Lış traducir francés
311,660 traducción paralela
Etkilemeye çalış.
Tentez de l'impressionner.
Ona sadomazoşist davasını sormaya çalıştım ama beni uzaklaştırdı.
J'ai juste essayé de parler à mon patron de l'affaire de la dominatrice, et il s'est pratiquement enfui.
Friends'in açılışını tekrar yapıyoruz.
On rejoue le générique de Friends.
Artık yatıya çağırmak, taco ve sevilen sitcomların açılışını yapmak yok.
Plus de soirées pyjamas, plus de tacos, on ne rejoue plus les générique
15 Ekim 2001'de Orson Devlet Hastanesi'nde doğdun ama annem sizin odayı almış ve babam TV'ye bakarken dikkat etmemiş. Yanlışlıkla seni eve götürmüşler!
Tu es né le 15 Octobre 2001 à l'hôpital d'Orson mais ma mère a pris la chambre de la tienne et mon père était trop occupé à regarder le sport à la télé et, sans s'en rendre compte, ils t'ont ramenés chez eux.
Evet ya, aslında benim gidip açılış yapmam lazım.
D'ailleurs, faut que j'aille ouvrir.
Sen bir bar satın aldın ve gece açılışını yaptın.
T'as acheté un bar. Et tu as ouvert ce soir.
Ve bir Fillmore-Graves askerini eve götürüp becermek ve yastık konuşması olmadan uykuya dalmayı umuyordum.
Et j'espérais ramener un soldat de Fillmore-Graves chez moi, faire l'amour, et s'endormir immédiatement sans discuter.
Hesap lütfen!
L'addition, s'il vous plait!
" trendeki kanun adamlarıyla yaptığı silahlı çatışma sırasında,
"avec les forces de l'ordre dans le train,"
Flynn o işsizi kurtarmış olmalı.
Flynn doit l'avoir secouru.
Bu kadar iyiyse, neden kasabalılar yardım istemek için ona gelmiyorlar?
S'il est si bon, pourquoi la ville ne lui demande pas de l'aide?
Batı tahmin ettiğimden de farklıymış.
L'Ouest est très différent de ce que j'imaginais.
Eğer olması gerektiği gibi ölürse artık kimseye zarar veremez.
Il ne peut plus blesser personne s'il est mort, comme il est censé l'être.
Eğer geri dönüp onun kafasına kurşun sıkıp onu durdurabilseydim, hiç düşünmezdim bile.
Si je pouvais retourner en arrière, lui mettre une balle et l'arrêter, je n'y réfléchirais pas deux fois.
Bu tartışılır.
C'est discutable.
- Biz birbirimizden hoşlanıyoruz.
Je l'aime bien. - On s'aime bien.
Hoşgörü hakkında bir şarkı yazarsanız harika olur.
Et s'il vous prend l'envie d'écrire une chanson sur la tolérance ça serait formidable.
Bunu düşündüm ve onlar aslında biraz sıkıcı.
J'y ai pensé mais en fait ils ont l'air ennuyeux.
Tatil mevsimi... Şemsiyeler açılır, temiz havlular gün yüzüne çıkar ve ışıltılı havuz hazırlanır.
Les beaux jours... quand les parasols s'ouvrent, les serviettes propres s'étendent, et la piscine scintillante attend.
Sıcak, pH seviyesi güzel, parlak mavi renkte ve tüm hayvanlar çıkartıldı.
L'eau est chaude, le pH est bon, l'eau est bien bleue, et tous les animaux sont partis.
Belki de kaybetmeliyiz, çünkü ikimiz de onu kullanmak istemiyoruz.
On devrait peut-être s'en débarrasser, vu que personne ne veut l'utiliser.
Lütfen nasıl hissettiğimi söyleme.
S'il te plaît, ne dis pas comment je me sens.
Orson Odadan Kaçış için % 20 indirimim var.
