Kurtarın traducir francés
4,641 traducción paralela
Bizi Romalılardan kurtarın efendimiz!
Sauve-nous des Romains, Seigneur.
Ve önce pahalı şeyleri kurtarın.
Sauvez les trucs chers en premier.
Lütfen bebeğimi kurtarın.
S'il vous plaît sauvez mon bébé.
Canınızı kurtarın!
Sauvez vos vies
- Köpeği kurtarın!
- Et sauvez la chienne!
Peki ya beni kurtarışların?
À chaque fois que tu m'as sauvée...
Kurtarılmaması gerekiyordu.
Elle n'était pas censée l'être.
Ölüp yeniden canlanmanın kaderimde olduğu aşikar tıpkı kurtarıcımız İsa gibi.
Mon destin était de mourir puis de renaître, comme notre Seigneur.
Eğer suçunu kabul edersen, bizi duruşmadan kurtarırsın.
Si vous plaidez coupable, vous nous épargnez à tous un procès.
Kendini kurtar, Jack.
Vous n'avez pas à assumer, Jack.
Will'i suçlu bulunmaktan ve hayatını kaybetmekten şimdilik kurtarıyor.
Sans verdict de culpabilité, il sauve la vie de Will.
Ben gittikten sonra onu benim için kurtarır mısın?
Allez-vous le sauver pour moi, quand je ne serai plus?
Onların hayatını kurtarıyoruz.
Et on sauve ces hommes.
Sen kimi kurtarırsın?
Qui sauves-tu?
İnsanların hayatını kurtarıyorsunuz.
Tu sauves la vie des gens.
Bu yetmezmiş gibi sabık kurtarıcım bir rüyanın parçası olmak için fazlasıyla iğrenç olan kokularını hatırlatırcasına yayıyordu.
Si bien que mon sauveur empestait trop pour qu'il fasse partie d'un de mes rêves.
Lafı açılmışken sence Klaus, onu kurtarmak yerine Hayley ve kurt arkadaşını kurtarıp onu o hâlde bıraktığını öğrenince ne yapacak?
D'ailleurs... Que va faire Klaus quand il saura que tu l'as laissé souffrir pour sauver Hayley et ses amis?
Bak ne diyeceğim? Senin bana gelip "Vee, n'olur beni bu grup evinden kurtar." dediğinde sana hayır demenin ne kadar kolay olduğunu biliyor musun?
Sais-tu combien il aurait été facile de te dire non quand tu m'as demandé :
"Beni bu ayyaş sütbabamdan kurtar n'olur."
"Sauve-moi de mon enfoiré de père d'accueil!"
İkimiz de okyanusun ortasında boğuluyor olsak, birimizi mi kurtarırdın?
Imagine qu'on se noie dans l'océan, et que tu ne puisses en sauver qu'une.
Bir gün bir kraliçe olursan Burgess bir sürü mutlu kanun çıkarırsın ve bütün bunlardan insanları kurtarırsın. - Ama o zamana kadar devam, tamam mı?
Quand tu seras la reine d'un jour, tu pourras garder les gentilles lois et jeter les méchantes, mais en attendant bouge-toi.
Kurtarıcı olmana gerek yok.
Vous n'avez pas besoin d'être un martyr.
Birlerin kutsal annesi, hardal yüzlü kurtarıcımız halen arınmamış, aramızda saklanan bir Beş var.
Grande mère des 1, sauveuse à la moutarde, il y a toujours un 5 parmi nous qui n'a pas été purifié
Asla güvende olmadığımın, Kurtarıcı için istediğim, hayal ettiğim gibi bir hayatın olmadığının hatırlatıcısı.
Un rappel pour me dire que je n'étais jamais en sécurité, que ce que je voulais, ou croyais vouloir, n'est pas prévu pour la sauveuse.
Eğer beyaz şapkalar yoksa, eğer herkes kötü ise, eğer herkes kendini düşünüyorsa, eğer sevdiğim herkes bir canavarsa, kimse kurtarılmaya deymiyorsa, tüm bunların anlamı ne?
S'il n'y a pas de gentils, si tout le monde est mauvais, si le jeu est toujours truqué, si tous ceux que j'aime sont monstrueux, si personne ne vaut la peine d'être sauvé, à quoi bon?
Eğer beyaz şapkalar yoksa, herkes kendi derdine düşmüşse, sevdiğin herkes bir canavarsa, kurtarılmaya değer birileri elbette ki vardır.
