Lukas traducir francés
251 traducción paralela
Büyük büyük babam Lukas, her gün bir şişe rom ve iki paket tütün aldı.
Mon arrière-grand-père Lukas achetait sa bouteille de rhum et deux paquets de tabac.
Böylece her yıl, büyük babam Lukas, bir yerlerde daya yiyecekti.
Tous les ans Grand-Papa Lukas se prenait une râclée
Loren Lukas, bir aktördü.
Loren Lukas était comédien.
Lukas ve Vincent, gay yaşamın içerisinde değillerdi.
Lukas et Vincent ne fréquentaient pas le monde gay classique.
Eğer işlediğini düşündüğümüz Martino Perry ve Loren Lukas ve Eric Rossman ve diğer dört veya beş cinayeti itiraf edersen cezanı düşüreceğiz.
Si tu avoues le meurtre de Martino Perry, de Loren Lukas, d'Eric Rossman, et de 4 ou 5 autres qu'on t'impute, on réduira ta peine.
- Lukas'tan.
- Saint-Luc.
Yahuda 6,8 ; Yuhanna 6,22 ve Lukas 1,7. " Teşekkürler.
Jonas 6 : 8, Jean 6 : 22, Luc 1 : 7.'
- Burda. Şurda oturan adam mesela.
Cet homme que vous voyez là bas, le capitaine Sigmund Lukas.
Kaptan Sigmund Lukas.
Un très très talentueux marin allemand.
- Yardım edebileceğimi nerden çıkardın şekerim?
Parlez en à Lukas.
1 saat, geri dönmezsem Lucas'ı uyandır, tamam mı?
Si je ne suis pas de retour dans une heure, va réveiller Lukas. Non.
- Kutu Lukas'a ait!
- Cette boîte est à Lukas!
Lukas'a kutuya el konduğunu söyle.
Eh bien, dis-lui qu'elle a été confisquée.
Lukas.
Lukas.
En azından işadamının ruhunu aldık, Lukas.
Au moins, on a l'âme de l'homme d'affaires.
Lukas'ı yok edersek, günahlar güçlerini kaybeder.
Lukas détruit, les péchés disparaissent.
Öyleyse, yapmamız gereken Lukas tekrar saldırırsa diye günahı bulaşan insandan ayıracak bir büyü bulmalıyız, değil mi?
Donc, il faut qu'on trouve un sort pour ôter le péché de l'humain infecté, au cas où Lukas frappe encore, c'est ça?
Lukas'ı takip ediyor olmamız gerekiyor.
On est censées retrouver Lukas.
Doğru ama artık kutu Lukas'ta olduğu için, sorun şu, kime bulaştı?
C'est vrai, mais qui va l'être, maintenant que Lukas a la boîte?
Lukas'ın sinsi saldırısı hakkında ne dediler?
Bon, qu'ont-ils dit de l'attaque en traître de Lukas?
Sanırım Lukas'a "Aşırıya kaçma" konusunda bize verdiği ders için teşekkür edebiliriz
On peut remercier Lukas de nous avoir appris la modération.
Lukas'ın bana öğretebileceği hiçbir şey yoktu.
Lukas ne pouvait rien m'apprendre.
Ben bir sürü bencil olmayan şey yaptım, yine de neden gururumdan kurtulmak için Lukas'ın yok olmasını beklemem gerekti?
J'ai eu beaucoup de gestes altruistes, pourquoi ai-je dû attendre que Lukas soit vaincu, pour perdre mon orgueil?
Lukas gururun yenemeyeceğin tek günah olduğunu söylemişti.
Lukas a dit que l'orgueil est le seul péché qu'on ne peut battre.
- Luka burada.
Lukas est là.
- Luka'ya yardım edebilir misin Susan?
- Susan, vous pouvez aider Lukas
Lucy, Lucas'a asla yalan söylemez. Bak ona ne yaptım.
Lucie ne ment jamais à Lukas, regardez ce que je lui fais
Lucas Palmero?
Lukas Palmero?
- 15 mi? Lucas, bizimle gelmek zorundasın.
Lukas, tu vas devoir venir avec nous, maintenant
Alo, Lukas. - Luke değil.
- C'est pas Luke, mais Scott.
Lukas, Buradan çıkmam gerekiyor, dostum.
On doit se tirer d'ici.
Lukas Basarov.
Lukas Basarov.
Oğlum, Lukas.
C'est mon fils Lukas.
Bay Neiman,... Lukas'ı en son ne zaman gördünüz?
Mr Neiman, quand avez-vous vu Lukas?
Lukas bir akrobattı, kardeşi ve benim gibi.
Lukas était un contorsionniste, comme son frère et moi.
Ama sadece Lukas ve Alexander benim ailem.
Mais ma famille, c'est Lukas et Alexander.
Kesinlikle yok. Lukas...
Absolument rien.
Lukas'ın büyük katkısı vardı.
Lukas tenait un grand rôle.
Lukas 4. nesil miydi?
Lukas était la quatrième génération.
Ama dikkat çeken her zaman Lukas'tı.
C'était Lukas qui volait la vedette.
Lukas'ın elinde bunun aynısından bulduk.
J'ai trouvé le même dans la main de Lukas.
Lukas'tan hediyeydi.
C'était un cadeau de Lukas.
Lukas Romeo'ydu... ve ben Juliet'tim.
Lukas était Roméo. Et j'étais Juliette.
Lukas'ın tırnaklarının altındaki onun derisi olabilir.
Ce serait sa peau sous les ongles de Lukas?
Ama Lukas'ı neredeyse çıplak bulduk.
Mais Lukas était à moitié nu.
- Bayan Lukash?
- Mrs Lukas?
Büyük büyük babam Lukas, trampetçi olarak Prag'daki Charles Köprüsü'nün üstünde öğrenciler, askerlere taş attığı sırada savaşıyordu.
Mon arrière grand-père, Lukas était tambour, et il s'est battu sur le Pont Charles à Prague.
Lukas'a rastladım.
- J'ai vu Lucas.
Lukas'ın başına gelenle bir ilgisi yok muydu?
Rien à voir avec Lukas?
Lukas sınırların dışındaydı.
- Lukas était indésirable.
Ve Lukas'ın hikayesinin nerede bittiğini biliyoruz.
On sait où Lukas a fini.