Fırça traducir francés
598 traducción paralela
Günler geçti. Portreye son fırça darbesi.
Avec le passage des jours, le portrait allait vers sa finition.
Bunun arkasında bir şey var... Senden odasına gitmeni istedi. Fırça ile ilgili bir şey söyledi.
Il y a quelque chose de louche là-dessous.
Ne satıyorsun, fırça mı, dergi mi?
Tu vends quoi, l'ami? Des brosses?
Dostum Nick'in de dediği gibi "bu harika". Gelecek sefer şehre giden biri bir fırça alıversin.
Faudra acheter un pinceau en ville.
Artık beni rahatsız etmeyi bırak, sana fırça çekmeden git ve uyu.
N'insiste pas et va te coucher avant que je me fâche.
Fırça.
Quittée.
Hadi hazırlan, ve saçına bir fırça daha at.
Allez. Essaie de redonner un pli à tes cheveux.
Ama teknik, fırça izleri, her şey onun imzasını taşıyor.
La technique... C'est sa signature.
Sincapların kocaman fırça gibi kuyrukları olduğunu herkes bilir.
Un écureuil a une queue touffue.
- Bir de fırça getir!
- Et une brosse à frotter.
Bana "Fırça" Carter diyeceklerdi.
On allait m'appeler Carter, le cogneur.
Ne oldu peki, "Fırça"?
Qu'est-ce qui s'est passé cogneur?
Şu güzel gümüş tarak ve fırça setine bir bakın, tam size göre.
Voilà ce magnifique peigne d'argent et sa brosse, il est fait pour vous.
- Gümüş tarak ve fırça seti.
- Le peigne et la brosse en argent.
Niye yalan söylediğini bilmiyorum ama kaptan gelmeden dön, yoksa ikimize de fırça atar.
Je ne sais pas pourquoi tu me racontes des histoires... mais reviens avant le commandant ou il aura notre peau!
Biraz fırça, biraz yağ...
Les voici. Des pinceaux, de l'huile et...
Yaptığın her şeyin, hepimizin yaptığı her şeyin modası geçmiş, hepimiz tahmin ederek fırça kullanıyoruz nehirler gibi boya kullanıyoruz gelişigüzel birleşimlere, ki aslında peşinde olduğumuz her şey matematiksel olarak elde edilebilir.
Tout ce que vous avez fait, ce que nous avons tous fait : obsolètes, Nous tous, supposant à chaque coup de pinceau, versant des rivières de peinture dans des combinaisons hasardeuses quand en fait, tout ce qu'on recherche peut être accompli mathématiquement.
Devamlı aynı fırça darbelerini kullanıyorsun.
Tu utilises le même coup de pinceau partout.
Fırça çekerler ama umurumda değil.
Quand je rentre tard. Je m'en fous. Je suis libre.
Ama fırça buna bakmaz.
Mais le pinceau ne le sait pas.
Şeytan'ın tekerlekleri, kuyruğunu fırça olarak kullanarak kırmızıya boyaması gibi mi?
Comme le diable peignant nos roues de rouge... et se servant de sa queue, comme d'un pinceau!
Billy Jack, Brennan'a eti hazırlaması için bir fırça kay.
Billy Jack, dis à Brennan de s'habiller pour le dîner.
Diş fırçası, fırça, kalem...
Elastique, brosse à dents, crayon, brosse à tout faire...
Kurşun kalem, silgi, fırça diş macunu, diş fırçası?
J'ai tout ce que vous voulez : crayons, élastique, brosses à dents, brosses à tout faire...
Dış kapı kapanacak ve girmek için müdürden fırça yiyeceğiz.
La petite porte sera fermée, il faudra encore passer chez le dirlo pour la dérouille, il suffit.
Girişi iyi kollamıyorsun diye fırça yedim, bunu ödeyeceksin!
Moi qui me fais engueuler parce que je surveille pas les entrées. Tu vas me payer ça.
Biraz fırça atıp gönder.
Passe-lui juste un savon et laisse-la filer.
Herkes fırça tutabilir. Boya alıp, işe girişmek yeter.
N'importe qui peut peindre s'il achète des couleurs.
Bir sürü fırça.
Des brosses de toutes sortes.
Ona iyi bir fırça çekiyor.
- ll déguste.
"Geriye sadece bir fırça kaldı." Ne halt demek istedi acaba?
"Plus qu'un balai." Ça veut dire quoi?
"Bir fırça kaldı."
"Plus qu'un balai."
Fırça.
"Brush".
Kiyokawa benden fırça ve kâğıt istemişti.
Kiyokawa demanda de quoi écrire.
Fırça da bulabilirim.
- Ça et les pinceaux.
Bu sabah yağmurluğumu giymediğim için fırça yiyeceğim.
Je vais encore dérouiller parce que j'ai oublié mon imper.
Bu durumda elde edeceğin tek şey iyice bir fırça yemek olacak.
Tu vas y gagner un coup de pied au cul.
Portreyi bir fırça darbesiyle Değiştirmeyeceksin, Alec.
N'altérez pas cette image, Alec.
İş Davis Leland'ın şüphelenmesine kalırsa, elinde bir fırça tutacak gücün olduğu müddetçe istediğin kadar sahte sanat eseri yapabilirsin.
En ce qui le concerne, tu peux continuer faire des faux tant que tu peux tenir un pinceau.
Gardiyanlar fırça kullanmaktaki ustalığı karşısında şok olmuşlardı.
Les gardiens s'emerveillaient devant sa technique.
Fırça, havlu...
Bon, la brosse, la serviette.
Fırça darbelerim neden yeşil?
Pourquoi mes traits de pinceau sont-ils verts?
Fırça ve mürekkep getirin
- Un pinceau et de l'encre.
Bu arada, yeni bir diş fırçası almalısın. Kullandığın fırça korkunç görünüyor.
Il te faut une brosse à dents, la tienne est en piteux état.
Beş yıl geçince fırça verdiler.
La montre. La montre chinoise.
Bence Utrillo'nun fırça darbeleri muhteşem. Ama bazen midem kaldırmıyor.
La touche de Utrillo est fantastique... mais il n'est pas toujours à mon goût...
Bunlar bilinmeyen eserler, tamamen gerçek, son fırça darbesine ve malzemesine kadar.
Ce sont des tableaux inédits, apparemment authentiques, comme en témoigne la technique de pinceau.
Paul, fırça! Fırça, Paul! Fırça, Paul!
On sifflote.
Sonra bir fırça al ve buradan tut.
Ensuite, vous prenez le pinceau.
İki yüz fırça darbesi.
Deux cents coups de brosse.
Küçük bir fırça.
Un rasoir.