Fortunes traducir francés
348 traducción paralela
İki büyük servet birleşecek.
Un mariage qui unira deux grosses fortunes
- Bunlar gerçekten savaşın kaderi.
En effet! Les fortunes de la guerre!
Son birkaç yılda kurulmuş onca başarılı şirket bu felaket yüzünden yok oldu ve Amerika'daki her adam, kadın ve çocuk bundan etkilendi.
Des fortunes s'écroulent dans un désastre qui affecte tous les Américains.
Okuma yazma bilmiyor olabilirim ama şunu biliyorum ki - tonlarca para topladım, peki hepsi nereye gitti?
Je suis illettré, mais j'ai gagné des fortunes. Où sont-elles passées? Jamais vu les comptes.
Robert Bellinger, İngiltere'nin en varlıklı adamlarından birisi.
- Oui! Robert Bellinger! Une des fortunes d'Angleterre.
Chelm'ler gibi nüfuzlu kişilerin çeşitli yol ve araçları vardır.
Les fortunes comme les Chelm ont de gros moyens.
Monterey gazetesinde okuduğuma göre... savaşa girersek... çok para kazanmak mümkün olacakmış.
J'ai lu dans le journal qu'on va entrer en guerre. Il y a des fortunes à faire.
Tahrip olmuş kalpler, israf edilmiş servetler aşıkların dansı, saltanatlar taçlar, otantik bir devrim.
Le coeur piétiné, des fortunes gaspillées, la sarabande des amours, des êtres, des couronnes, une révolution authentique.
Bugün kameralarımız Amerika'nın en büyük servetlerinden birinin varisi Bayan Lois Clarke'ın evinde.
Aujourd'hui, nos caméras sont chez Mlle Lois Clarke, héritière d'une des plus grandes fortunes du pays,
Çok iyi bir iş.
Cela rapporte des fortunes.
Köhne evlerindeki gün ve gecelerine, mücadelelrine, düşmanlıklarına,
A leur vie dans des logements de fortune, à leurs luttes, aux revers de fortunes,
Servet kazanma hayalleriyle kafasını doldurmayın.
Cessez de lui faire miroiter des fortunes.
Üçüncü defadır eldeki bütün parayı alışverişe yatırıp... kendine yeni bir gardırop düzüyor ve borcunu Healy'ye yüklüyor.
C'est la troisième fois qu'elle dépense des fortunes à renouveler toute sa garde-robe aux frais de Healy.
İşte, en büyük servetlerden biri, 17. Yüzyıl Fransası'nda, Tours'un eteklerinde, burada oluştu.
Une des grandes fortunes de notre temps prit naissance en Touraine, au 17ème siècle.
Brezilya'nın en zengin elli kişisinin adını gönder.
Envoyez-moi une liste des 50 plus grosses fortunes brésiliennes.
Eğer kocamla evlendiysem, mülklerimizin evlenmesi gerektiği içindi!
Je me suis mariée parce que le hasard a voulu que nos fortunes se marient.
Senin peri masalın bana pahalıya patlıyor.
Tu sais que ça me coûte des fortunes, ton histoire.
Richard'ın dediğine göre hem çok iyi bir pilot... hem de İtalya'nın en zenginlerinden biriymiş.
Un grand pilote et une des grosses fortunes d'Italie.
Eski bir söz vardir : "Çabuk para dans ederek çekip giderken eski para onlarin bikmalarini bekler."
Un vieux proverbe dit : "L'argent neuf part en sautillant... et les fortunes anciennes attendent qu'il soit épuisé."
Baylar, sizleri bu gizli toplantıya davet etmemin sebebi dünyanın en zengin kişilerini temsil etmenizdir.
Messieurs, si je vous ai réunis aujourd'hui en secret c'est parce que nous représentons les plus grosses fortunes du monde.
Dünyanın en zengin insanlarından, hayatları karşılığında vergi almaya karar vermiş. Para harcamak yeterli.
Il a eu l'idée de taxer les plus grandes fortunes du monde d'un impôt sur le droit de vivre.
Bu şeyleri kazıp çıkarmanın insana bir servet kazandırdığını biliyorum.
Ça atteint des fortunes des fois!
Kızım tüm hikâyeyi anlattı.
Ma fille m'a conté vos infortunes et vos fortunes...
Ama, onu modernize etmek için bir servet harcadım.
J'sais pas si vous y avez pensé J'ai dépensé des fortunes pour le moderniser!
100 işçinin kazandığını kazanıyorlar.
Ils gagnent des fortunes!
