Haven traducir francés
1,213 traducción paralela
New Haven'daki bütün üniversitelerin kayıtlarını kontrol ettik.
On a vérifié les admissions de toutes les facs de New Haven.
Bunu New Haven Polisine söylemeyi düşünmedin mi?
Vous n'avez pas pensé à en parler à la police de New Haven?
New Haven'in en büyük politik umudu sensin.
Tu es l'énorme espoir politique de New Haven.
Kaza, Lock Haven, Pensilvanya'da 220 numaralı otoyolun toplayıcı yolunda olmuş.
L'accident s'est produit près de la Nationale 220 à Lock Haven, en Pennsylvanie.
Bak bir kaç saat içinde...
On arrivera à Haven
Haven'a döneceğiz.
- bientôt.
River ve ben Haven'de ineceğiz.
River et moi partirons à Haven.
Bu biziz, Haven'da ve Miranda da burada.
Nous voici à Haven, et voilà Miranda.
New Haven'da yeni bir hayata başlayabilirim.
Je pourrais redémarrer à zéro à New Haven.
O parayla New Haven'da iş bulana kadar idare edebilirim.
Ça suffit pour commencer à New Haven en attendant d'avoir un boulot.
New Haven FBI ofisinde bir inceleme yapmak için Garcia'yı alacağım.
Je vais contacter Garcia pour faire une recherche sur les agents du FBI de New Haven.
New Haven'da 700, çevre ofislerde 70 tane ajan var.
Il y a 700 agent à et 70 autres dans les environs.
Günaydın New Haven.
Bonjour, New Haven!
A long time ago, we used to be friends but I haven't thought of you lately at all
A long time ago, we used to be friends but I haven t thought of you lately at all
A long time ago, we used to be friends but I haven't thought of you lately at all come on, now, sugar, bring it on, bring it on, yeah just remember me when we used to be friends
A long time ago, we used to be friends but I haven t thought of you lately at all come on, now, sugar, bring it on, bring it on, yeah just remember me when we used to be friends
Haven't thought of you lately at all.
Haven't thought of you lately at all.
- Senin, New Haven'de olman gerekmiyor muydu?
- N'es-tu pas censé être à New Haven?
Portland, Minneapolis Boston, New Haven, Londra, Brüksel, Stokholm, Helsinki,... Viyana, Münih, İtalya ve İspanya ve Çin, Güney Kore ve Japonya!
Los Angeles et San Francisco, Portland, Minneapolis, Boston, New Haven, Londres, Bruxelles, Stockholm, Helsinki, Vienne, Munich, en Italie et en Espagne, en Chine, en Corée du Sud, au Japon.
100 Pine Haven Yolu'ndayım.
Je suis au 100 Pine Haven Lane.
New Haven'ın en sevdiği fahişe avcısı gelmiş.
Mais voilà le client préféré des putes de New Haven.
New Haven'da.
- À New Haven.
Ted, gel, New Haven'a gidelim.
Ted, allons à New Haven.
TV-Rip : şanslıadam Düzenleme :
We used to be friends, but I... Haven't thought of you lately at all.
St. Mary Kilisesi, Haven Caddesi, Chiswick, Londra, İngiltere.
A Sainte Marie, Haven Road, Chiswick. Londres, Angleterre.
St. Mary Kilisesi'ne. Chiswick'de, Haven Caddesi üzerinde.
Sainte Marie, dans Chiswick, juste au bout d'Haven Road.
TV-Rip : şanslıadam Düzenleme :
A long time ago We used to be friends, but I Haven't thought of you lately at all
New Haven Green'de bir konsere hazırım. ya da hırkamı güvenlik kamerasını örtmek için kullanabilirim, bu buluşma bir tür hırsızlığa dönüşürse diye.
et que j'ajoute le collier numéro 2, je suis prête pour un concert au New Haven Green, ou je pourrais utiliser mon gilet pour couvrir la caméra de sécurité au cas où le rancart se transformerait en une sorte de cambriolage.
Hudson, Harlem ve New Haven.
Hudson, Harlem, et New Haven. Toutes ces lignes ont une douzaine d'arrêts.
TV-Rip : şanslıadam Düzenleme :
A long time ago, We used to be friends, but I Haven't thought of you lately at all.
Fazla heyecanlanma, koca adam, you haven't closed the deal yet.
Ne sois pas trop excité, grand garçon. On ne s'est pas encore mis d'accord sur le marché.
Beyaz Konak. İsmi kadar hoş bir yer de değil.
Je suis de White Haven, et ce n'est pas si bien que ça en a l'air.
White Haven okulunu, kızlarında futbol oynamalarına izin vermeleri için dava ettiğimde bile.
Même quand j'ai poursuivi l'école de Lower White Haven pour que les filles puissent jouer au foot.
Tanrı aşkına Elizabeth. "White Haven" futbol takımı.
Pour l'amour de Dieu, c'est le club de Whitehaven, Elizabeth.
56. Cadde'deki Safe Haven Hastanesi'nde.
À l'hôpital Safe Haven sur la 56e.
Chris hukuk fakültesindeyken Mia, New Haven'a geldi.
Quand il faisait son droit, elle a réapparu à New Haven.
New Haven'da teyzesi varmış.
Il s'avère qu'elle a une tante à New Haven.
Chris'in kardeşi, Chris Mia'yı New Haven'da görmeye gitti demedi mi?
La sœur de Chris n'a pas dit qu'il allait voir Mia à New Haven? Si.
Rock Haven'a geldiğim ilk gün, Tanrı ile olabilmek için... Buranın uygun bir yer olduğunu, hemen hissetmiştim.
Le premier jour où je suis arrivé à Rock Haven, j'ai senti tout de suite que c'était un endroit idéal... pour m'unir avec Dieu.
Rock Haven, doğuşunu 1906 depremine borçlu.
Rock Haven doit sa naissance au tremblement de terre de 1906.
- New Haven'da bir okulu bitirdim. Boston'da hukuk okudum.
École à New Haven, fac de droit à Boston...
Yale veya Harvard yerine New Haven ve Cambridge diyerek sahte tevazu gösteriyor.
Il feint l'humilité quand il parle de New Haven et Cambridge au lieu de Yale et d'Harvard.
New Haven Presbiteryen'de öldüğü yazıyor uzun bir hastalıktan sonra.
Elle est morte au New Haven presbytérien, après une longue maladie.
Ben Haven adlı bir yerdenim. Hani Fausse Pointe'yi birkaç mil geçince?
Je viens de Haven, dans les bayous.
"Haven."
Haven!
Yakında her yerde Haven'dan bir parça olacak.
Nos carillons s'arrachent. Haven a un havenir!
Bir liman şehri. Yüz yıl kadar önce.
Haven, il y a un siècle environ.
Haven hepsinin başlangıcı olabilir.
Haven peut être le détonateur.
Tüm Havenliler eskiden bu yerde Tanrı'ya dua ederdi.
Tout Haven venait prier Dieu ici.
Hill Haven.
Hill Haven a l'air bien.
New Haven, şimdi polis kaynıyordur.
New Haven va grouiller de flics!
Colin ve Finn bana bir şeyler getirmek için New Haven'a gitti.
Colin et Finn sont rentrés à New Haven chercher mes affaires.