Kalına traducir francés
2,655 traducción paralela
Okuldan sonraki çalışma gruplarına kalıyor musun?
Mme Sachs me déteste.
Lütfen kal. Bence kadın kendi başına bir peruğu takabilir.
Je pense qu'elle peut mettre sa perruque toute seule.
- Peki. Sen kal ve sorgulamaya hazırlanmalarına yardım et çünkü açıkçası, umurumda olan tek şey tek şey- -
Va avec eux, aide-les à se préparer, car honnêtement, je me fiche royalement...
Cihaz üstünde yaptığımız testlerde Strontium 90 kalıntılarına rastladık.
Le diagnostic sur le boà ® tier - elles montrent des traces résiduelles de strontium 90.
Bazen bir an önce kaçmak ikinci planda kalır. Önceliğiniz düşmanın sizi takip edememesini garanti altına almaktır.
Parfois, il est moins important de fuir immédiatement... que de s'assurer qu'ils ne vous suivent pas.
Arazinizin dışından gelen bir gaz hattınız mevcut ise hattın dış kısmına yerleştirilmiş bir C-4 kalıbı çitinizin tarafından korunan arazinizin içerisinde bile güçlü bir zincirleme patlama yaşanmasını sağlayacaktır.
Quand un réseau de conduites de gaz se trouvent sur la propriété, du C-4 sur une conduite de gaz à l'extérieur de la clôture provoquera une réaction en chaîne à l'intérieur du complexe que la clôture protège.
Öyleyse senin tarzına sadık kalırız.
Faisons cela.
Karısına hoşça kal dememi söyledi.
Il a dit de dire au revoir à sa femme.
- Vay canına. - Evet, arka odada kalıyor.
- Il vit dans la chambre du fond.
Tek başına kalırsan, bu karttaki adrese git.
Si tu te sens seule, tu vas à l'adresse sur cette carte.
2025 yılında serbest kalıp kalmayacağına karar verilecek.
En 2025, les autorités décideront s'il doit être relâché ou non.
Her zaman kendini bilen, özellikle de konu aşk ve sekse geldiğinde kalıpların dışına çıkmaktan ödü patlayan iyi bir kız olduğum için böyle düşünüyorsun.
Seulement car j'ai été cette fille avec bonne conscience qui était trop effrayée pour voir plus loin, surtout en terme d'amour et de sexe.
Lütfen yeni arkadaşını al, aşağı çamaşır odasına götür ve üstüne güzel, kalın bir şeyler giydiğinden emin ol.
Emmène ton camarade à la blanchisserie, qu'on lui donne un vêtement bien chaud.
- Postiş takıyormuş - ki bu da kafatasına kalıcı zarar vermiş - ve blumia hastalığı varmış.
Elle était boulimique, et elle avait des extensions qui ont causé des dommages permanents à son cuir chevelu.
Nereye geç kalıyorsun, Bree'yle hafta sonu kaçamağına mı?
En retard pour quoi? week-end avec Bree?
Her yaptığı yanına kar kalıyor.
Elle se fout du monde.
Chewie ve ben onların icabına bakacağız, siz burada kalın.
Chewie et moi allons nous en occuper, restez là.
O Çinli çocuk, bir haftalığına bende kalıyor.
C'est un Chinois qui va être là pour une semaine.
Zaman zaman sert çıkışlarla, büyük ve coşkulu kalabalıklara karşı konuşan Castro Başkan Kennedy'yi ismen anmasa da şayet Birleşik Devletler'den komünist rejimi yıkmaya yönelik yeni bir saldırı olursa, Küba'nın kendisini son kişi kalıncaya dek savunacağına söz verdi.
Dans son discours devant une foule enthousiaste, il n'a pas nommé explicitement le Pt Kennedy, mais a promis que les Cubains combattraient jusqu'au dernier si l'Amérique tentait à nouveau de renverser son régime.
Vay canına, kalınmış.
Sauve qui peut!
Güzel. O halde bize de, teslimat noktasına gidip onu yakalamak ve Finch'i bulmak kalıyor.
On l'attrape à la livraison, il nous emmène à Finch.
Jules, Chris ile birlikte kal. Belki onun yanına gelir.
Jules, reste avec Chris au cas où il le contacte.
Eğer hayatta kalırsak, beni yatağına alıcakmısın? Hayır.
- Tu couches avec moi si on s'en sort?
Weaver orada silah kalıp kalmadığına bakmamızı istiyor.
Weaver... Il veut être sûr qu'il y a pas d'armes.
Weaver orada silah kalıp kalmadığına bakmamızı istiyor.
Weaver veut que nous soyons sûrs qu'il n'y a pas d'armes là-bas. Il n'y en a pas.
Bu kalın kafatasları içindeki beyinler, bir kuşunkinden daha büyük değil. Ama güçlendirilmiş kafa yapıları, onlara yiyecekleri ile aralarına giren herhangi bir şeye karşı muazzam bir tos yapma yeteneği sağlıyor.
Les cerveaux à l'intérieur de ces épais crânes ne sont pas plus gros que celui d'un oiseau, mais leur tête renforcée en font d'excellents béliers, qu'ils utiliseront contre tout ce qui se mettra entre eux et leur nourriture.
