Kusuruma bakmayın traducir francés
467 traducción paralela
- Hayır, olmaz. Kusuruma bakmayın.
Non, non, excusez-moi.
Kusuruma bakmayın.
Excusez-moi.
- Rahatsız ettiysem kusuruma bakmayın.
- Désolé si je vous dérange.
Sevgili dostlarım, lütfen kusuruma bakmayın... ama biraz larenjit olmuşum da.
Vous m'excuserez. J'ai un peu de laryngite.
Kusuruma bakmayın.
Désolée.
Kusuruma bakmayın.
Je suis désolé.
Lafınızı böldüğüm için kusuruma bakmayın ama bu parlak numune, uzun mu yuvarlak mı kare mi yoksa dikdörtgen mi kıvırcık istediğinden pek emin durmuyordu.
Pardon de vous déranger, mais ce jeune génie n'a pas su m'expliquer. J'ai apporté un choix.
- Bu saatte habersiz geldiğim için kusuruma bakmayın. - Önemli değil.
Désolé de vous déranger à cette heure.
Demin öne doğru uzandığınızda korktuğum için kusuruma bakmayın.
Pardonnez-moi d'avoir eu peur lorsque vous vous êtes penché.
- Kusuruma bakmayın.
- Excusez-moi.
Sizi birdenbire bırakacağım için kusuruma bakmayın.
J'espère que vous me pardonnerez de vous quitter.
Kusuruma bakmayın.
Pardon.
Kusuruma bakmayın ama sol çizmenizin topuğundaki çamur sadece Seven Oaks'a özgü bir toprak türünden.
Pardon de le faire remarquer, mais votre talon gauche porte une boue spécifique à Seven Oaks.
- Profesör, sizinle konuşmalıyım. Kusuruma bakmayın, geç oldu.
Il est tard, et un vieillard n'a plus l'énergie des jeunes.
Edeceğinize eminim, ama kusuruma bakmayın.
Je suis absolument sur que vous pouvez, Mais pardonnez-moi, monsieur.
Siz bu rüzgarda beklettiğim için kusuruma bakmayın.
Désolée de vous avoir fait attendre.
Kusuruma bakmayın.
Je vous demande pardon.
Sadece bir ölü, kusuruma bakmayın.
Juste un cadavre, si l'on peut dire.
- Evet. Lütfen beklettiğim için kusuruma bakmayın.
Excusez-moi de vous avoir fait attendre.
Kusuruma bakmayın. Söz veriyorum sizi tekrar ısırmayacağım.
Pardon, je vous promets de vous laisser en paix.
- Kusuruma bakmayın, kalkmayı bilemedim.
- Je vous ai retenue trop longtemps. - Je vous en prie.
- Rahatsızlık için kusuruma bakmayın hanımefendi. Ben Bay Proctor.
Désolé de vous déranger, je suis le fondé de pouvoir.
Affedersiniz, kusuruma bakmayın. Bir şey yok. Hiçbir şeycik yok.
Pardonnez-moi.
Bu kadar zahmet verdiğim için kusuruma bakmayın ama geceleri korkuyorum ve...
Désolée du dérangement. J'ai des angoisses la nuit.
Kusuruma bakmayın, resmi olarak tanışmadık.
Nous n'avons pas été présentés.
Siz kusuruma bakmayın.
- Penses-tu!
Kusuruma bakmayın, karşılamaya gelemedim.
Excusez-moi de n'avoir pu vous accueillir.
Kusuruma bakmayın, ama beni şaşırttınız peder. İyi bir aile kızının bu yakışıksız şeyleri görmesine göz yumdunuz.
Je vous félicite pas, monsieur l'abbé, excusez-moi de vous le dire, de l'amener ici et de lui laisser voir des choses qui sont pas pour elle.
Kusuruma bakmayın Bay Gauge.
Excusez-moi, M. Gage?
Kusuruma bakmayın, benim alışverişe gitmem gerek.
Excusez-moi, j'ai mes petites courses a faire.
Gidebilir miyim? Kusuruma bakmayın.
Je suis votre supérieur et je vous demande de la relâcher.
Asıl benim kusuruma bakmayın.
- Je suis au regret. - Je vous ordonne d'obéir.
Kusuruma bakmayın!
Voulez-vous bien m'excuser?
Kusuruma bakmayın, Gracchus.
Pardonne-moi, Gracchus.
Kusuruma bakmayınız.
Veuillez m'excuser...
İşiniz başınızı aşkınken rahatsız ettiğim için kusuruma bakmayın.
Excusez-moi de vous déranger. Vous êtes très occupé.
Kusuruma bakmayın artık.
Que tout cela est agréable!
- Evet, kusuruma bakmayın.
C'est mieux.
Körlüğümden ötürü biraz sakarlaşırsam kusuruma bakmayın.
Pardonnez d'avance ma maladresse, je suis aveugle.
Kusuruma bakmayın, hanımım, ama bütün yemekler servise hazır zaten.
Pardonnez-moi, mais tout est prêt pour les servir.
Lütfen, kusuruma bakmayın.
Je vous prie de m'excuser.
Abarttıysam kusuruma bakmayın, ama aziz bile olabilir o adam,... Cristian biraz farklı - Yanlış mıyım, Cristian?
On dirait un saint, même si Cristian pense... Hein, Cristian?
Kusuruma bakmayın, lordum.
Pardonnez-moi, milord.
Güldüğüm için kusuruma bakmayın, ama...
Excusez-moi si je rigole, mais pour un mort, vous êtes en forme!
Kusuruma bakmayın.
Merci d'avoir fait tout ce chemin.
Kusuruma bakmayın.
Je perds la tête.
Kusuruma bakmayın, bayan.
Pardon!
Kusuruma bakmayın.
Il faut m'excuser.
Erkenden gittiğim için kusuruma bakmayın.
Je suis désolé que vous partiez si tôt.
Kusuruma bakmayın, Ana Rahibe.
- Le jardinier du couvent portait au genou une clochette..
... kusuruma bakmayın diyorum.
- Père!