Lılar traducir francés
34,367 traducción paralela
Siktiğimin NFl'lıları.
Putain de NFL!
Endonezyalıların buna "bunga bangkai" dediğini biliyor muydun?
Sais-tu que les Indonésiens l'appelle Bunga Bankai?
Einstein'ı kaçırıp ona zorla atom bombası yaptırmış olmalılar. Yani aberasyonu düzeltmenin tek yolu...
Ils ont dû kidnapper Einstein, l'ont forcé à leur fabriquer une bombe atomique, ce qui veut dire que le seul moyen pour nous de réparer l'aberration...
Pomeranyalılılar yarışmayı kazanacak gibi görünüyor.
On dirait que le Poméranien va tout prendre.
Minnesota, Bloomington'lılar.
Ils viennent de Bloomington au Minnesota.
Sırf kahramanlar onu Sihirbaz'ın asasını kullanmaya ikna ettiler diye ve şimdi başka bir diyarda mahsur kaldılar.
Les héros l'ont convaincue d'utiliser la baguette du Sorcier, et maintenant ils sont piégés dans un autre royaume.
Takımdaki oyunculardan bazılarına imzalattım.
Les membres de l'équipe l'ont signé.
Rotko'ların ufaklık iyi görünüyor ama gece gözlem altında tutulmasını istiyorum.
Donc, le Rokto Kid à l'air plutôt bien, mais je veux le monitorer toute la nuit.
Bunu 100 yıl önce savaş alanlarında yaptılar.
La ferme.
Askeri tesisatçılar yardıma hazır.
L'armée de plombiers prête à donner un coup de main.
Havan fırlatıcılarından birinin kontrolünü ele geçirdim.
J'ai le controle sur l'un des lanceur de mortier.
Bağlantılarının içinde Doğu Almanya'daki Kitle İmha Silahları Programından birisi var ve uzmanlığı da radyoaktif silahlar.
Un de ses contacts incluait un homme dans un programme WMD de l'Allemagne de l'Est, spécialisé dans l'armement radioactif.
Bu saatlerce oturup Afrika arılarının göçü hakkındaki o belgeseli nasıl izlediğimi açıklar.
Uh... cela expliquerait comment j'ai pu assister à ce documentaire sur la migration des abeilles africaines.
Oradaki cadı meclisi dağılıp saklandılar.
Le Coven a éparpillé là et allé dans cacher.
Antonov'ların, ben dâhil.
L'Antonovs, moi-même inclus.
Bu bütün Jedi'lar için sonun başlangıcı.
Ceci est le début de l'extinction de tous les Jedis.
Hotch'a evinde saldırıp bizden ayırdılar.
S'en prendre à Hotch chez lui, l'éloigner de nous.
Henüz değil. 3 blok hala isyancıların elinde ve yangınlar yüzünden bir şey yapamıyoruz.
Pas encore. L'émeute contrôle encore trois blocs et les feux à l'intérieur nous ralentissent.
Albino'yu çağırdılar.
Ils ont appelés l'Albino.
- Peki bu takıları nasıl açıklıyorsun?
- Comment expliquez-vous les bijoux?
Hayır, tabiki becerebilirsin ama yazılımcılarımız seni dinliyor.
� videmment.
Ne kadar çok kullanırsan anıların da o kadar hızlı yok oluyor.
Plus tu l'utilises, plus vite tu perds la mémoire.
Hızcıların yeteneklerinden biri bu.
C'est l'un des dons d'être un speedster.
Sanırım suikastçıları tespit ettim. Yanlarında asılı olanın ise kılıç olduğnu hiç sanmıyorum.
Pendant ce temps, je pense avoir identifié des assassins et je suis prêt à parier qu'ils n'ont pas d'épées à la hanche.
Evet hepimizi öldürmeden önce senin, kardeşin, Amerika'daki avcılar ve güneşi nasıl kurtardığınızla ilgili sorularımız var.
Avant que vous nous assassiniez tous, nous avons quelques questions, à propos de vous, de votre frère, chasseurs aux États-Unis. Et comment vous avez sauvé le Soleil.
Bazılarımız dahil olmak istedi ama yaşlı adam izin vermedi.
Certains ont voulu intervenir, mais les anciens l'interdisaient.
Kötü bir ayrılık yaşadılar yakın zamanda.
Ils ont eu une méchante rupture récemment.
Hayley ve Wesley were çok yakındılar, Gizli servisten ziyade birbirlerine daha sadıktılar.
Haley et Wesley s'entendaient très bien, plus loyaux l'un envers l'autre qu'envers le service.
