Foş traducir francés
110 traducción paralela
- Tabii Virge. Foş diye!
Plouf!
- Foş diye yüzmeye!
- Plouf!
Daha fazla nefesini tutamıyordu ve foş!
Elle pouvait plus retenir sa respiration.
Foş, foş, foş.
Youpi...
Şimdiye kadar fos çıktın.
Tu n'as rien fait jusqu'ici.
Beş dakika önce gözleri alev saçarken beş dakika sonra fos çıkmasını açıklarsın belki.
Vous le savez. Il va falloir m'expliquer comment, de meilleur lanceur du monde, il est devenu le plus mauvais?
Meşhur Dongo hazinelerini bulmak için yapılan araştırmalar fos çıktı.
Les recherches du trésor de Dongo demeurent vaines.
Tamamen fos çıkacak.
Ça passera tout seul.
Pek fos çıkacağa benzemiyorsunuz.
Ce n'était pas rien.
İzninizle burada araya girip bizim kilisemizi bu fos ve çirkin dinlerden ayırmak isterim.
Je me permets de dissocier notre Eglise de ces religions frivoles et choquantes.
Bir 20th Century Foş yapımı :
( "frog" pour "Fox" )
Fos-sur Mer'e git.
Va à Fosse-sur-Mer.
" Ben, Şeytani Prens Yokedilemez Ludvig, iki dostunuzu esir aldım,
"Moi, le prince Ludwig l'Indestruktible, " détiens fos deux amis
Ama beyler, bana Kraliçenize erişebilmemin bir yolunu söyleseydiniz,... ölüm cezanızı, ömür boyuna çevirebilirdim.
Mais... si l'un de fous deux m'indiquait un moyen de... disons... d'afoir agcès à fotre reine, je kommuerais fos peines en prison à perpétuité.
Bu muhafızlar nihayetinde yaşlılıktan ölseler de, evlatları ihtiyaçlarınızı karşılayacaklardır.
Fos gardes mourront de leur belle mort, mais leurs fils les relaieront pour fous choyer.
Eğer Bay ve Bayan Gorbals ile karşılaşırsam, selamlarınızı iletirim.
- Bonsoir. Si je fois les Gorbals, je transmettrai fos Amitiés.
Bu kısa kalışınız süresince, zekanızı, nüktelerinizi ve yellenmekle ilgili komik esprilerinizi öğrenmek için dört gözle bekledim.
Durant fotre bref Zéjour, je veux étudier fotre Ezprit, fos Kalembours et fos Gags komiques qui parlent toujours de Pets!
Uzun pisliğini çıkartırken ne kadar acı çekeceğini anlatabilirim sana.
Je define votre folle Angoizze à fos Fizages qui z allongent.
Ortadakini açıyorsun, fos çıkıyor. - Evet. - Belki.
Tu ouvres le tiroir du milieu et les autres suivent?
Vanessa fos çıktı.
Le plan Vanessa a foiré.
Adam fos.
C'est un rigolo.
Catring şirketi fos çıkmış ve...
- et son traiteur l'a lâchée.
Fos çıktın.
Espèce de one-hit wonder.
- Sen de fos çıktın, kızım
Toi aussi tu déconnes.
- Bence hepiniz fos çıktınız.
- Si! Vous êtes tous complètement jetés.
Winfield'ın şahidi fos çıktı.
Adieu l'alibi de Winfield.
Adam fos çıktı!
Aucune coordination, ce con!
Ama fos çıkmıştı.
C'était une fausse alerte.
Evet, ama bu seferkinin de fos olduğu anlamına gelmiyor.
Là, c'est peut-être différent.
Sanırım senin Felafel teorin fos çıktı.
Toute la théorie du Falafel Hut était fausse.
Yani bunların hepsi fos çıktı.
Ce qui signifie qu'aucun d'eux ne va pondre un oeuf. Quoi?
Önce uyuşturucu satıcılarını suçladı. O fos çıkınca,... -... sevgilisi var dedi.
D'abord, les trafiquants, ensuite, l'amant.
Şahit fos çıktı.
Le témoin oculaire l'a laissé tomber.
Abumchuk fos çıktı.
Abumchuk, c'est du baratin.
Orası da fos çıktı.
Elle n'a rien trouvé non plus.
Foş!
Pigé?
Foş!
Plouf!
Kanıtın fos olduğundan haberim bile yoktu!
- Les preuves étaient faussées!
Onlara hiç kafam yatmıyor! Hepsi de fos çıkıyor!
Je les comprends pas et ils marchent jamais.
İade adresi de fos çıktı.
L'adresse de l'expéditeur ne correspond à rien.
Ancak kaptan fos çıkarsa, o zaman alarmı çalıştırıp duyuracak demektir.
Mais si le capitaine pose problème,
Satın aldığım şirket, kurmaya çalıştığım yeni iş fos çıktı. - Ne?
L'entreprise que j'ai achetée, les affaires que j'ai commencées, ça a foiré.
Sizi biraz aşabilir.
Peut être un peu au tessus de fos moyens.
Sarışın bomba biraz fos çıkmaya başladı.
Le canon s'est révélé être un pétard mouillé.
- Patronlar fos olduğunu biliyor.
Les chefs savent.
Bu anlaşma fos çıkarsa seni kendi ellerimle öldürürüm.
Cette transaction doit se terminer ce matin... et je te tuerais de mes propres mains.
Fos!
Rien!
Bir akademisyene ya da bir grup akademisyene diğer akademisyenler fos çıkarken devrim yaptıran şey nedir?
Qu'est-ce qui fait qu'un universitaire ou un groupe d'universitaires fera des progrès révolutionnaires alors que d'autres échoueront?
- Biraz fos çıktı.
- C'était plus une queue de poisson.
Hiç gerçekten emin olduğun bir şeyin fos çıktığı oldu mu?
Tu as déjà été sûr de quelque chose qui finalement était faux?
Söylediğim ya da inandığım her şey fos çıktı.
Pour mes serments, mes croyances, j'en suis réduit à néant.