Böyle bir suç neden yanlarına kalıyor peki?
Et pourquoi on ne les punit pas?
Tamam, çok büyük bir yatırım şirketinde çalışıyorum fakat şu ana kadar daire zamanına geç kalıp kızımın anaokulu öğretmenine yakalanmaktan korktuğum kadar korkmadığımı söyleyebilirim.
Bon, disons que je travaille pour une importante société de placements. Pourtant, rien ne m'effraie plus que de me faire attraper par la prof de maternelle de ma fille quand nous sommes en retard pour l'accueil.
Suratı neredeyse Wee Man'in kıçına sıkışıp kalıyordu.
Son visage est presque resté coincé dans le derrière de Wee Man.
Yanlarına - - Sana olduğun yerde kal dedim!
Restez où vous êtes, j'ai dis.
Kalın kürklü montları olmasına rağmen yinede soğuğu hissediyorlar.
Malgré l'épaisseur de leur fourrure, ils ont froid.
NCAA'nın başka şansı kalmaz. Lancer'ı ölüm cezasına çarptırmak zorunda kalırlar.
La Ligue n'aura d'autre choix que d'invoquer la peine de mort.
Kulağa ne kadar sevimsiz gelse de, doğa bir diktatörlüktür ve ya onu dinler ve onunla uyum içinde yaşarız, ya da kaçınılmaz kötü sonuçlarına katlanmak zorunda kalırız.
Aussi impitoyable que cela puisse paraître, la nature est une dictature, et nous pouvons soit l'écouter et vivre en harmonie avec elle, soit subir les inévitables conséquences néfastes.
Bir kıymık batınca bile seni ilaçla uyuşturmak zorunda kalıyoruz. Kıçına saçmalar saplanırsa ne yapacaksın?
Tu fais un drame pour une écharde, alors imagine-toi avec du plomb dans les fesses!
Seni almaya geliyorum. Korkuyu unut ve inancına bağlı kal.
Contrôle tes peurs et concentre-toi sur tes convictions.
Ben işteyken bu evde tek başına kalıyorsun.
Et je comprends. Rester seule ici quand je suis au travail.
Sıkalım kafasına.
On lui met une balle dans la tête.
Şefe kalırsa çalışmalardan birinin altına imzam çoktan atılmış.
Mon nom est déjà sur l'une, selon le chef. Le diabète...
Sessiz kalma hakkına sahipsin ki Richard, lütfen sessiz kal çünkü bir federal ajan ile bir polis memurunun eşini küçük çocuklarının önünde taammüden öldürmek özel bir durumdur.
Vous avez le droit de garder le silence, et je vous le conseille, car le meurtre prémédité d'un agent fédéral et de la femme d'un policier devant son fils mineur relève de circonstances spéciales.
Sonra da Jackie tek başına kalır.
Et Jacky restera seul..
Kalın bağırsak döngüsü yanına bağırsak zarına yerleştiriyorum.
Je pose la greffe dans l'omentum, près du gros intestin.
Desenli rüzgarlık tırnaklardaki iyot kalıntısı ve skor kağıdına yazdığı okuması zor yazıyı da göz önüne alırsak tek bir sonuca varabiliriz.
Si on tient compte du coupe-vent monogrammé, des taches d'iode sous les ongles, et des marquages illisibles sur la carte de score, il n'y a qu'une conclusion...
Packer masasına oturabilsin diye kalıcı olarak yerini değiştirmenin sakıncası olmaz herhalde.
Donc tu veux bien t'y installer pour que Packer prenne ta place.
Tek başına kal orada, ezik.
Reste tout seul.
Bir kaç gün daha kalıp, - Kaptan'ın taşınmasına yardım edecek.
Elle y reste un peu, le temps que le Capitaine s'en remette.
Eğer tekneyi çaldığımız veya çalınmasına yardımcı olduğumuz anlaşılırsa..,... aylarca burada tutuklu kalırız.
Si on se fait coincer pour ce bateau, ou même pour complicité, on sera coincés en détention pendant des mois.
Her şey ilk evliliğinden olma kızına kalır.
Tout ira à sa fille qu'il a eu d'un premier mariage et qui me déteste.
Kesinlikle kal. Yoksa seni arabanın arkasına bu üçüyle kilitlerim.
Et restes-y - - sinon je t'enferme dans le wagon avec ces trois-là.
Sana şunu söyleyeyim : Sanat Festivali Derneğinin onayına ihtiyacı yok bunun. Bu resim kalıcı çünkü.
Je le dis, ceci n'a pas à être approuvé par l'association de la fête de l'art, parce que c'est désormais une exposition permanente.
Rengi değişmez ve beyaz kalırsa yeterli ve güvenilir olduğun için aramızda kalabileceğin anlamına gelecek.
S'il ne change pas de couleur et reste blanc, ça voudra automatiquement dire que tu es compétente et assez fiable pour rester avec nous.
Ama çanta, yarısına kadar doluyken yan yüzeyde kalıyor.
Mais un sac à moitié vide a des plis dans le tissu.