English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ F ] / Fransız mı

Fransız mı traducir francés

1,291 traducción paralela
O gerçekten Fransız mı?
Elle vient vraiment de France?
Fransız mı? Portorikolu mu?
Portoricain?
O Fransız mı?
Il est français?
Nedir o kadın, Fransız mı?
Qu'est-ce qu'elle est? Française?
- Senin için açtım. Fransız Şampanyası.
Du Champagne français.
Fransızların düşmanımız olduğunu söylememe gerek yok, sanırım.
Rappelez-vous que la France est notre ennemi.
Chingachgook beni iki Fransız avcının yanında bulmuş ve yanına alıp, öz oğlu gibi yetiştirmiş.
Chingachgook m'a trouvé avec deux trappeurs et m'a élevé comme son fils.
Yukarıdan, Fransız istihkâmcıların neler yaptığını gördüm. Şimdi, durum hakkında bilgi alabilir miyim?
Puis-je m'informer de la situation, monsieur, étant donné que j'ai vu l'ingénierie des Français sur la crête?
Adalet dediğin buysa eğer umalım ki, Fransız topları, İngilizleri bir an evvel Amerika'dan kapı dışarı etsin, bu insanlar da rahata ersin.
Si c'est la justice, alors plus vite les Français chasseront l'armée anglaise, le mieux ce sera pour le peuple d'ici.
Magua, Fransız ve İngiliz usulüyle iş yapar mı yani?
Magua ferait-il comme les Français et les Yengeese?
"Forget." Fransızım.
"For-jhay". C'est français.
- Hayatımı Fransız filmi gibi yaşarım.
Ma vie est un film francais.
- Cajun ( Fransız-Kanada ) yemeğine bayıldım.
- J'adore la cuisine cajun.
Ben Fransız'ım.
Je suis français.
- Ben Fransız'ım.
- Je suis français.
Ben Fransız'ım efendim, İsviçreli değil.
Je suis français, pas suisse.
- Şu Fransızı mı?
- Le Français?
New York'tan Fransız... Kanada aksanlı birisini tanımıyorsun değil mi, ya da?
Vous ne connaissez pas un homme à New York avec un accent québequois?
Fransız komünü mü, Prag baharı mı bu?
Communisme français, le printemps de Prague?
Ölü Fransız'dan almadım.
Je ne l'ai pas volé à un Français mort.
İster inan, ister inanma, 19. yüzyıl Fransız şiiri üstüne yaptım.
Crois-le ou non, j'ai étudié la poésie française du XIXème siècle.
İster inan, ister inanma, 19. yüzyıl Fransız şiiri üstüne yaptım.
Crois-le ou non, j'ai étudié la poésie française au XIXème siècle.
Fransız yetkilileri, Paris Havaalanın video kameralarında terörist örgütlerine bağlı Khamel'i tanımışlar.
Sur les vidéos de surveillance de l'aéroport de Paris, les autorités françaises ont cru reconnaître Khamel, le terroriste.
1933'te Cenevre'deki konuşması yüzünden Fransız müttefiki olmaktan utandım.
Son discours à Genève, en 33... m "a fait rougir d" être son allié.
İster Fransız, ister İngiliz, İtalyan veya Alman olalım tek arzumuz bu vahşeti bir daha yaşamamaktır.
Que nous soyons français, anglais, italien ou allemand... notre unique désir est de ne pas Ies revivre.
İngiliz ya da Fransız yapımı.
Anglaise ou française.
Ve böylece şoförümü yolladım, ki hiç kuşkusuz bu bir hataydı, o da Fransız sosisi, Polonya şarabı ve Yunan çikolatası getirdi.
- Non, ça va. Etes-vous sûre que votre belle-mère ne veut pas nous rejoindre?
Freida bana bütün uygunsuz hikayeyi anlattı, Bay Fransız gıdıklayıcı.
Frida m'a tout raconté, monsieur guili-guili à la française.
Eğer bir Fransız kanişi olmasaydı kanişimi eğitmek için kullanırdım.
J'ai un caniche français, pour ses besoins, il préfère Paris-Soir!
Eğer bankada fransız frangı % 0.4 oranının altına düşerse... dolara yatırımın faydası yok.
Il n'y a pas lieu d'investir en dollars... si le cour du franc descend de 0.4 % en-dessous de la Bundeskbank.
Size Paris'teki tarihi Alexandre Köprüsü'nden canlı yayın yapıyoruz. Fransız modasına yön veren Haute Couture Modacılar Birliği'nin Başkanı Olivier de la Fontaine burada limuzininin arkasında öldürüldü.
