai pleuré jusqu'à New York. Mes yeux étaient comme ces feuilles que l'automne avait fait tomber chez moi.
Bu yaptığın büyük fedakarlık biliyorum ama davet edilmeleri gerekiyordu. Teşekkürler yenge.
Je te remercie, ma tante.
- Bu bir fedakarlık, biliyorum...
- C'est un compromis, mais...