Iyi edersin traducir francés
3,546 traducción paralela
- Öyle demezsen iyi edersin.
Tu ferais mieux pas.
Bizi ilgilendirdiğine inansan iyi edersin.
Crois-moi, ça nous concerne.
Aklından her ne geçiyorsa bir an önce toparlansan iyi edersin, dostum.
Et peu importe ce qui vous vient à l'esprit, vous feriez bien d'en finir vite.
Yatırımımın işe yaradığını göstermeye başlasan iyi edersin.
Commence à me donner quelque chose en retour de mon investissement.
Ev arıyor olsan iyi edersin.
Tu es la meilleure dans la recherche de maison.
-... Bay Moray'e söylersen iyi edersin.
- il serait sage d'en informer M. Moray.
Hatalı olduğumu düşünüyorsan, bunu kanıtlasan iyi edersin çünkü böyle devam ettikçe, Moray gün geçtikçe onun adına leke düşüreceksin ve ben de bunu önlemek için elimden geleni yapacağım.
Si vous estimez que j'ai tort, vous feriez mieux de réussir à me le prouver, parce que si vous continuez comme ça, Moray, vous allez ternir son nom chaque jour qui passe et je ne suis pas disposé à laisser ça arriver.
Fazla alışmasan iyi edersin.
Bien. Ne vous y habituez pas trop.
Bu tabağı kafana fırlatmadan önce en güzel yemeğini önüme koysan iyi edersin.
Tu ferais mieux de mettre cette nourriture en face de moi avant que cette assiette se transforme en Frisbee sur ta tête.
Yatırımımın işe yaradığını göstermeye başlasan iyi edersin.
Je veux que ça me rapporte.
Liv, kendini nasıl bir durumun içine sokuyorsun, bilmiyorum ama NSA'le oyun oynamasan iyi edersin.
Je ne sais pas à quoi tu joues, mais ne te frotte pas à la NSA.
Benden önce kendini düşünsen iyi edersin.
Vous devriez penser moins à ma peau et penser plus à la votre.
Bunu benim için mahvetmesen iyi edersin, Liz. çünkü kaburgalarını çıkarırım.
Tu ferais mieux de ne plus m'importuner avec ça, Liz sinon je vais te les enlever, toutes.
Alışsan iyi edersin kanka.
- Va falloir t'y faire, mon pote.
Kaçmaya başlasan iyi edersin. Çünkü, doğruya doğru, ne kadar kaçabileceğini sanıyorsun ki?
Vous devriez commencer à fuir... mais à dire vrai, jusqu'où croyez-vous pouvoir aller?
Kim olduğunu bilmiyorum, ama bence ona bulaşmasan iyi edersin.
Je ne sais pas qui vous êtes, mais je prends garde à ne pas l'énerver.
O sinsi aklına iyi sok şunu babanla ben ne olursa olsun birlikte olacağız anladın mı yani alışsan iyi edersin tatlım.
Pourquoi n'essaies tu pas d'insérer dans ton petit cerveau machiavélique que ton père et moi allons être ensemble quoi que tu fasses? Donc tu vas devoir t'habituer à moi, mon coeur.
- Geri çekilsen iyi edersin Damon.
Tu ferais mieux de reculer, Damon.
Tim Larsen, anneni taksan iyi edersin.
Tim Larsen, tu veux dire ta mère.
Ağırdan alsan iyi edersin.
Tu devrais peut-être ralentir le rythme.
Şimdi kendini hazırlasan iyi edersin.
Prépare-toi pour ce qui pourrait arriver.
Patronla çıkan benim annem, o yüzden orada "orospu gibi" oturmaya alışsan iyi edersin.
Le capitaine fréquente ma mère. Habitue-toi à être copilote.
Suya dayanıklı bir şeyler giysen iyi edersin.
Tu ferais mieux de mettre quelque chose d'imperméable.
Ben istekleri olan biriyim Ajan Blye. Sonsuza kadar müdür yardımcısı olarak kalmayacağım. Ve sen de geleceği düşünmeye başlasan iyi edersin.
