Kalacak traducir francés
12,157 traducción paralela
- Her davacının yoksul olduğu tesadüfi bir olayın davasını aldın ki oldu da kazandık, alınan tazminat zayi olan ücretlerine yanında sıfır kalacak.
Tu as pris un cas de contingence où chaque plaignant et très pauvre, ce qui veut dire que, même si nous gagnons, la compensation pour des salaires perdus, c'est rien du tout.
Akşama kadar beklemeliyim. Oğlumuzu ormana vaftiz etmeye götürdüklerinde gemi bekçisiz kalacak ama benim de çok vaktim olmayacak.
Je dois attendre ce soir... quand ils emmèneront notre fils dans les bois pour le baptiser.
Adamlarından ikisi ormanda ölü olarak yatıyor şu an. Gerçekler Boston'dakilere ulaştığında benim Salem'e dönmem senin beni öldürme girişiminin yanında soluk kalacak.
Deux de vos hommes sont morts dans les bois, et je suis sûr que quand les faits seront exposés devant le conseil de Boston, mon retour à Salem ne sera rien en comparaison de votre tentative de meurtre.
Dijital mezarlığımda sonsuza dek gömülü kalacak.
Enterré pour toujours dans mon cimetière digital.
İkili Harekât, normal UNIT ilkelerine karşın bir uzaylı ırkını gizlice Dünya'ya yerleştirip kalacak yer sağlama üzerine oluşturulmuş gizli bir operasyondur.
Opération Double est une opération secrète, hors des structures UNIT, pour réinstaller et reloger - une espèce alien sur Terre.
Devon'ın öldüğü halka açıklandı mı, takım taklavat eyalete kalacak.
Dès que la mort de Devon sera public, Tout le kit and kaboodle (? ) sera attrapé par l'État
Söylemezsem içimde kalacak :
Je vais être direct.
Bu süre zarfında A.J. burada bizimle kalacak.
En attendant, A.J. va rester avec nous.
Alice'in kimliğini bulursan tüm dava stratejisini değiştirmek zorunda kalacak.
Tu vas peut-être réussir à identifier Alice, et elle devra changer son approche concernant cette affaire.
Kalacak bir yere ihtiyacın var mı?
T'as besoin d'un endroit oà ¹ vivre?
Kalacak yerim var zaten.
Je... J'ai dà © jà un endroit.
Yarın yargıçla görüşme ayarlayana kadar telefonun bende kalacak.
Et je vais avoir besoin de ton téléphone jusqu'à ce qu'on voie le juge demain. Non...
Görünüşe göre bu iş biraz daha beklemek zorunda kalacak.
Il semble que cela doive attendre encore.
Sanıyorum tüm "gerçeklere" dayanarak kimliğini belirlemek bana kalacak.
Je suppose que ça doit être ma décision, alors de savoir en me basant sur tous les faits.
Aramızda kalacak Timothy. Aslında öldürüldüyse göz kırp.
Entre nous, Timothy, faites-moi un clin d'œil s'il a été assassiné.
Aramızda kalacak.
Ça reste entre nous.
Şimdi herkes bunu bir yıl boyunca izlemek zorunda kalacak.
Et à présent tou le monde va devoir regardez ça, toute l'année.
Babanız geç kalacak. Acele edin.
Papa va être en retard, allez!
- Yemeğe kalacak mısın Andri?
Tu restes dîner avec nous, Andri?
O daima Amerika'nın Prensesi olarak kalplerimizde kalacak.
Elle était, et restera toujours, la Princesse de l'Amérique.
It Bu bitirmek için eğer biz birbirimize güvenmek zorunda kalacak gibi görünüyor.
Il paraît que nous devrons avoir confiance en l'un l'autre, si c'est terminer.
Ne demek istiyorsun? Yanına kâr mı kalacak?
Il va s'en tirer comme ça?
Berlin'le burada kalacak ve o patlayıcıları kimin yerleştirdiğini bulacaksın.
Tu vas rester ici avec Berlin. Tu vas découvrir qui a mis ces explosifs.
- Koyun da burada kalacak.
Et le mouton reste ici.
Hepimiz hakikati öğrenene kadar baş muhafız hayatta kalacak.
