Grup traducir francés
10,851 traducción paralela
Grup, reklam sözcüsü başka biri olursa daha iyi olabilir diye düşünüyor.
Oh... le groupe pense que peut être ca serait pour le mieux si quelqu'un d'autre était notre porte parole
Her hafta bir grup toplanıp eşcinsel sorununu görmezden gelenleri protesto ediyoruz.
Chaque semaine, un groupe se rassemble pour manifester envers ceux qui dénigrent les homos.
Bir grup dazlak üst kattan onu atlamaya zorlamış.
Un groupe de détenus l'a jeté de la mezzanine.
Bugünkü buluşmamız yakınlarda bir grup psikolog tarafından yapılan bir araştırmayı akla getiriyor.
Notre rencontre m'a rappelé cette récente étude d'un groupe de psychologues.
Burada, Kenny Chesney konserindeki sıçrama bölgesinden daha sıkışık bir grup çaresiz kadın var.
Il y a plus de femmes désespérées que dans la fosse pendant un concert de country.
Florida sahiline ulaşmış. Orada da bir grup Amerikalı onu yanlarına almış.
s'est échoué sur la côte de la Floride, où un groupe de survivants américains l'a recueilli.
Polis, saldırıya tanıklık etmiş olabilecek küçük bir grup çocuğu arıyor.
La police recherche un petit groupe d'enfants qui aurait pu assister à l'agression.
Kendilerine "Al-Zalim" diyen bir grup.
Le groupe se faisait appeler Al-Zalim...
Güvenlik görevlisi Hector "Herkes" denilen bir grup ile beraber.
Hector, le gardien, est affilié à un groupe appelé Tout-le-monde.
Bir taraf, daha çok benim liderlik ettiğim grup.
D'un côté, un groupe que je dirige.
Kendini kollamak için gözünü dört açmış. Ama bir grup bilgisayar bağımlısı narsistten kendini korumak günde 24 saatlik bir çaba istiyor.
Mais protéger des accros narcissiques est un travail de longue haleine.
Eğer Herkes, Atherton'ı hacklerse devletin RICO yönetmeliklerinin etki alanına girerler ve grup parçalara ayrılır.
S'ils attaquent Atherton, ils tomberont sous le coup de la loi et seront broyés.
- Grup olan mı?
Le groupe?
1919'da, bir grup değersiz suçlulardan başka bir şey değildiler. Ufak çaplı bahislerle para kazanmak ve haraç kesmek.
En 1919, l'équipe n'était rien de plus qu'un groupe de bandits insignifiants, se faisant de l'argent grâce à des paris clandestins et le racket des petits commerces.
Grup.
Le groupe.
Önce bana karşı nazikti ama sonra grup çıktığında, tek kelime bile konuşmadı.
Elle était gentille avec moi d'abord, mais après quand le groupe est venu, elle ne m'a pas laissé dire un mot.
Saldırıyı, Anonymous'tan ayrılan bir grup üstlendi.
Un groupe séparé d'Anonymous en a finalement pris la responsabilité.
Gülümseyen Grup için gönüllü dişçilik yapıyorum.
Je suis dentiste volontaire pour l'armée du sourire.
Borsayı, elçilikleri, otelleri bombalayan grup.
Le groupe qui a bombardé le la bourse, les ambassades, les hôtels.
Biz kendinden nefret eden ya da güzelliğin büyüsüne kapılmış bir grup parlayan ışığız.
Ce qu'on est, c'est une bande de lumières qui brillent. Pleines de haine de soi ou de folie des grandeurs, ou les deux.
Şu kitabın peşinde olan grup, Stynes.
Ces crétins qui voulaient le livre, les Styne.
1900'lü yılların öncesinde annenin yolu Gemini Meclisinden kovulan bir grup cadı ile kesişti.
Avant les années 1900, ta mère est tombée sur un groupe de sorciers qui avaient été exclus du clan Gemini.
Yarın erken saatlerde, bir grup genç adama yeni görevler verecek.
Demain matin, elle décolle pour une autre mission avec de jeunes hommes.
Japon bir çift ve bir grup Rus turist vardı.
Il y avait un couple japonais et un groupe de touristes russes.
Dava açmaya çalıştık ; ama o zamana kadar Reiden kocaman, monolitik bir şirket olmuştu bizse Tidewater'daki bir grup hasta çiftçiydik.