Je suis un homme ambitieux Agent Blye, qui ne va pas rester directeur assistant pour toujours, et vous devez penser au futur.
Burada olduğumu söylemezsen iyi edersin.
C'est mieux de dire que je n'étais pas là.
Hemen bulsan iyi edersin, Audrey. Yoksa o güzel poponu sahnemden şutlayacağım.
Tu ferais mieux de la trouver, Audrey ma chère, ou je devrais te botter ton joli petit cul derrière l'entrée des artistes.
Buna ihtiyacımız var, sabote etmeye kalkışmasan iyi edersin.
On a besoin de ça, et tu ferais mieux de ne pas essayer de le saboter.
Bana cevap versen iyi edersin tatlım.
Tu ferais mieux de me répondre, mon amour.
- Ooh. Pekala. O'na alışsan iyi edersin.
Bien, peut-être que tu ferais mieux de t'y habituer.
Yolunda gitmeyen bir şeyler olsaydı şimdiye olurdu ama 22. haftayı tamamladığınıza göre artık pantolonunun fermuarını kapalı tutsan iyi edersin.
Elle en est à 22 semaines, ce serait pas mal de t'abstenir en fait.
Belki sen de aynısını yapsan iyi edersin.
Alors peut-être que tu devrais faire pareil.
O adadan gelmesen iyi edersin.
Je te défis d'essayer de quitter cette île.
Durumu kontrol altına alsan iyi edersin.
Tu dois prendre contrôle de la situation.
Damon, kapıyı açsan iyi edersin!
Damon, ça fait mieux que tu ouvres!
- Sussan iyi edersin.
- Tais-toi, ça fait mieux.
Kendini yarın için hazırlasan iyi edersin.
T'as intérêt à être prêt pour demain.
Artık sözünü tutmaya başlarsan iyi edersin.
Tu ferais mieux de commencer à suivre tes promesses.
Hapiste çürümek istemiyorsan sözümü dinlesen iyi edersin.
Si vous ne voulez pas pourrir en prison, rapportez-les.
Şimdi eve gitmeni istiyorum, annenin yanına git. İçeride kal, giysiyi koru. Ve telefonla aranda bir bağ kur çünkü seni aradığımda telefonu açsan iyi edersin.
J'ai besoin que tu retournes chez ta mère, que tu la fermes, que tu veilles sur l'armure, et que tu décroches le téléphone si j'appelle.
İnansan iyi edersin.
Tu peux le croire.
Şu anda benim ailemi de araya karıştırmasan iyi edersin.
Tu ferais mieux de rien dire contre ma famille en ce moment, okay? J'te préviens.
Ciddiyim. Altınları getirsen iyi edersin yoksa küçük yeşil adamın dört yapraklı yonca olacak!
C'est sérieux, trouve-moi de l'or ou ton menu copain va fumer les trèfles.
Şöyle bir durup ne yaptığını düşünsen iyi edersin Kirk.
Réfléchissez bien à ce que vous faites, Kirk.
Yaşamak istiyorsan, gaza bassan iyi edersin.
Si vous voulez vivre, vous feriez mieux de mettre les gaz.
Ne yaptığını iyi düşünsen iyi edersin.
Vous devriez réfléchir.
Nerede olduğunu söylesen iyi edersin. Boynunu kıracağım senin!
Vous avez intérêt à me dire où elle est, ou je vous brise la nuque!
Biraz kesinti yapsan iyi edersin.
Alors vous pourriez peut-être me laisser une chance.
- Yerde kalsan iyi edersin.
Oh, mon bras!
Yeteneğin ve isteğin olduğu sürece, Denise burada iyi yol kat edersin.
Si vous avez du talent et de l'esprit, Denise, ça se passera bien ici.
Danny, sen en iyi arkadaş günlerinden nefret edersin.
Danny, tu hais le "jour du meilleur ami".
İyi edersin. Aksi takdirde ücretinin geri kalanını alamazsın.
Tu as intérêt, sinon je ne paie pas l'autre moitié, compris?