English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ F ] / Flashes

Flashes traducir francés

102 traducción paralela
Yarım saatte bir televizyonda haber geçilecek.
Nous aurons des flashes télévisés toutes les demi-heures.
Flaşları kapatın. Yoksa King biraz sinirlenebilir.
Doucement avec les flashes, sinon King a un peu les boules.
Flaşlar patlıyor ve sönüyorlar.
Il y a des flashes et tout.
Her şeyde gözü olanlar... kızları, şampanyayı, lüksü isteyenler... kalıcı olamaz.
Ceux qui veulent tout, les chicas, le champagne, les flashes, ils ne durent pas.
Ama bu canlanan hatıralar yani öyleysem?
Mais avec tous ces flashes de souvenirs, qui sait?
Bütün arazi tarama ışıklarıyla ve flaşlarla aydınlatılmış durumda.
L'endroit est illuminé par l'incandescence des projecteurs et des flashes.
Hayır onlar vişneli turtanın etkisi.
Non, tu as juste des flashes de tarte aux cerises.
Dikkat et, bana zaafın olduğunu düşünmeye başlayacağım.
Attention, je vais croire que tu flashes sur moi.
Soholu fotoğrafçı Times Meydanı'nın çamurlu yollarından ağır adımlarla yürüyor... kalçadan çekiyor ve tüm pisliklerin bir anlık görüntülerini yakalıyor.
Le passage obligé du photographe à Soho et à travers les feux de Times Square, shootant le coin à la mode et capturant par flashes toute cette merde.
Şimdi sadece ucuz heyecanlar istiyorsunuz bunlardan bol bol istiyorsunuz ve yeni oldukları sürece ne kadar adi saçma oldukları fark etmiyor.
Vous voulez des frissons. Peu importe s'ils sont clinquants et creux, il vous faut du neuf! Des flashes et des bips de toutes les couleurs!
- İçinde filmle flaş da var.
Il y a des pellicules et des flashes.
Herhangi bir nesneye baktığında sanki başka bir şeye bakıyormuşsun gibi ani görüntüler alıyor musun...
Quand vous regardez quelque chose, avez-vous des flashes, comme si vous regardiez...
Saniyede 15 görüntü olarak tasarlanmış bilinen fotoğrafik ikna yolu.
Il envoie 15 flashes par seconde, dans le but de provoquer une "stimulation photique".
Böylece, onu itip kakmaktan veya foton bombardımanına tutmaktan daha bilimsel bir iş yapmış olacağız.
C'est plus scientifique que de le faire tomber ou de le bombarder de flashes.
Parlak ışıklar görüyor musun?
Pas de flashes lumineux?
Bazen ışık pırıltıları görüyorum.
Parfois, je vois... des flashes de lumière.
Havada ışıklar saçan bir şey var,... gözlerimi acıtacak kadar parlak bir şey.
Il y a quelque chose dans le ciel. Ça fait comme des flashes. C'est si lumineux que j'ai mal aux yeux.
Güzel flaşmış.
Jolis flashes.
Arkadaşım Doyle beyninde görüntüler görüyordu, YG'den mesajlar.
Oui, mon copain Doyle recevait comme des flashes de l'au-delà.
- Max ve Liz olayı. Şu görüntülerin gelmesi.
L'histoire des flashes de Liz et Max?
Bu görüntüler, hatıralar ya da herneyse?
Ces visions, ces flashes ou je ne sais quoi...
Bilmeni istiyorum ki, her zaman içine kapanık olduğunu söylemem... ve benim görüntüler hakkında numara yapmam... Yanlış ve adaletsizdi.
Ce que j'ai dit sur le fait... que tu sois renfermé et que j'ai fait semblant d'avoir des flashes... était faux et très injuste.
Bu aptal görüntüleri o kadar önemsemiyorum.
Je me moquais de ces maudits flashes.
- Herhangi bir görüntü?
- Tu as des flashes? - Non.
Olanların görüntüleri aklıma geliyor.