Şey, Hayley bu virüsün yaratıcılarından biri olduğu için, İngiliz otoritelerinin bu virüsü nasıl yok edeceğiyle ilgili nasıl yardım edeceğini çok iyi biliyordu.
Comme Hayley a créé le virus, elle savait exactement comment aider les autorités britanniques à le désactiver.
Dışarı nasıl çıktılar bilmiyorum ama çıkmışlar.
Je ne sais pas comment ils sont sortis, mais ils l'ont fait.
Kalp yetmezliği oluştuğu için onu sırada yukarı taşıdılar.
Ils ne l'ont déplacée parce que son cœur est défaillant.
Tamam onları ara ve içeriye girmelerini söyle. Pencerelerini ve kapılarını iyice kapatıp sisten uzak dursunlar.
Alors dites-leur d'aller à l'intérieur, de sceller portes et fenêtres et de rester loin du brouillard.
Lütfen herkese içeride kalmaları gerektiğini duyurun. Pencereleri, kapıları her şeyi kapatsınlar. Hadi.
Faites en sorte que tout le monde reste à l'intérieur et scellent leurs portes et fenêtres, maintenant.
Buzağıların sağlıklı görünüyor Beau.
Tes veaux m'ont l'air en pleine forme.
Gizli bir yere sakladılar.
Ils l'ont caché dans un lieu secret.
Müvekkilim bu acıya bir son, vermek istiyor, ama önyargılarınız buna izin vermiyor.
Mon client tente de mettre fin à cette souffrance, mais vos préjugés contre moi ne l'autoriseront pas.
Güvenliklerin devriye sayılarını da arttırdık. Bunların yanında en iyi elemanlarımızı bu işe yönlendirdik.
Nous avons aussi demandé à la sécurité du campus d'augmenter ses patrouilles, et de préparer tous nos employés à l'éventualité d'un tireur fou.
Bazı insanlar sonarların balina ve yunusları mahvettiğini söylüyor ama bazıları da sonarların sınırlarımızı koruduğunu söylüyor.
En fait, parfois on dit que le sonar de l'armée détraque celui des dauphins et des baleines, mais aussi d'autres gens disent que le sonars protègent nos frontières.
Pekala, bazılarınız yatağa geri dönmek istiyor gibi görünüyor bugünlük küçük dozda Stalin yeterli.
D'accord, on va faire du Staline à petites doses, parce que certains d'entre vous donnent l'impression de vouloir retourner au lit.
Her zaman Oprah'ın Seçtikleri banyo tuzundan alıyorum verdiğim paranın % 10'u temiz suya, öksüzlere, kutup ayılarına falan gidiyor.
A chaque fois que j'achète les sels de bain d'Oprah 10 % de la somme est reversée pour l'eau propre, les orphelins, les ours polaires et tout ça.
Asya'nın kalanı bizim çektiğimiz acıları çekmeyecek.
Le reste de l'Asie ne souffrira pas comme nous avons souffert.
Sargılar çıkarılınca anlayacağız.
Il faut attendre qu'ils enlèvent le bandage.
Onlar da gelip bana yardım eder gibi yaptılar ve beni tekrar uyardılar.
Ils ont fait semblant de m'aider mais il l'ont répété.. "Expulsez ces filles. Ce ne sont pas des filles bien."
Hemen kefaletle salınamasın diye onu Cuma günü içeri aldılar.
Ils l'ont arrêtée un vendredi pour retarder la caution.
"Para aldılar... para aldılar..."
"Elles ont pris l'argent"
Elimizde künye, döneme uygun silahlar... ve iskelet kalıntıları var.
Nous avons des plaques d'identifications, des armes adaptées à l'endroit, des restes de squelettes.
Yangından sonra daha da azdılar, değil mi?
Ça a été dur après l'incendie, pas vrai?
Baz ve Pope yangından bu yana epey yakınlaştılar.
Baz et Pope étaient proches au moment de l'incendie.
Diyelim ki dışarıda arkadaşlarınla bir partidesin ve eve kafan bir milyon geliyorsun çocukların da çamurlu ayakkabılarını koridorda bırakmış.
Imaginons que t'es parti faire la fête, que tu rentres bourré, et que ton gamin a laissé ses chaussures sales dans l'entrée.
Meretler gölge yaptılar resmen.
Ils faisaient de l'ombre.
Bir F-130'un sistematik olarak nasıl gasp edildiğini tüm ayrıntılarıyla duymamızı istediler.
Ils voulaient nous faire comprendre, en détails, comment un F-130 pouvait être détourné.