English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / turco → francés / [ L ] / Lire

Lire traducir francés

16,268 traducción paralela
Bu anlamsız şekilleri okuyamazsınız, sadece üstü düzey çete liderleri anlar.
Vous ne pouvez pas lire ce charabia, Seuls les membres au top du gang le parlent couramment.
- Okumayı çok isterim.
J'adorerais le lire
Eğer okumak istersen sana vermekten memnuniyet duyarım.
Si vous souhaitez lire ce papier, Je serai ravi de vous le donner.
Okuyabiliyorsa tabii ki.
S'il pouvait lire.
Yazılanı okuyamıyor musun Beocca?
Eh bien, vous pouvez pas lire l'écriture, Beocca?
Greer kızlardan birine onu izlemesini söylemiş. ama ne yazık ki zavallı şeyin okuma yazması yokmuş.
L'une des filles de Greer le surveille. mais malheureusement la pauvre chose ne sait pas lire.
Sen bilinmeyen kurguları okuyorsun kızsa dışarıda bir yerde.
Tu es ici à lire de la fantasy obscure, et elle est là-bas.
Doğrusu onun gibi 73 tanesi çoktan 800 kere okuduğun kitabını bitirmeni ve odandan dışarı çıkmanı bekliyor.
Honnêtement, comme, 73 d'elle... attendent que tu es fini de lire les livres que tu as déjà lu 800 fois et que tu sortes de ta chambre.
- Az önce zihnimi mi oku...
- Tu viens juste de lire ma...
Dudak okuyabiliyorum.
Je peux lire sur les lèvres.
Hayır, insanların aklını okuyamam.
Je ne peux pas lire dans les esprits.
Sıcaklık düşer ve ısıl kilit parmak izini soğuk olarak değerlendirir. İşe yaramaz.
Non, la température chute, et le verrou thermique va lire l'empreinte comme trop froide - - ça ne marchera pas.
Ve ayrıca bunu sana okumama asla izin vermezdin çünkü bunun çok özel olduğunu söylerdin.
Et je sais aussi que tu ne m'as jamais laissée te les lire parce que tu disais que c'était trop spécial.
Seninle gurur duyuyorum ve bu dünyada mükemmel şeyler başaracağını biliyorum. Renk değiştiren yeni bir oje çıkmış. İçeceğe damlatıldığı zaman bayıltıcı etki...
Je suis si fière de toi, et je sais que tu accompliras de grandes choses dans ce monde, et je viens de lire qu'il y a ce nouveau vernis qui change de couleur si tu le plonges dans un verre où il y a de la drogue...
Sadece okuyorum.
Je ne fais que lire.
Bana dava dosyasını okumamamı söyledin.
Tu m'as dit de ne pas lire le fichier.
Tamam, James ve ben mailleri okurken Winn, sen de hack olayını araştırabilir misin?
Je sais ce qu'il s'y passe. James et moi allons lire les e-mails et Winn, peux-tu remonter le piratage?
Eğer insanların benimle ilgili okuyacakları en kötü şeyler bunlarsa ben altından yaratılmışım.
Si c'est le pire que les gens puissent lire sur moi, je suis bénie.
Yanlış bir şeyler var. Nedenini öğrenmek için Astra'nın zihnini de okuyamıyorum.
Ça ne colle pas et je ne peux pas lire l'esprit d'Astra pour en savoir plus.
Psişik güçleri bütün canlı türleri aşıyor, onların isteği dışında zihinlerini okuyup kontrol edebiliyor.
Ces capacités psychiques sont supérieures à celles de n'importe quelle espèce, il peut lire et contrôler les esprits contre leur volonté.
Okurum.
Je vais le lire.
Okunabilecek bir şey değil.
Je te dis qu'on ne peut pas le lire.
Bunu okuyabilir misiniz?
Pouvez-vous lire ceci?
Bunu okuyabilir misiniz?
Pouvez-vous le lire?
Kitaplarınızdan birini okunmaya zorlanması?
Etre forcé de lire un de vos livres?
Müşteri bilgilerini hala okuyabiliyorum.
Je peux toujours lire les comptes clients.
Arthur... Buluşunu mesaj panosuna yazdıysan herhangi biri okumuş olabilir dostum.
Arthur... si vous postez au sujet d'une découverte sur un forum, tout le monde peut le lire.
Bulmaya çalıştığım şeyi aramayı bitirdiğimde gelip sana kitap okuyayım, olur mu?
Quand j'aurais fini de chercher ce que j'essaye de trouver, je viendrais te lire un livre, d'accord?
Haydi millet. Kim okumak için heyecanlanıyor?
Qui aime lire?
- Okumayı seversen hayatını değiştirebilir.
Si vous vous mettiez à lire, ça changerait vos vies.
Okuyorum.
Il m'arrive de lire.
- Kafamdan çıkar mısın?
Tu pourrais arrêter de lire mes pensées?
Başladığım zaman, Djinn söyleyeceğim her kelimeyi yazıyordu. Fakat insanları okuyan bir yeteneğim var. Onların arzularını biliyorum.
quand j'ai commencé, le Djinn écrivait tous les mots, mais je suppose que je suis douée pour lire les gens, connaître leurs désirs.
Hepimiz insanları okumayı biliyoruz, Ne güzel...
Il semble que nous soyons tous bons pour lire les gens. Super.
Onlarla ilgili bir kitap okumuştum.
Je viens de lire un livre sur elles.
- Şunu okuyabiliyor musun?
Peux-tu lire ça?
Tüm sabahı bu minik ördek posta kutularını boyamayla geçirmeme rağmen kimse okuyamasaydı kendimi aptal gibi hissederdim.
Si j'ai passé toute la matinée à peindre ces mini boites aux lettres canard et que personne ne peut les lire, je me sentirais assez ridicule.
Donut kutusunu okudu.
Il vient juste de le lire sur la boîte.
21 : 30'a kadar evimde oturmuş kitap okuyordum.
Hier soir, j'étais à la maison à lire jusqu'à 21 h 30.
Zihin okuyamam.
lire dans les pensées.
Nihayet gençlik öncesi dergileri okumayı bırakabilir, ve gençlik öncesinin sonrası dergileri okumaya başlayabilirim.
Enfin je pourrais arrêter de lire des magazines pour pré-ados et commencer à lire des magazines pour post-pré-ados.
Okumaya başla, DiNozzo.
Commence à lire.
Eski NIS dosyalarına bakıp kendin okuyabilirsin.
Tu peux sortir ce vieux dossier du NIS et le lire toi-même.
İşaretli kısmı okur musunuz?
Pouvez-vous lire la partie surlignée?
Ubba'yı bulmak ve sana inanmasını umut etmek zorundayız.
S'il pouvait lire.
O hâlde oku.
Puis le lire.
Hayır.
Maman peut vous lire une histoire avant de dormir.
- Devamını okumak istemiyorum.
Je ne veux pas en lire plus.
O zaman şöyle anlaşılmalı :
Alors on devrait lire :
- Zihin okuyabiliyor musun?
Vous pouvez lire dans les esprits?
- Ve tam bir hödük. - Evet. Ahbap, ben de okulda çok kötüydüm.
Mec, j'étais nulle à l'école, mais c'est parce qu'au lieu de lire leurs stupides livres je lisais tout ce que Salinger a pu écrire.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]