English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ K ] / Kıran

Kıran traducir francés

2,127 traducción paralela
Sik kıran!
Destructeur de bite!
Dünyada en çok güvendiği insana mı, Ya da sen, onun kalbini kıran insana mı?
La personne en qui elle compte le plus, ou toi, la personne qui lui a brisé le cœur?
Wilkes'in boynunu kıran şeyin kaza olduğunu da sanmıyorum.
Je ne crois pas que la collision a rompu le cou de Wilkes.
Dinah depodaki camı kıran kişiydi.
Dinah a brisé les glaces de l'entrepôt,
Rekor kıran yemek kitabını suratına çarpıverseydin. Geçen hafta alışveriş merkezindeki yiyecek reyonunda yaptığın gibi.
Tu aurais dû sortir un exemplaire de ton livre de recettes à succès, comme la semaine dernière, au centre commercial.
O bir peysmekırd * sevdalısı. O bir kalça kıran.
Elle aime les stimulateurs cardiaques Et quand la hanche craque
Kolun, senin sikik kolunu kıran bendim...
Ton bras, ton putain de bras. C'était moi
İbrahim gönlümü put sanıp kıran kim? "
Qui est-ce qui brise mon coeur en le prenant pour une idole "
Turk ve ben, Kalp Kıran Gizemi'ni çözmek için çok çalışıyorduk.
Turk et moi travaillions à résoudre le mystère du bourreau sentimental.
# Körfezdekilerin kalbini Kıran kadınım #
Celle qui brise les coeurs
Fındıkkıranın çenesini kıran iyi adam bu işte
Voici le brave jeune homme qui a brisé la mâchoire de mon Casse-Noisette.
Oyuncakları kıran çocuk için herşey olanaklı.
Tout est permis à celui qui casse toujours ses jouets!
- Kıran kırana.
- Tu m'étonnes.
Hâlâ kendi cevizini kıran kaldı mı, nine?
Qui décortique encore ses noix, mamie?
Bir yağmur kıran!
Un dalot!
Makedonik bir volkan gibi silikon çatlağından fışkıran ve gonzonun * geçmişin hikayeli resimlerini katlettiği karanlık bir dönem.
Une sombre époque où la folie du silicone a fait irruption et où le gonzo a tué les films à intrigue.
Kıran kırana mücadele edin kızlar!
- Bonne chance les filles
Seni son gördüğümde kız kardeşimi Belfast'ta sıkıştıran İngiliz piçlerinden kurtarıyordun.
La dernière fois que je t'ai vu, tu sauvais ma soeur de ces salauds d'Anglais... qui l'avaient épinglée à Belfast.
Sen müdürün kızısın. Naomi Clark'ın evindeki partiye polisleri çağıran sensin.
C'est toi qui as appelé les flics à la fête de Naomi Clark.
Dur bakalım anlamış mıyım, seni kaçıran adam kısa ve şişman aynı zamanda uzun muydu?
Vous dites que l'homme qui vous a retenu était petit et gros mais aussi... grand.
Doğruluğun göz kamaştıran ışığına çıkıyorum.
Je m'avance... dans la lumière crue... de la vérité.
Lynette, kızım bir makineye bağlı, onun hayatını karmaşıklaştıran adam- - varlığını bile bilmediğim bir adam, onu bu hale sokmuş olabilir. O yüzden adil olmamı bekleme.
Lynette, ma fille est branchée à une machine, et le gars qui complique sa vie... un garçon dont je n'ai même pas entendu parler... pourrait l'avoir mise là, donc je n'ai pas besoin d'être juste.
- Yani, biz, Bolenler'in evini basan kızgın bir kalabalık görmek istemeyiz. Özellikle de, Danny'nin Julie'ye saldıran kişi olup olmadığından emin değilsek.
On ne veut pas d'une foule en délire devant chez Danny, surtout si on n'est pas sûrs qu'il a attaqué Julie.
* Tanrı şahidim olsun ki... * * Timsahları evcilleştiren bir kız yaşardı * * Salatayı karıştıran Annie *
lived a girl that I swear to the world made the alligators look tame Poke Salad Annie...
Kıyafet, insanı hayvandan ayıran şeydir.
C'est ce qui nous sépare des animaux.
Sonra da bana, beni hatırladığını çünkü. ... onu fıstık ezmesiyle tanıştıran kişi olduğumu söyledi.
Puis il m'a dit qu'il se souvenait de moi parce que je l'avais initié au beurre de cacahuètes.
Onu sıkıştıran izotop bağları kaybolur kaybolmaz, moleküller yeniden biçimlenir.
Les liaisons isotopiques se défont et l'eau se dilate.
