Fincan traducir francés
2,741 traducción paralela
Babama kahve fincanı mı fırlattın?
- T'as lancé une tasse sur papa?
O kahve fincanını gerçekten fırlatmadın değil mi?
T'as pas vraiment lancé cette tasse, n'est-ce pas?
Tatlım, tek yaptığı fincanı tamir etme teklifinde bulunmaktı.
Il a juste proposé de réparer une tasse.
- Tatlım, bir fincan kırdın.
- T'as cassé une tasse.
Ya da dört fincan kırmadım mı?
Ou je n'ai pas cassé quatre tasses?
Fincanı boşalmış.
Sa tasse est vide.
Fincanın direk dibine doğru bak.
Regardez au fond de la tasse.
Aslında, fincan bu aşkın gelecekte olduğunu söylüyor.
Je pense que la position indique un avenir plus lointain.
Ben de birkaç fincan içmiş olabilirim. Bu dün giydiğin kıyafet değil mi?
C'est les vêtements que tu portais hier?
Bir fincan daha ister misin tatlım? Çok kibarsın.
- Vous en voulez une autre tasse?
Bir fincan kahve ister misin?
Vous voulez un café?
Marina, bir fincan papatya çayı ister misin?
Tu veux une petite camomille?
Ayrıca yarım bardak portakal ve yarım bardak elma suyunu içinde bir tutam sebze ve domates suyu olan kahve fincanında istiyorum.
Je veux aussi un jus, mi-orange, mi-pomme, dans un mug, avec une goutte de v8.
Bana bir fincan çay yapabilir misin?
Tu pourrais me faire du thé?
- Bir fincan çay ister misin?
- Tu veux une tasse de thé?
Yukarı çıksana, ben de bize bir fincan çay yapayım.
Pourquoi tu ne monterais pas, je te fais du thé.
Aynı seks gibi, tek farkı bir fincan çay ve bisküvi için durabiliyorsun. - Bana bir sigara ver.
C'est comme le sexe, mais tu peux arrêter pour la pause café.
- Dinle. Herhangi bir şekilde yardımcı olabilirsem, herhangi bir şey istersen bilirsin, bir fincan çay gibi, sohbet etmek istersen veya yatağında seni kaşıklayacak birini istersen...
- Écoute, si t'as besoin de quoi que ce soit, tu sais, une tasse de thé, papoter un peu, ou quelqu'un à câliner au lit...
Ben bir fincan çay alacağım. Sen de ister misin?
Je fais du thé, en voulez vous une tasse?
- Sana da bir fincan getireyim mi?
Je vous sert une tasse? D'accord.
Bir fincan çay iyi olurdu tatlım.
Une tasse de thé ne serait pas de refus, chérie.
Bir fincan çay için ölebilirim.
Je meurs d'envie d'une tasse de thé.
Sana bir fincan kahve getirdim.
Une bonne tasse de thé pour vous.
Bir fincan kahve.
Une vraie tasse de thé.
Ben sadece sıcak bir duş ve bir fincan çay istiyorum.
Je veux juste un bain chaud et un thé. Terminé.
Kendinize bir fincan çay ya da başka bir şey alın.
Allez boire un thé ou autre chose.
- Bir fincan kahve.
- Une tasse de café.
Önceki müşterisini bırakan taksi şoförü bir fincan kahve içmek için mola vermişti.
Et un conducteur de taxi, qui, plus tôt, avait baissé le prix d'une course, s'était arrêté pour prendre un café.
Bir fincan çay lütfen Bandy.
Du thé, Bandy.
Oyun oynamak istiyorsan bir fincan kahve alacağım.
Vu qu'on joue aux devinettes... Il me faut un café.
En azından pantolonuna bir fincan dolusu sıcak kahve dökmedin.
Au moins, tu ne t'es pas renversé un café bouillant sur toi.
Kendime bir fincan hırs koyuyorum
Je me verse une tasse d'ambition
Elinde kahve fincanı olduğu sürece kimse bir şey sormuyor.
Tant qu'on tient une tasse de café, personne ne dit rien.
Kahve fincanı.
Tasse de café.
Evet, fincanını doldurun.
Oui, remplissez sa tasse.
- Bir fincan çay ister misin?
- Veux-tu une tasse de thé?
Öyleyse bir fincan çaya ne dersin?
Une bonne tasse de thé, alors?
Böyle olacağını bilseydim, en azından bir fincan kahve ikram ederdim.
Si j'avais su, je lui aurais offert une tasse de thé.
Bir fincan?
Une tasse?
Peder, bir fincan...
Père, vous vous inquiéteriez de...
- Bir fincan çay ister misiniz, Peder?
- Auriez-vous une tasse de thé, mon Père?
Kardeşim güzel kızlarla ilgilenirken bir fincan çay bile içmeden kendini haşat etsin istemem. - Al bakalım.
- Tiens voilà.
Bir fincan çay ikram et.
Fais lui une tasse de thé.
Her sabah işe gitmeden önce masada oturur ve bir fincan kahve eşliğinde gazetesini okurdu.
Chaque matin, avant de partir, il s'assoyait à la table en lisant le journal avec un café
Verandada oturmak, fincan fincan kahve içmek.
De s'asseoir sur une véranda et de boire du café dans des tasses.
Trishanne, bir fincan limonlu çay istiyorum.
Trishanne, apportez-moi un thé au citron.
Spike, sen şimdi çık bir fincan çay iç, olur mu?
Spike, dégage et va boire un thé.
Şu kahve fincanını temizlemem lazım.
Il faut... nettoyer cette tasse.
Bir fincan çay ister misin? Ya da... Bisküvi?
Vous voulez une tasse de thé ou... un gâteau?
Bir fincan kahve ikram edebilir miyim?
Je peux vous offrir du café?
- Hayır, bir fincan kahve alacağım.
- Juste un café, s'il vous plaît.