J'ai toujours des flashes sur ce qui s'est passé.
Yani kriz geldiğinde her şeyin içini görebiliyor musun?
Donc, quand tu as ces flashes, tu peux voir à travers tout?
Bazı şeyleri hatırlıyorum.
J'ai des flashes.
Bazı sahneler görüyorum.
J'ai des sortes de flashes.
Flaşlar yok, basın yok.
Pas de flashes, pas de journalistes.
Just look for the busted neon sign That flashes
Cherchez une enseigne abîmée qui dit
Just look for the busted neon sign That flashes
Cherchez une vieille enseigne borgne Qui dit
hafıza geri gelirse.. ... tüm anılar birdenbire canlanmaya başlar.
La mémoire revient, quand elle revient, par des flashes d'abord, puis en flot continu.
Sana herzaman işe yarayan bir numara öğreteceğim :
Tu flashes sur aucune nana?
O kadar görüntü gördüm, ama çok hızlı geçti, hiçbir anlam çıkaramadım.
Ces flashes étaient si rapides que je n'ai pas pu en comprendre le sens.
Pete, mağarada gördüğüm o resimler var ya?
Pete, tu te souviens de mes flashes dans la grotte?
Sadece anlık olaylar.
Ce sont des flashes.
- Rüyalarımda ben görüntüler görmeye başladım, önceki birkaç gün içinde olan olaylardan anlık görüntüler. Koridorlarda yürürken, insanlarla konuşurken, ve sanki ben orada değilmişim gibi.
Dans mes rêves, j'ai commencé à avoir des flashes... des images de ces derniers jours, marchant dans les couloirs, parlant à des gens.
Resimler gibi, ani ışık gibi.
Je voyais des images, des flashes.
Orada fotoğraf makinasının flaşları gibi flaşlar var
Il y a eu des flashes, comme ceux d'une appareil photo.
İmgelemler alıyorsun.
Vous avez des flashes.
Bu kızın ana babasını arayıp kızımızın kehanetlerde bulunduğunu söylemenin hayatı onun için kolaylaştıracağını sanmıyorum.
Et je ne vois pas en quoi le fait d'appeler les parents de cette fille pour leur dire qu'Ariel a des flashes, va faciliter sa vie en 6ème.
O yüzden hayatım hakkımda bu kadar çok şey biliyormuş.
Ok. Et c'est comme ça qu'elle a fait pour en savoir autant sur moi, sur ma vie... parce qu'elle l'a vu dans sa tête, dans ses flashes.
Binanın içinden gelen parıldamalar... " Düşük seviyeli parıltılar gördüm.
Des flashes lumineux depuis l'intérieur du building
Şu deneyler var. Flaş ışığını gördüğünüzde beyin potansiyelinizde, bu flaşın bir imzası oluşur.
Il y a même des expériences maintenant dans lesquelles vous voyez des flashes de lumière et le potentiel de vote cerveau recueille la signature de ces flashes de lumière.
Yalnızca kafamdaki ani görüntüler ama bazı şeyler kesinlikle bana geri dönüyor.
Ce ne sont que des flashes, des images dans ma tête, mais quelque chose est vraiment en train de me revenir.
Yeter bu kadar poz verip el salladığın.
Ça suffit les poses et les flashes.
Birşeyler görüyor musun, imgeler?
D'autres flashes?
Bakalım beyninde birşeyler çakacak mı?
Dis-nous si tu flashes sur quelque chose.
Onu gizlice izleyip, konuştuğu kişileri görünce beyninde birşeyler çakacak mı ona bakacağız.
On va la suivre, voir si tu ne flashes pas sur quelqu'un à qui elle parle.
Chuck, Stavros'a yakınlaşıp, nakliyat ile ilgili kafanda birşeyler çakacak mı bakman gerek.
On a besoin que tu t'approches le plus possible de Stavros pour voir si tu flashes sur quoi que ce soit en rapport avec cette livraison.
- Resim gibi.
Comme des flashes.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]