Je m'adresse à vous depuis le Pont Alexandre où Olivier de la Fontaine Président syndicale de la Chambre de la mode et Haute Couture qui représente dans le monde les couturiers français, a été tuer à l'arrière de sa limousine.
Fransız onu öldürmedi. Onun motorunu parçalayacaktım
Sans moi, il aurait tué Miguel.
Eğer fransız birşey yapmıyorsa ben yapacaktım.
Le Français ne faisait rien, mais moi si. Je devais l'éloigner de Miguel.
- Söylemiyor. Ama sanırım Fransız sinema sınıfından bir kız.
- Il ne veut pas le dire, mais je crois que c'est une nana de son cours de cinéma français.
Mükemmel bir Fransız porseleni sos tabağıydı. Ve birdenbire fark ettim ki... Tatlandırıcı alayım.
Je regardais une saucière... une adorable saucière de Lamors... quand, tout à coup...
Eğer tutuklanmak istemiyorsanız dil kanunlarımıza uygun şeyler yapmanızı tavsiye ederim. Yani çok açık bir şekilde anlatıIdığı gibi tüm yazılar hem İngilizce hem de Fransızca olacaktır bayım.
Vous éviterez des poursuites en respectant la loi sur les langues, qui prescrit l'utilisation du français et de l'anglais.
Richard Schickel'ın "The Men Who Made The Movies" serisi. Ve pek çok İngiliz ve Fransız yönetmenin portresi.
Tant de cinéastes m'ont inspiré, depuis des années...
Yılbaşı gecesiydi, eski sevgilim Eddie ve fransız bir herif korkunç fotoğraflarımı çekmişler.
C'était le réveillon, et mon ex-petit ami, Eddie... avec un français... ont pris des photos horribles de moi.
Ben CNN'den Richard Valeriani. Akdeniz'deki Fransız uçak gemisi Foch'tayım.
Ici Richard Valeriani pour CNN, à bord du porte-avions Foch quelque part en Méditerranée.
Masum insanların ölümü üzerine, Amerika ve Fransız başkanlarıyla İngiliz başkanları, Rusya'ya yönelik tüm dış yardımı durdurdu.
Face aux pertes humaines, les Présidents français et américain et le Premier Ministre britannique ont suspendu toute aide à la Russie.
Gerçek adımı bilmiyorlardı. Beni Fransız sanıyorlardı. Çünkü çevreme karşı sıcak değildim.
Michelle est mon nom dans les parties, parce que j'aime cette chanson des Beatles et les Français aiment toujours le cul.
- Fransız mıydı ki?
Il était français?
Benim kızım Fransızca konuşuyor!
Ma petite fille! Elle a parlé français!
Şu Fransız zırvalarına ilk adımı atayım diye düşündüm.
Ce sont mes premiers pas vers... ces trucs français.
Bu dan ne, Fransız barı mı?
- C'est quoi, un bistro français?
Alman ayakkabılarımı ve Fransız eteklerimi getirdim Dünyada bir sürü yayımcı var neden bu?
Je portais des chaussures en allemand, des bas en français, des gants en hébreu, un chapeau à voilette en italien.
Rakiplerimiz Almanlar ve Fransızlar. Öndeyiz, ve önde kalacağız, yapman için seni kiraladığımız şeyi yaparsan :
Nous sommes devant les Allemands et les Français et nous le resterons si vous faites votre travail :
Fransız avcıları gibi rasgele uçuralım şahini, her uçan kuşa! Hemen bir parça dinleyelim.
Comme des fauconniers français, lançons-nous sur la proie!
Laertes'in kını, kayışı ve bütün takım taklavatıyla 6 Fransız kılıcı ve 6 hançer koyuyor ortaya.
... six épées et six poignards avec leurs accessoires, ceinturons, pendants...
Devam edin bakalım. 6 Arap atına karşılık, 6 Fransız kılıcı kayışı, kılıfı, nakışı falan 3 adet takım taklavat.
Poursuivons! Six chevaux contre six épées, leurs accessoires et trois magnifiques... Affûts.
Bu baldırı çıplakları denizin öte yanına kovalayalım yine. Bu kendini beğenmiş Fransız süprüntülerine hayatından bezmiş, açlıktan ağzı kokan bu dilencilere gösterelim günlerini!
Fouettons ces maraudeurs par-delà les mers, balayons d'ici ces insolents haillons de France, ces mendiants faméliques, lassés de leur vie!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]