Hızlı ve dayanıklı atların katıldığı yarışlar düzenlenir ve sen güçlü bir ata sahipsin.
On y parle des fortunes. Tu auras le coursier le plus fort et le plus rapide.
Kaç defa bir servet kazandınız ve batırdınız.
Vous avez bâti et englouti des fortunes.
Havayolları ve posta ile birlikte. Büyük para var.
Le transport et le courrier vont rapporter des fortunes.
Buğday spekülatörleri, soya fasulyesinden servet yaptılar.
Les spéculateurs de blé, des fortunes faites avec le soja.
Bakın. Bu nükleer santralleri arızaya karşı korumak için milyarlarca dolar harcandı.
Des fortunes ont été dépensées pour protéger nos centrales!
Talihimizin ve sıfatlarımızın bağlı olduğu şey.
Ce à quoi nos fortunes et nos titres sont reliés.
Demiryolunun bir sürü para yutacağı kesin.
Un chemin de fer, ça engloutit des fortunes!
Ve şimdi de diğer bir üyemiz tanıtılmayı bekliyor dostlarım.
Vous avez remporté le 500 m à pied, êtes l'une des 500 fortunes du pays, et vous avez frappé 500 coups en ligue nationale.
Siyahlar arabalarına gelirlerinden fazla para harcarlar.
Ces Blacks, ils claquent des fortunes pour leurs bagnoles.
Anlaşılan o ki, bu varlıklı... terbiyeli ailelerin küçük akıllı oğulları... kendi başlarına iyi yetişmiyorlarmış.
Non, mais les rejetons de parents fortunés ne grandissent pas tout seuls!
- Savaşın kaderi bu.
Ce sont là les fortunes de la guerre.
Bir kez daha, kardeşlerim, eğlencemizi bizden daha az şanslı... bazı komşularımızla paylaşacağız.
Une fois de plus, nous partagerons ce plaisir avec des voisins moins fortunés.
Haliniz vaktiniz yerindeyse, localar 1 Frank durumunuz kötüyse, arka koltuklar 4 Centime.
1 franc aux avant-scènes, si vous êtes fortunés et 4 sous au paradis, si vous êtes pauvres.
Oda topluyorum ; uygun odalar.
Une collection de chambres fortunées. Pour des êtres fortunés?
Bazılarının vergiden düşülebilen kayıpları riske edebilen birçok zengin dostları vardır.
Les premiers ont des amis fortunés prêts à risquer une perte non imposable.
Onu buraya, sinema gişelerinin önünde kuyruğa giren insanlar getirmişti.
Des gens fortunés l'avaient mise là-haut.
İşte karşımızdaydı, dünyanın en çok arzu edilen kızı. Dünyanın bir numaralı gösterisinde onu satın almak isteyen müşterilere sergileniyordu. Ama kimse onu paket edip evine götüremiyordu.
Elle était l'objet le plus désirable du monde, dans le magasin le plus prestigieux du monde, convoité par les clients les plus fortunés du monde mais qu'aucun ne ramenait chez lui.
Benim becerilerim para ve güç oldu. Bedelini kim ödeyebilirse!
Je dispensai mon art aux puissants fortunés.
Yani, zengin İtalyanlar zamanlarını sekreterlerle harcamazlar ve ajansda çalışan İtalyanlar da, ne yazık ki çok fakirdir.
Les italiens fortunés ne perdent pas leur temps avec des secrétaires... et les italiens au bureau sont fauchés.
Yönetim, parasını ödeyenler için bu şekilde bir düzen kurdu.
Seuls les plus fortunés ont accès à ce service.
Bir sürü çocuk çok zengin.
Beaucoup de ces gamins sont très fortunés.
Rockefeller Enstitüsü ya da Ford Vakfı değiliz..... ama biz de kendi çapımızda daha şanssız olanlara yardım edebiliriz.
On est ni la fondation Rockefeller, ni la fondation Ford, mais, à notre manière, on tend la main aux moins fortunés.
Zengin olanlar zaten kaçıp gittiler Siz de kaçabiliyorsanız kaçın!
Les plus fortunés sont déjà partis.
Olmayan parayı bizden nasıl alırsınız?
Les plus fortunés sont partis. Nous n'avons pas de quoi payer.
Yalnız sakın şunu unutma, bunu sadece iyileri korumak için kullanabilirsin.
Tu dois te rappeler d'une chose. Il ne peut être employé qu'à la protection des moins fortunés.
Bay Malloy'un zamanlı terk-i diyarı ile zengin adamlar olacağız.
Donc grâce au trépas, que nous espérons opportun... de M. Malloy, nous serons des gentlemen fortunés.