Kızıl traducir francés
47,587 traducción paralela
Yeni ortak ofisin senin için ne kadar önemli olduğunu bildiğimden dolayı Philadelphia'daki Kimmel Center'ı örnek alarak çizdim ve tüm mekanı kızıl kahverengi ile kapladın.
Parce que je sais à quel point le nouvel enclos est important pour vous. Je l'ai conçu après le Centre Kimmel à Philadelphie, et j'ai joint l'espace entier... En acajou.
Senin için ne yapabilirim, Kızıl? Bir iş ile uğraşıyorum.
Que voulez-vous, Rouquine?
- Kimse bilmiyor. Ne Daniel Whitehall, ne kızıl kafatası ne de Nick Fury'nin kendisi.
Pas Daniel Whitehall, pas le Red Skull, pas même Nick Fury lui-même.
M'gann M'orzz ile yüzleşecek kızıl gezegenin güzel, acımasız namağlup son kızı Bayan Martian!
Et il affrontra M'gann M'orzz, la nouvelle, belle et brutale dernière fille de la planète rouge, qui reste invaincue, Miss Martienne!
Sormamın sebebi daha önce dağıttığınız belgelerde üst tarafta "Gottwalt" ve "Sağlık Hizmeti Sözleşmesi" yazıyor.
Je demande, car vous avez distribué un polycopié où l'on peut lire "Gottwalt" ainsi que "Health Care Compact".
Burada kötü çalışma koşullarından söz ediyoruz. Yurtdışında yoksuları ve özgür işgücünü sömürenlere kızıyoruz, ama burada olup bitenlere bakmıyoruz.
On parle de la misère de la main d'œuvre à l'étranger, on s'émeut de l'exploitation des gens dans le monde, mais on ferme les yeux sur ce qui se passe ici.
Bir değişim yaratma fırsatımız var, genel suç işleme oranının düştüğü bir dönemdeyiz, ayrıca geçen yıl hapse girme oranı kırk yıldır ilk kez inişe geçti.
Nous pouvons changer les choses. La criminalité violente est en baisse, le nombre d'incarcérations également, et ce pour la première fois depuis 40 ans.
Yok artık. Miami 5 yıl sonra sular altında kalacak, sizin daha çevre planınız yok mu?
Miami sera sous l'eau dans 5 ans, et vous n'avez pas de politique écologique?
Beni her zaman yardım isteyen küçük bir kız olarak görmesini istemiyorum.
Je ne veux plus qu'il me voie comme une petite fille toujours à demander de l'aide.
Rachel, kim olurlarsa olsunlar, avukat olmak insanlardan yardım istemeyi gerektirir. Eğer babanın artık senin küçük bir kız olmadığını anlamasını istiyorsan ona ondan yardım istemekten korkmadığını göster.
Rachel, être un avocat signifie que tu dois demander de l'aide, peu importe à qui, donc si tu veux faire savoir à ton père que tu n'es plus une petite fille, montre-lui que tu n'as pas peur de lui demander un service.
Ben de sen hangi saçma şeyi yaparsan ona kızıyormuş numarası yapacağım.
Et je simulerai l'offuscation pour les conneries que tu sortiras.
Bu davayı kaybedersen, yıkılırız. - Jessica adam suçlu.
Si tu perds cette affaire, on coule.
- Savcılık açılış ifadesi için hazır mı? - Hazırız Sayın Hakim.
L'accusation est prête à faire sa déclaration liminaire?
Çünkü işini nasıl yapıyor olursa olsun, kızı için canını bile feda eder dedi.
Car qu'importe ses magouilles, il serait prêt à se ruer dans les flammes pour elle.
Kendin teslim olursan belki üç yıl yersin, kızını da dışarıda tutarsın.
Vous vous rendez, vous en aurez pour 3 ans, et vous la sauvez.
Beni kaydedip, kızıma dinlettiğini öğrenmem mi sandın?
Un verre? Vous m'avez enregistré, puis passé l'enregistrement à ma fille.
Cam ayakkabılı kız.
La fille avec les souliers de verre.
Cam ayakkabılı kız sensin.
Tu es la fille avec la chaussure en verre.
İlişkiniz ne kadar sıkıntılı olsa da. Birbirinize ihtiyaç duyarsınız.
Car peu importe les dommages dans une relation, vous avez besoin l'un de l'autre.
Bir kere çabucak arayın ama siz arabanın çalıştığını duyunca kötü adamlar da duyacak, o yüzden yaklaşık üç dakikanız olacak.
Faites vite. Mais dès que vous entendez le camion démarrer, les méchants l'entendront aussi. Vous n'aurez que trois minutes, et le soleil se couche vite.
Daha önceki kız mı o?
est-ce que c'est cette fille de toute à l'heure?
Ve sonra kör talihim yüzünden mülkiyet vergisini ödeyemedim ve siz ikiniz açık arttırmada satın alacak kadar şanssızdınız.
Et puis un revers de fortune m'a un peu ruiné, donc je n'ai pas payé la taxe foncière, et vous avez été assez malchanceux pour l'acheter à une enchère.
Onun nasıl göründüğünü tarif ettiği zaman ormanda oynayan bu ölü kızı da gördüğümüzü fark ettim.
Quand il nous la décrit, cette... fille morte jouant dans les bois, J'ai réalisé qu'on l'avait vue aussi.
İznin olmadığı hâlde kızı okuldan almışsın.
Vous avez pris votre fille à l'école sans autorisation.
