Gençtim traducir francés
514 traducción paralela
Önemli değil çocuklar. Ben de bir zamanlar gençtim.
J'ai été jeune, moi aussi!
Çocuğumuz doğduğunda henüz gençtim.
Quand on a eu cet enfant, j'étais jeune.
O zamanlar daha gençtim ve aile şerefine muazzam bir şekilde düşkündüm.
J'étais plus jeune, j'étais attaché à l'honneur de la famille.
O zamanlar biraz daha gençtim.
J'étais jeune à l'époque.
Çok gençtim.
J'étais trop jeune.
Aslında öyle derdim ama daha gençtim.
En fait, j'étais plus jeune.
Ve ben gençtim, çok genç
Quand j'étais jeune, jeunette,
Evet, çok gençtim. Benzerlik oradandır.
J'étais très jeune, c'était le point commun.
Çok gençtim o zaman.
J'étais très jeune.
Çok gençtim.
J'étais jeune alors.
O günlerde gençtim ve bir öküz kadar güçlüydüm!
J'étais jeune à l'époque, fort comme un taureau!
O kürsüye çıktığımda, çok gençtim.
J'étais jeune prédicateur.
Bir zamanlar gençtim.
J'étais jeune, alors.
Ben de senin gibi gençtim.
J'ai été jeune, moi-même.
O sırada, gençtim ve bana çok ürkütücü gelen isimler, Maude Adams,
J'étais très jeune et les noms célèbres étaient Maude Adams,
Onun için çok gençtim.
J'étais trop jeune pour ça.
Gençtim, kadınlar beni arzuluyordu, ve zaman zaman onlardan birini çok mutlu edebildim.
J'étais jeune. Les femmes m'aimaient bien. J'étais capable de les rendre folles de plaisir.
Hayat hakkında hiçbir şey bilmiyordum, çok gençtim.
Je ne savais rien de la vie.
Hukuk fakültesinden yeni mezun olmuş bir gençtim, çanta dolusu hukuk kitabım, babamın altın saati, 14.80 dolar param vardı.
J'étais jeune, je venais de terminer mon droit. J'avais mes livres, la montre en or de mon père et 14,80 $ en espèces.
Ben de gençtim, aynı fakir mahallede yaşıyordum.
J'étais tout aussi pauvre, je vivais dans un taudis, mais j'étais jeune.
Dillerde iyi, öğrenmeye meraklı, tetikte bir gençtim.
J'étais un jeune homme alerte, doué pour les langues et désireux d'apprendre.
Yalnızca çok gençtim, Marnie.
J'étais si jeune, Marnie.
Ama çok gençtim.
Mais j'étais beaucoup plus jeune.
Gençtim.
J'étais jeune.
Kaptan, gençtim.
J'étais plus jeune, capitaine.
Çok gençtim. Beklememizde zarar yok diye düsündüm.
J'étais jeune, je croyais que ça ne nous ferait pas de mal d'attendre.
- Ben de gençtim.
.. retrouve tres bien!
21 yaşında her şey bitmişti. Senden 5 yaş gençtim, general.
Arrivée à 21 ans... cinq ans ta cadette, général.
Gençtim ve hatalıydım.
J'étais jeune et j'avais tort.
Çok gençtim.
J'étais si jeune.
Ama Marengo'da gençtim.
Mais à Marengo, j'étais jeune.
Gençtim ve cahildim.
J'étais jeune alors, et plein d'illusions.
Çok gençtim, adama inandım.
J'étais très jeune, alors je l'ai cru.
- Hadii, çok gençtim.
- Allez! J'étais jeune.
Bunu anlayamayacak kadar gençtim.
J'étais trop jeune pour comprendre.
Gençtim ve mutluydum.
J'étais jeune et heureux.
Bir zamanlar politikayla haşır neşir oldum. O zamanlar gençtim tabi.
J'ai été engagé politiquement, quand j'étais jeune.
Bir zamanlar ben de gençtim.
De rien. J'ai déjà été jeune.
Dostum, gençtim.
J'étais jeunot.
Ve çok gençtim. Babamın müritlerinden... biri ile evlenmiştim. Üniversitede asistandı.
Toute jeune je me suis mariée avec un... disciple de mon père... assistant à l'Université.
Ve ben çok gençtim, Oynuyorum oynamamalıydım, bilirsin, eminim- - Ne yaptığımı biliyordum, fakat kabloyu tutup tutmayacağımı bilmiyordum, onu tuttuğumda nolup ne gideceğini bilmiyordum, sadece çok acı çektiğimi biliyorum.
J'étais jeune, Je jouais et je n'étais pas, tu vois, trop conscient... de ce que je faisais. Je ne savais pas si je devais attraper ce cable ou pas,
Ben de gençtim... bir zamanlar.
Moi aussi, j'ai été jeune... jadis...
Bu adı son duyduğumda hala gençtim.
J'étais jeune quand j'ai entendu ce nom pour la dernière fois.
Bu adı son söylediğimde hala gençtim.
J'étais jeune quand je te l'ai dit pour la dernière fois.
Gençtim, her şeyi yerdim.
Je ne reculais devant rien!
Seni doğurduğumda çok gençtim.
J'ai accouché de toi quand j'étais très jeune et pas mariée.
Ben asla bir şey görmedim. Belki çok gençtim..
Je n'ai jamais rien vu Je devais être trop jeune
Gençtim ama asla akılsız değildim.
Inexpérimenté, plutôt.
- Biliyorsun, annem öldüğünde ben daha çok gençtim.
- Alors?
Her neyse, gençtim yalnızca.
Sa mère, elle, avait de l'humour.
Belki daha gençtim.
Peut-être plus jeune.