Le préfet doit rester en vie jusqu'à ce que nous avons la vérité.
Ve saygıdeğer ve sürgün edilmiş Cornwall Kontuna parçalanmış bedenim ve topraklarım kalacak.
Et l'honorable et très exilé comte de Cornouailles se tiendra là avec mes morceaux et mes terres.
Hepimiz hakikati öğrenene kadar baş muhafız hayatta kalacak.
Le maire doit vivre jusqu'à ce que tous sachent la vérité
Şiddetli çatışmanın arasında kalacak olanlar sakin olmalılar.
Les opérateurs ont besoin de se sentir à l'aise au milieu d'une violente confrontation.
Donup kalacak mısınız?
Serez-vous pétrifié ou allez-vous brillé?
Hastane, durumunun iyi olduğunu söylüyor ama bir süre orada kalacak.
L'hôpital dit qu'il est stable, mais il ne sortira pas de sitôt.
Hesaplarıma göre kaçırmada beşte bir ihtimalle Shada kazaya kurban gidecek ve üçte iki ihtimalle bazı masum insanlar çapraz ateş arasında kalacak.
On estime à 5 contre 1 qu'au cours du kidnapping, ils tueront accidentellement Shada, et à 3 contre 2, que des témoins innocents seront tués dans les tirs croisés.
O gittiginde sana Pi'yi yerlestirmen için gerekli zaman kalacak, anladin mi?
Ainsi tu seras seul et tu auras le temps d'installer le Raspberry Pi, ok?
- Aramizda mi kalacak?
- Ça reste entre nous?
- Bizimle kalacak.
- Elle reste avec nous.
Bu yanıma kâr mı kalacak yani?
Tu vas me laisser m'en tirer à si bon compte?
Allsafe beni kovmak zorunda kalacak ama tanıklık etmek yapılması en doğru şeydi.
Je sais que Allsafe va devoir me virer, mais témoigner était la chose à faire.
Söylediklerim gizli kalacak öyle değil mi?
Tout ce que je dirai restera protégé et confidentiel?
Geç kalacak. - Yine başı mı belada?
- il va être en retard.
Eğer belanın kalacak bir yere ihtiyacı olursa genelde kendine Ray Endicott ile bir oda buluyor.
Si les ennuis ont besoin de dormir quelque part, ils ont l'habitude de se trouver une chambre avec Ray Endicott.
Yakın zamanda serbest kalacak mı?
Sa libération est imminente?
Sonsuza kadar Lash olarak kalacak.
- Il restera Lash, définitivement.
Coulson'ın teklifini kabul edip biraz daha burada kalacak mısın?
Tu vas accepter l'offre de Coulson, de rester un peu pour quelque temps?
Gud Paloma'yı kardeşi olarak belirlerse bunların hepsi havada mı kalacak?
Et est-ce que tout ça prendra fin si Gus identifie Paloma comme étant sa sœur?
Stina yanımızda kalacak.
- Laisse, elle reste avec nous.
Ahmed burada kalacak. Kırık kalbini tekrar sağlığına kavuşturacak. Şansı varsa sevgi dolu ve doğurgan bir eş bulacak.
Ahmed reste ici, soigne son... cœur brisé, et avec,... de la chance, trouve une charmante partenaire fertile.
Yardımcım geç kalacak sanırım,... o yüzden saçmalamaya devam edebilirsin.
Mon associé est en retard, donc vas-y, invite moi à une promenade merdique.
Çünkü yüklü bir para söz konusu üstelik bir tesadüf sonucunda bu para firmada kalacak,... yani sen de yüklü bir ödeme alacaksın.
Parce que c'est beaucoup d'argent, Et maintenant que les compensations auxiliaires sont de retour au cabinet, c'est beaucoup d'argent pour toi aussi.
O-O burda sonsuza kadar kalacak ve ben burda bu oktavda konuşarak kalacağım.
Il va rester ici tout le temps, et je vais être coincé ici à parler dans cette octave tout le temps.
Morpheus işlemi aynı kalacak.
Le procédé de Morphée reste le même.
Evet. Baş muhafız hayatta kalacak.
Le préfet vivra.
Alarmlar 2 dakikalığına sessiz kalacak.
L'alarme est coupée pour 2 minutes.