Seni kızdıran Michael'dı.
C'était Michael qui vous mettait en rogne.
Eh, artık o çocukların onları utandıran bir anaları var.
Maintenant, vous êtes la honte de vos enfants.
Tüm bu telekomünikasyon şirketleri uyduları, cep telefonu antenlerini, fiber optik kablolarını, ve harika telefonunuzu çalıştıran tüm o şeyleri borsa çökünce, bakım masrafları kısılacak.
Toutes les sociétés de télécom qui opèrent les satellites, les antennes-relais les cablages de fibre optique, et tout ce qui fait fonctionner votre merveilleux téléphone portable, coupent les budgets de maintenance à mesure que les cours de la bourse s'effondrent,
Çeşitli yüksek risk gruplarında karmaşık aşılamada başarı oranını artıran bir teknik tasarladım.
J'augmente le taux d'implantation chez les groupes à risque.
- Kızları çalıştıran kadın.
Une maquerelle, une sorte de gourou.
O, kızgın ve bağıran bir adamı günahtan kurtardı. Bunlar benim paylaşacağım son sözlerim.
Ce sont les derniers mots que je radiodiffuserai.
Birileri çoktan çıkıp suçlamaları kabul etmişken, Washington bilinç kaybının nedenlerini araştıran bir soruşturmayı daha ne kadar finanse eder sizce?
Vous pensez que Washington va continuer à financer une enquête sur les causes du black out alors que quelqu'un a avoué en être le responsable?
İnsanları kızdıran şey, ki haklılar, yöneticiler başarısızlıkları için ödüllendirildiler.
Ce qui énerve les gens à juste titre c'est que ces patrons soient récompensés pour leurs erreurs.
Fesatlık uyandıran bir söylem.
Maintenant, ça semble sinistre.
Maytap, havai fişek torpil, kız kaçıran.
Chandelles romaines, fusées-bouteilles, brillants, papillons dansants.
Seni kızdıran bir şey mi yaptım, bir şey mi söyledim?
Est-ce que j'ai fait ou dit quelque chose qui t'a énervée?
... orası sadece bir ada değildi. Sanki, cennetten bir köşeydi. Dalgaların hayranlık uyandıran renkleriyle olsun mercan kayalıkları ile olsun, kıyıdaki görkemli yatların manzarasıyla olsun...
"... car le Pays de l'Imaginaire est toujours plus ou moins une île, avec, ici et là, d'étonnantes taches de couleur, des récifs de corail et, au large, de fins voiliers corsaires. "
Bu nedenle, mükemmel Hayat Ağacı'na inanıyorum, içinde ölü ve kırılmış olan dalları da barındıran, Dünya'nın kabuğu, yüzeyi kaplarken bununla...
Ainsi, je crois qu'avec le grand arbre de la vie qui recouvre la terre de ses branches mortes et brisées pendant que la surface se recouvre...
Ben de önde sürekli deli gibi bağıran kız olacağım.
Je hurlerai comme une malade, au 1er rang.
Ama taktığın mantık maskesinin ardında beni kaygılandıran bir kırılganlık seziyorum.
Mais sous votre masque de logique, je sens une fragilité. Cela me préoccupe.
Satış rekorları kırsa da bizi heyecanlandıran amatör filmler.
- mais on préfère les petits films.
Baba denemedin bile, beni asıl kızdıran şey bu.
Le pire, c'est que t'as même pas essayé.
Beni asıl kızdıran ne biliyor musun?
Sais-tu ce qui me met en colère? Cette connasse de Lily.
Kırmızı Ringa, Düşmanlarının ve Yırtıcı hayvanların Yumurtalarının... yerini bulamaması için onların... zihinleriyle oynayan ve hedef saptıran bir balık türüdür
Elle rappelle la tactique d'un poisson pour protéger ses oeufs des prédateurs. Il se projette devant l'ennemi... et détourne l'attention de la cachette de ses oeufs.
Bana duşta saldıran kız!
La fille qui m'a attaqué dans la douche.
Monty Taylor'ı, Ford Dagenham'dan toplantıya çağıran kıdemli üyesini kürsüye davet ediyorum.
Et le convoquant principal Ford Dagenham
Hocam, Ran Qiu ve benim gelmeden önce bitirmemiz gereken işlerimiz vardı o yüzden geç kaldık!
- et nous sommes en retard. - Oui, maître.
Votkalı jöleleri boğazına tıkıştıran sendin.
C'est toi qui lui faisais ingurgiter des shooters de Jell-O.
Akranlarını başarı kadar kıskandıran bir şey yoktur derler.
Le succès se manifeste par la jalousie de nos pairs.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]