Kıskandın mı traducir francés
599 traducción paralela
Kıskandın mı?
Jaloux?
Kıskandın mı? - Sen de mi bacağını kırmak istiyorsun?
Tu veux aussi te casser une jambe?
Beni kıskandın mı, Lizzie?
Tu ne m'envies pas, Lizzy?
- Kıskandın mı?
- Serais-tu jaloux?
Ne oldu, Otello? Kıskandın mı?
Que se passe-t-il, Othello?
- Kıskandın mı? Bu tipi mi?
De cet individu?
N'ooldu yoksa kıskandın mı?
Vous êtes jaloux, c'est ça?
Kıskandın mı, Joe?
Jaloux, Joe?
- Kıskandın mı?
Tu es jalouse?
- Baron kıskandın mı? - Haydi git buradan!
Barò, tu es jaloux, maintenant?
Kıskandın mı, dostum?
t'es pas Jaloux, cher ami?
- O kadar kıskandın mı?
Pauvre Malcolm, si jaloux?
- Kıskandın mı? - Hayır.
Tu es jalouse?
Kıskandın mı?
T'es jaloux?
- Ne o, kıskandın mı?
Ne me dis pas que tu es jaloux?
Ne o kıskandın mı yoksa?
Serais-tu jaloux?
- Kes şunu! Kıskandın mı?
Tu es jaloux?
Kıskandın mı?
- Jaloux? Toi?
Kıskandın mı Isis?
Tu es jalouse, Isis?
- Kıskandın mı?
- Tu es jalouse?
Kıskandın mı?
- Toi? Jalouse? - Parfaitement.
- Kıskandın mı?
- T'es jaloux?
Kıskandın mı koca adam?
T'es jaloux?
- Kıskandın mı?
- Ça fait mal, hein?
- Kıskandın mı?
- Jaloux?
Gitme! Kıskandığım için söylemiyorum!
Pépé, n'y va pas... je ne suis pas jalouse, mais n'y va pas... c'est pas la peine!
- Hanımını kıskandığını düşünüyorum Nancy.
- Tu es jalouse de ta maîtresse!
Ben sadece senin 19 yaşını kıskandım, ama geçti artık.
J'étais juste jalouse de tes 19 ans, mais ça passera.
- Şampanyanı çok kıskandım. - Hoşçakalın.
Je vous envie votre champagne.
Yaptıklarımın hepsi seni kıskandırmak içindi.
Tous ces excès, c'était pour te rendre jaloux.
Bak Jo... İnanır mısın, incindiğim ya da kıskandığım için gelmedim buraya.
Ne croyez pas que je suis vexée ou jalouse.
Granada'da olanları unuttun mu? Bir adamı kıskandığından mı ne ona bıçak atmıştın hani?
À Grenade déjà tu as poignardé un homme par jalousie.
Kıskandın mı?
- Croyez-vous?
- Kıskandınız mı? Bu yüzden mi?
Par jalousie?
Söyle bana, bunu beni kıskandırmak için yapmadın mı?
Oui. Tu voulais me rendre jaloux?
Bu soğuk, kaba tavrımızın altında sizi kıskandığımızı düşünmekten zevk alıyorsunuz, değil mi?
derrière notre froideur, vous pensez qu'on vous envie, non?
Kıskandın mı?
Tu n'as qu'à pas m'envier.
Her durumda dövüşe ne derece istekli olduğumu... ve de... senin beni kıskandığını kanıtladım.
Que j'avais des pâturages que j'étais prêt à défendre. Et j'ai prouvé... J'ai prouvé que tu étais jaloux.
Kıskandın mı?
Tu es jaloux?
Tüm bu zamanlar senin yaptığın işi kıskandım. Tüm bu zamanlar senin yaptığın işi kıskandım.
Tout ce temps, j'étais jalouse de ton travail.
Kıskandım mı sandın?
Tu crois que je suis jalouse?
Başka kadın veya erkeği kıskandığımızdan mı?
S'agit-il de jalousie?
Buradan Pocatello'ya kadar tüm eksik etek sarışınların ve dar görüşlü tezgâhtarların Oregon Kid'i kıskandıklarını bilmek seni şaşırtır mı?
Le croirais-tu, le Kid d'Oregon est envié par tous les petits employés et tous les morveux de la région.
Bayan Charlotte beni tuttuğu için hep kıskandın.
Vous êtes jalouse car Mlle Charlotte m'a toujours aimée.
Yaşlı bir denizci çapkını kıskandırmama kim yardım eder?
Qui pourrait m'aider à rendre jaloux un vieux loup de mer?
- Siz onu hiç kıskandınız mı? - Hayır.
- Avez-vous été jalouse d'elle?
- Ne? - Arkadaşınızı mı kıskandı?
Quoi?
Zaten Bay Hanlon'un üzerimdeki etkisini kıskandığını biliyorum.
Vous avez toujours été jaloux de l'influence de M. Hanlon.
- Ne? Kıskandınız mı?
- Vous m'enviez?
Aynı dövmeyi onların da poposuna yapmışsın, kıskandım.
Tu les as aussi tatouées, je suis jalouse.
Bailey saçmalığı derken uygar dünyanın kıskandığı muhteşem İngiliz yapımı köprüden bahsettiğini sanıyorum. - Evet.
Par "cochonnerie Bailey", vous entendez la merveille de précision qu'est ce pont anglais dont rêve le monde civilisé?