Nous avons tenté de monter un dossier, mais... Reiden était cette... énorme, super-société monolithique, et nous étions juste une bande de fermiers malades dans une ville perdue.
Bu yüzden biz işe alındık. Farklı geçmişleri ve uzmanlık alanları olan bir grup insan.
Et donc nous avons été embauchés, des personnes venant d'horizons différents, avec des spécialités différentes :
Örnek vatandaş, sicili temiz ama sonra ortada bir sebep yokken Pearl River Ormanında bir grup avcıyı öldürmüş.
Honnête citoyen, sans antécédents criminels, mais ensuite, apparemment sans raison il a poignardé à mort tout un groupe de chasseur. dans les bois de Pearl River.
Hırsızların gözünü korkutmak için uyanık bir grup yarattı.
Il a créé des groupes de surveillance pour décourager les voleurs.
Zaferin içinde yüzerken ayrılan sensin. Tüm ofis senin yüzünden grup toplantısı yapıyor şimdi.
Tu démissionnes et tu saccages les locaux!
Ayrıca onlar da senin gibi grup halinde hareket ediyor.
Ils restent en groupe, comme toi.
Özür dilerim. Doğruyu söylemek gerekirse, zengin bir aile hakkında bir roman yazmaya hazırlanıyordum. Motifim Seung Jin Grup ailesiydi.
je... Et j'ai utilisé le Groupe Seungjin comme motif.
– Şu anda iki grup misafir var.
- Il y a deux groupes d'invités ici en ce moment!
O zaman "Bodrumdaki Çocuk" kitabı da Seung Jin Grup'la mı bağlantılı?
est-ce que "L'enfant dans le Sous-sol" fait aussi référence au Groupe SeungJin?
Hani sen DJ ben de bir grup istemiştim ya?
Tu voulais un DJ, et moi, un groupe?
Gördüğüme göre, benim suçlu olduğum kararına varan bir grup insan var.
Tu vois, apparemment il y a un groupe de personnes qui ont décidé que je suis un criminel.
1900'lerden önce Lily'nin yolu, Gemini'den kovulan bir grup cadı ile kesişti.
Avant 1900, Lily a commencé à fréquenter un groupe de sorciers qui ont été chassés du clan Gemini.
1900'lerden önce Lily'nin yolu, Gemini'den kovulan bir grup cadı ile kesişti.
Avant les années 1900, Lily a rejoint un groupe de sorciers qui avaient été bannis du clan Gemini.
1900'lerden önce Lily'nin yolu, Gemini'den kovulan bir grup cadı ile kesişti.
Avant les années 1900, Lily a rejoint un groupe de sorciers qui avaient été bannis du clan Gemini...
Omer Malik tarafından yönetilen bir grup. Ülke çapında operasyon yapan bir İngiliz.
Ce groupe est mené par un homme nommé Omer Malik, un Anglais qui agit en ligne.
Aslında "grup" demesek daha doğru.
En fait, "groupe" est exagéré.
Kendini grup ve yakınlığımızın bir parçası gibi hissetmek için bir şeye ihtiyacın var.
Tu as besoin de quelque chose qui te fera sentir membre d'un groupe. Membre d'une famille.
5. Grup, Özel Kuvvetler.
J'étais dans le cinquième groupe, les forces spéciales.
Bencilce kararların grup üzerinde bir etkisi var.
Les décisions égoïstes ont un impact sur le groupe.
Grup, o kırık parçalara dokunduğunda bilinmeyen bir şekilde enfekte oldu.
Sans le savoir, le groupe devint infecté quand ils touchèrent ces éclats.
Lider ne yaparsa grup takip edecek.
Peu importe ce que fait le chef... le groupe suivra.
Lider ne yaparsa grup takip edecek.
Quoi que fasse le leader, le groupe suivra.
Buradaki grup ametistleri mağara duvarından oysun.
Ce groupe-là, vous allez extraire les améthystes du mur des grottes.
O zaman etrafta 3 günde çoğalıp gittikçe büyüyen bir grup böcek olacak.
Alors, on a un tas de bestioles capables de créer des bébés en trois jours, aller de l'avant et prospérer.
Araştırmalar gösteriyor ki bir grup karar verdiğinde, herkes daha çok kendine güveniyor.
Eh bien, pourquoi en avons-nous autant?
Bir grup kuzeyli pislik.
Des connards de sudistes.
"Azizler" bir grup harfe karşılık geliyor.
Les saints représentent des groupes de lettres, qui eux représentent des nombres,