S'il n'y a pas de gentils, si le jeu est toujours truqué, et si toutes les personnes que tu aimes sont des monstres, il y a en effet, quelqu'un qui mérite d'être sauvé.
İkimizi de bir sürü zahmetten kurtarırdın.
Ça nous aurait épargné à tous deux bien des soucis.
- Çok iyi işte. - Aile, zor durumların mükemmel kurtarıcısıdır.
La famille peut être la solution parfaite
Amerikalıların hayatlarını kurtarıyoruz.
On sauve des Américains.
Bir masum Amerikalının hayatını kurtarıyorsa zavallı kariyerimden kalan her gün bunu yapacağım.
Chaque jour du reste de ma triste carrière, je continuerai si cela permet de sauver ne serait-ce qu'une seule vie américaine.
Sonuçta kimseye bir şey söylememiş gibi duruyor, yani bu seni biraz kurtarır gibi.
On dirait qu'elle n'a rien dit à personne de toute façon, donc, je suppose que ça t'as décroché un peu
Sen beni kurtarırsın.
Je te sauve.
Bebeği benim yerime kurtarırmısın?
Sauve le bébé, pas moi.
Bu gece Lord Hazretleri'nin giyinme odasında uyuyacaksınız, yarın neyin kurtarılacağına bakacağız.
Vous dormirez dans le cabinet de Monsieur cette nuit, nous verrons demain ce qui peut être sauvé.
"Eğer Gezgin kurtarılırsa, ve ilk lanet başarısız olursa o tekrar lanetlenecektir. Bu dünyada geçirdiği 7 günden sonra acı çekerek yok olacaktır."
"Si l'Errant est sauvé, et que le premier sort vient à échouer, il devra être maudit à nouveau, pour souffrir et périr avant qu'il n'ait passé sept jours sur la Terre."
Arkadaşını kurtarıp ömür boyu o canavar olmadan yaşayabilmek için ödemen gereken sadece küçük bir bedel.
Un petit prix à payer pour guérir ton ami et vivre une vie libre sans monstre.
Arkadaşını kurtar.
Sauve ton ami.
Birilerini kurtarıyoruz, ama yine kaybediyorlar. Bugün olmazsa yarın.
On sauve quelqu'un, ils perdent quand même, c'est juste demain, et pas aujourd'hui.
Lütfen Oliver'ı kurtarın.
S'il vous plaît, sauvez Oliver.
Adamın hayatını bir kez kurtarırsan gümüş madalya alırsın.
Sauve la vie d'un homme, gagne une médaille.
İkince kez kurtarırsan gider smokin kiralarsın.
Sauve-le une deuxième fois, loue un costume.
Slade'in Mirakuru ordusunu saldıktan sonra ortada kurtarılacak bir şehir kalacağını mı sanıyorsun?
Tu penses qu'il y aura une ville à sauver une fois que tu auras libéré l'armée Mirakuru de Slade?
Harikalar diyarı'nıda kurtarırsın.
tu peux sauver le pays des Merveilles.
O halde kendini kurtar "kahraman." Tüm dünya sahne alanın artık.
Alors sauvez-vous vous-même, "héros". Vous êtes la scène du monde entier.
Kıçlarını kurtarıp, onları ambulansa bindirmek.
vous le foutez dans l'ambulance, et vous vous cassez de là!
Neyse, bir keresinde kalp krizi geçiren bir kadını kurtarıyordum.
Bref, une fois, je suis allé sauver cette femme qui faisait une crise cardiaque.
Hayat kurtarıyor oluruz ve onların izini sürmek haftalar alabilir.
Ce sont des dommages collatéraux. Nous sauverons des vies, et ça pourrait prendre des semaines de les traquer.
Kurtarıcımız Yüce İsa'nın adına çarmıha geriliyorsun.
Tu es crucifié au nom de notre Sauveur, Jésus Christ.
Ama eğer böyleyse bir daha kurtarılmaya ihtiyacın olduğunda dizlerinin üstüne çöküp dua edersin, tamam mı?
Mais si c'est le cas, la prochaine fois que tu as besoin d'un sauvetage, puis-je suggérer que tu te mettes à genoux et que tu pries?
Nasıl bitiyor söyleyeyim eğer şimdi gidersen fıstıklarını kurtarırsın.
Oh, voilà comment ça fini si tu pars maintenant tu peux garder tes noisettes.
İnsan doğasına karşı ama hayat kurtarıyor, şimdi kıçını kaldır.
C'est contre-nature, mais ça sauve des vies, donc bouge tes fesses.