Kalıyor musun traducir francés
279 traducción paralela
Yani kalıyor musun?
Vous restez?
Yemeğe kalıyor musun?
Tu déjeunes?
Akşam yemeğine kalıyor musun?
Vous restez dîner?
Kalıyor musun?
Est-ce que tu restes?
Evet, gidiyor musun kalıyor musun?
Bon, est-ce que tu reste ou tu part?
- O halde kalıyor musun?
Alors, tu restes avec moi?
Kalıyor musun?
Tu repars?
Kalıyor musun?
Tu pars ou tu restes?
Yani, kalıyor musun, yoksa kasabaya mı gidiyorsun?
Vous voulez aller au village ou vous préférez rester?
Yani kalıyor musun?
Voulez-vous dire que vous restez?
Yani kalıyor musun? Öyle karar verdim, Jim.
- Tu veux dire que tu restes?
- Kalıyor musun? - Fikrimi değiştirdim.
- J'ai changé d'avis.
Kasabada kalıyor musun?
Allez-vous rester au village?
Pekâlâ, son kez soruyorum, geliyor musun, kalıyor musun?
Bon, une bonne fois pour toutes, tu viens ou tu restes?
- Kalıyor musun?
- Vous restez?
- Motel, bizimle yemeğe kalıyor musun?
Motel, tu dînes aussi avec nous?
Evde hiç kimseyle yalnız kalıyor musun?
Vous arrive-t-il d'être... seul avec quelqu'un, là-bas?
- Saçları ıslandığı zaman... - Onunla hiç yalnız kalıyor musun?
Vous arrive-t-il d'être tous deux seuls?
Geliyor musun kalıyor musun?
Tu viens ou tu restes?
- Yani, kalıyor musun?
Alors, tu restes?
- Kurallara bağlı kalıyor musun?
C'est bien la règle du jeu?
Kalıyor musun?
Restes-tu?
Kalıyor musun? Evet.
Tu restes, Mark?
Kalıyor musun? Ya sen?
Vous restez ici?
Sen kalıyor musun?
Tu restes?
Kalıyor musun?
Tu restes ou pas? - Lâche-moi d'abord.
- Ne o, yoksa kalıyor musun?
- Tu restes?
Kalıyor musun, geliyor musun?
Qu'est-ce qu'il se passe?
- Kalıyor musun?
- C'est vrai?
Kalıyor musun?
Tu vas rester?
Yakışıklı çocuklar etrafındayken odun gibi oluyor ve donup kalıyor musun, ve hatta o seni seviyorsa ya da sevmiyorsa bilmezsin?
Est-ce que tu te bloques et te transformes en bois quand tu es à coté d'un beau mec et que tu ne sais même pas si il t'apprécie?
Sen kalıyor musun?
Vous restez?
- Ongewasgone, sen kalıyor musun?
Ongewasgone, tu restes? - Oui.
- Kalıyor musun?
Vous restez?
- Geliyor musun, kalıyor musun?
- Tu viens ou tu restes?
Biliyor musun, senin yanında dostumuz Shapeley amatör kalıyor.
Comparé à vous, mon ami Shapeley est un amateur.
Burada oturup diğer insanların sevişmelerini izlemek zorunda kalırsam aklımı kaçıracağımı anlayamıyor musun?
Tu ne vois pas que je vais devenir folle à regarder les autres être amoureux?
Geliyor musun, kalıyor musun?
Tu viens ou non?
Eski günlerde nasıl sayıştığımızı hatırlıyor musun'çık çıkalım çayıra yem verelim ördeğe'... - Ördek yemi yemeden...
Vous souvenez-vous, quand nous étions petits nous avions une jolie comptine.
Sen kalıyor musun?
Je me tire.
- Kalıyor musun?
- Tu restes?
Senin yanında birkaç hafta kalıp kalamayacağımızı sordum. Ne cevap verdiğini hatırlıyor musun?
Je vous ai demandé de pouvoir rester quelques semaines.
Ateş açmak zorunda kalırdık ve Bolşevikler'in istediği savaş çıkardı. Anlıyor musun?
Il aurait fallu faire feu, et les bolcheviques avaient leur guerre.
Anlamıyor musun? Kalırsam... belki... Ah!
Tu ne comprends pas que si je restais, je risquerais de... laisse-moi tranquille!
Anlamıyor musun? Kravat cinayeti zanlısı. Ve şu an otelimizin üst katında kalıyor!
L'assassin à la cravate est chez nous.
Geç kalınmış. Anlıyor musun?
Trop tard, vous m'entendez?
Kalıyor musun?
Tu restes?
- Kalıyor musun?
Tu veux voir?
Hatırlıyor musun, dişime takılan kalıbı kırdığımda nasıl delirmişti?
T'as oublié sa fureur quand j'ai cassé mon appareil dentaire?
Seni incitmek istemiyorum... fakat zorunda kalırsam seni öldürürüm, anlıyor musun?
Je ne vous ferai du mal que contraint, vous comprenez?
Anlamıyor musun? Bu şekilde Wei Wei burada kalıp resim yapabilir. Sen de sizinkilerin yakandan düşmelerini sağlayabilirsin.
Wei-Wei deviendrait américaine... et tes parents te ficheraient la paix.