Living traducir francés
299 traducción paralela
Güney-güneybatı misafir odası olabilir.
C ´ est le salon sud-sud-ouest-par-living-room.
Yemek odası, yatak odası, oturma odası.
salle a manger, chambre, living?
# I've changed my way of living #
J'ai changé ma vie
- Burada değil. Oturma odasında olmalı.
Il y en a un dans le living-room.
Oturma odasında bir brendi içelim mi?
Un cognac dans le living?
Burası oturma odası.
- lci, nous sommes dans le living-room.
Bu nedenle Gurney, Myers ve Podmore'in Phantasms of the Living kitabı başlık indeksinde Phantasms için P'nin altında yazar indeksinde de Gurney için G, Myers için M...
Ainsi, Les Hallucinations télépathiques, de Gurney, Myers et Podmore, a déjà été fiché par titre sous la lettre "H" pour Hallucinations, et par auteur sous la lettre "G" pour Gurney,
Sanırım oturma odasında.
Je crois qu'elle est dans le living-room.
Ja, oturma odamızda.
Ja, dans notre living.
Oturma odamız burası canım.
C'est ici, notre living, chère.
- Evet ama bir tür oturma odası.
- Oui, mais c'est une sorte de living.
Büyük bir onur bu kadar hükümet üyesinin ölü halde oturma odamızda olması.
C'est un honneur d'avoir tant de membres du gouvernement morts dans notre living.
Oturma odamızda ölü yok.
Il n'y a aucun mort dans notre living.
- Oturma odasına koy.
- Dans le living.
Ja, ja, oturma odası, aynı şey.
Ja, ja, dans le living, c'est pareil.
Misafir odasından oturma odasına.
Je le mets dans le living.
Orada değil, oturma odasında.
Elle est dans le living room.
Oturma odasını yeniden düzenledim.
J'ai aussi remeublé tout le living.
Ve yaşayan böbrekler osururlar
And living glupules frart and slipulate
Night of the Living Dead gibi.
C'est La nuit des mort-vivants.
Bu akşamki yarışmacımız Karl Marx ve özel ödülümüz bu güzel salon takımı.
Notre concurrent ce soir est Karl Marx, qui joue pour le super bonus : ce living de prestige!
Son bir soru ve bu güzel, materyalist olmayan salon takımı senin olacak.
Une question finale, et ce magnifique living tout velours non-matérialiste sera à vous.
Fakat living ölümden daha iyidir.
Mais la vie est préférable à la mort
- Kim oturma odasında?
Qui est dans le living?
Onlar oturma odalarında olmayı tercih ederler.
Ils préfèrent être dans leur living.
Hatırlasanıza. Canlılar Tiyatrosu'yla işim kalmamıştı. New York'un önde gelen paranormal araştırmacılarından biriydim.
Rappelez-vous... après ma période Living Theatre... je suis devenu un des meilleurs spécialistes du paranormal.
Oturma odasına yürüyüp, televizyonu kendisi mi açtı?
Il est allé dans le living-room et il l'a allumée tout seul?
- Misafir odasını gördün mü?
Tu as vu le living?
Salondaki yatakları toplamama yardım edin.
Aide-moi à faire le lit dans le living room.
Belki iki odalı veya hatta bir çatı katı.
Peut-être un deux-pièces-living. Ou un appart'au dernier étage.
... oturma odasına koyarız, yanına da kanepeyi.
... dans le living-room, près du canapé.
Sen, oturma odası setinde Linda'yı bırakıp kapıdan çıkmadan önceki bir sahneyi bulduk.
On a trouvé une scène, où tu laissais Rhonda dans le décor du living-room... et où tu marchais en fait vers la porte.
Alçak oturma odası.
Un living avec un dénivelé.
" yaşamaya devam etmenin başka bir yolu var mı, bilmiyorum... sensiz
" I DON'T KNOW ANOTHER WAY IT COULD GO I'M LIVING MY LIFE...
sadece bir hayatım var sadece kendi hayatımı sensiz yaşıyor gibiyim
ONLY GOT ONE LIFE IT'S ONLY FOR SO LONG I'M LIVING MY LIFE
Ne yapacağını bilemez. Aslında buradaki pek çok pozu "In Living Color" daki Uçan Kızlar'ın dondurulmuş görüntülerinden aldım.
La plupart de ces attitudes, je les ai trouvées sur des plans fixes dans Living Colors.
Şu insanların evindeydi. Oturma odalarına girdim. Kırmızı ve mavi keçeli oturağı olan altın kaplama futbol kaskı şeklinde bir koltukları vardı.
Dans leur living, il y avait un fauteuil en forme de casque de foot doré, avec des coussins rouges et bleus.
The Living Dead
LE MORT VIVANT
- Night of the Living Dead.
- Non. La nuit des morts-vivants.
Nick Reve, "Living in Oblivion", Sahne 6, çekim 1, çekelim!
Nick Reve, Living in Oblivion, 6, première. On y va!
- Odayı gördün mü?
- Tu as vu mon living?
Odada birşey unutmuşum.
J'ai oublié un truc dans ton living.
Ya da oturma odasına ölü bir öküz koyalım?
On lui met une vache morte dans son living?
En üstte. Psikoloji Günlüğü ve Martha Stewart'ın Yaşamı'nın arasında.
L'étagère du haut, entre Psychology Today et Martha Stewart Living.
Tamam, oturma odası erkek oda olarak kalsın olur mu?
Le living doit rester un endroit de mec.
Gömme dolabın içinde.
- Dans le living-room.
Salon takımına gidiyorsun.
Premier pas vers votre living!
Kendimi iyi hissettiğimi sanma.
We're living like kings.
- Ama oturma odasında.
Mais il est dans le living.
Odada yürüyor.
Elle traverse le living.
- Buz bıçağı, sehpanın üzerindeydi.
Laissé dans le living.