Kız kardeşim Los Angeles'a dönüş bileti almamız için gerekli parayı gönderene kadar bulabildiğimiz en ucuz otelde kaldık.
On est restés dans l'endroit le moins cher jusqu'à ce que ma sœur nous envoie assez d'argent pour regagner L.A.
Ben Lee Harris'ten çok şu kızın rolünü oynayan oyuncudan endişeliyim.
Ma plus grande inquiétude n'est pas Lee Harris, mais plutôt l'actrice ayant joué son rôle,
Her an, çığlık duyunca burada toplanacağız.
D'un instant à l'autre, quelqu'un va hurler.
Nainsanlar bizim şehirlerimize saldırıyor ve karşılık vermek zorundayız.
Les Inhumains attaquent nos villes, et on doit répliquer.
Zihnini okuyabilen bir tablet gibi. Çok rahatsız edici bir şey. Bu yüzden Aida'ya okutmak zorunda kaldık.
C'est comme... une tablette qui pourrait lire votre esprit... ce qui fait peur, franchement, et c'est pourquoi c'est Aida qui l'a lu.
Kızınız olabilecek yaşta neredeyse.
Elle a l'âge d'être votre fille.
Newton'ın hareket yasaları der ki, her etkiye karşılık eşit ve zıt bir tepki vardır.
La troisième loi du mouvement de Newton dit que pour chaque action, s'oppose une réaction égale.
Evrenin büyüklüğüyle kıyaslarsanız, Dünya gezegeni sadece ufak bir kayıktır.
Quand on regarde l'univers dans son immensité, la planète Terre est un tout petit bateau.
Tropikal ormanların yok olmasının en önemli sebebi kırmızı et.
De toutes les causes de la déforestation tropicale, la première est l'élevage bovin.
Kırmızı et, gezegenimizdeki en verimsiz kaynaklardan biri.
C'est l'une des utilisations les plus inefficaces des ressources de la planète.
Pirinç, patates veya buğdaya kıyasla, kırmızı et için 50 kat daha fazla toprak kullanılır.
Comparé au riz, à la pomme de terre et au blé, le bœuf occupe 50 fois plus de terrain.
Üç ay önce çekim yapıyor olmamız gereken yerde erime olduğu için, 200 kişilik ekibimizle kar peşinde Güney Ushuaia'nın kışına ulaşmak için 14500 kilometre yol katetmek zorunda kaldık.
On a dû déplacer 200 personnes en plein été pour rejoindre l'hiver austral à Ushuaïa, à 15 000 km de l'endroit où on devait tourner il y a 3 mois, à la recherche de la neige.
Gördüğüm onca şeyden sonra, artık cennet bahçesi tasvirinin bozulmamış o ilk hâlinde yaşamadığımız ortada. Biz ikinci paneldeyiz. Bosch buna "Tufandan Önce İnsanoğlu" demiş.
Après tout ce que j'ai vu, il est évident que nous ne vivons plus dans le premier panneau, avec son éden immaculé, mais dans le deuxième, celui que Bosch appelle L'Humanité avant le Déluge.
Belki de bir şey çaldı, ve çaldığı şeyi... partiden çıkarabilmek için kızı kullandı.
Peut-être qu'il a volé quelque chose, et il l'a utilisé pour faire sortir ce quelque chose de la soirée.
Gloria, Stuart'ı evlat edinmeden birkaç gün önce 16 yaşındaki kızı Lynelle doğurmuş.
Quelques jours avant que Gloria ait adopté Stuart, Lynelle, la fille de Gloria, à l'époque âgée de 16 ans, a eu un bébé.
Kızın üzerine gidip perişan etmeyin.
Arrêtez de l'embêter!
Kız hayallerinin işini buldu ki çocukla bağlantılı bu iş çocuğun nişanlısı da bu projede olacak.
Elle a un job de rêve qui l'attend mais il sera là... Sa nouvelle fiancée fait aussi partie du projet.
Bana daha çok kırmızı göründün.
Tu m'as l'air plus "rouge" que "blues".
Galiba küçük bir kızın daha fazla ilgi görüyor olması bazı güçlü adamların hoşlarına gitmiyor.
Certains de ces grands gaillards n'aiment pas que la jolie, petite fille attire plus l'attention?
Ve bittiği zaman, insanlık tarihinde ilk defa birleşmiş bir dünya olacak ve barış içinde olacağız.
Quand elle sera terminée, nous aurons un monde uni et pacifié pour la première fois dans l'histoire humaine.
Babanız televizyonda, ve artık yetişkin gibi mi davranmak zorundayız?
Bien sûr. Papa est à la télé, et maintenant tu fais l'adulte?
Ne yazık ki bu, baş başa konuşmamız gereken bir konu, Sayın Başkan.
Je crains qu'il faille que l'on en discute en privé.
Ahbab, yaklaşımın güzel, ama ekranında zaten yarıçıplak bir kız var ve ben onu kıskandırmak i stemem.
Ecoute, tu m'as l'air sympa mais tu as déjà une fille à moitié nue sur ton écran et je ne veux pas la rendre jalouse.
Artık kendi asıl olayımız var.
On a notre grand combat maintenant.
Dandik bir Dünya Serisi ve kızın düşmanın oluyor.
Un mauvais championnat et ta fille se tourne vers l'ennemi.
Ya kızım sevmezse?
Si ma fille ne l'est pas?
Yani bundan 20 yıl sonra, kızımla birlikte mi çalışacağım?
Tu me dis que dans 20 ans, je travaillerai avec ma fille?