Une réduction de 20 % pour l'Escape Room d'Orson.
Ayrıca ızgara peynirli tost satışından çok para kazandım. Biriktiriyordum.
Et puis j'ai gagné plein d'argent en vendant du fromage grillé, donc je sais pas, j'ai juste économisé de l'argent.
Bak nasıl eğleniyoruz!
Regarde comme on s'amuse!
Depoya ne oldu?
Il s'est passé quoi à l'entrepôt?
Eğer sana anlatmasaydım dürüst davranmış olmayacaktım.
Ça n'aurait pas été honnête si je ne te l'avais pas dit.
Sınava hazır mısın?
T'es prête pour l'exam?
Ondan sonraki 5 saat, o askerlerin bakımını... ve tahliye edilmesine kendi yaralarını... aldırış etmeden gözetmeye devam etti.
5 heures durant, il a géré l'évacuation des marines en oubliant ses blessures.
Omzu kırılmış.
Touché à l'épaule.
Onu şu an... hastaneye götürüyorlar. Birkaç saate çıkmış olurlar. Ne zaman eve gidebiliriz?
Il va passer quelques heures à l'hôpital.
But terör saldırısıyla mı alakalı?
C'est lié à l'attentat?
Senin ofisin böcek yerleştirmek için çok sıkıcı. Ne yani, kart oyununu nasıl oynadığını mı öğrenecektim?
Aucun intérêt de savoir votre score au solitaire!
Bu yıl çok satış yapamadım.
J'ai pas assuré, cette année.
Her yıl 68 milyon Amerikalı güvenli sınırlarımızın ötesine geçiyor.
Plus de 68 millions d'Américains quittent notre pays chaque année.
Hele de tüm Amerikalıların zengin olduğu algısı varken.
Enfin, surtout quand l'idée est que tous les Américains sont riches.
Eğer bu bir ilerlemeyse diğer Amerikalıları nasıl tehlikelerin beklediğini bilemeyiz.
Donc s'il y a escalade, on ne sait pas quels dangers d'autres Américains risquent de rencontrer.
Gamine'ler, yani sokak çocukları Kolombiya'daki iç savaşın kalıntısı.
"voyou" ou "gamins abandonnés"... C'est l'héritage des récentes guerres civiles Colombiennes.
Güvenlik raporuna göre çatı kapısının alarmı çaldıktan 12 saniye sonra yere çarpmış.
Le rapport de sécurité dit que l'alarme de la porte du toit s'est déclenchée, et 12 secondes après, il a touché le sol.
Ama otopsiye göre Drew uyuşturucu almamış, bir gece önce aldığı alkol de zar zor çıkmış.
L'autopsie a révélé qu'il n'y avait aucune drogue dans l'organisme de Drew, et l'alcool qui avait été consommé la nuit précédente très peu présent.
İlk kurbanın hemen aşağısında bir otelde kalıyor.
Enregistré à l'hôtel en bas de la rue comme notre première victime, Drew.
Belki kadının hayatına karşılık kendi hayatıydı.
Sauf s'il s'agissait de sa vie contre la sienne.
Banka kameraları dışında pek bir şey yok.
À l'exception des caméras des banques...
Tim'in çıkışında sıradışı bir şey görünmüyor.
L'enregistrement montre que Tim est parti et que rien ne sort de l'ordinaire.
Jack, Tim'in zamansız ölümü sonrası kredi kartlarını inceledim, az önce yakında bir dükkanda kullanılmış.
Jack. Après la mort prématurée de Tim, j'ai vérifié sa carte de crédit et j'ai vu que quelqu'un avait essayé de l'utiliser dans un magasin à côté.
Sabah kocasıyla kahvaltı yaptıktan sonra Zipaquira Salt Katedrali turuna çıkmış, kocası da dinlenmek için otele dönmüş.
Apparemment elle a pris le petit - déjeuner avec son mari ce matin avant d'aller visiter la cathédrale Zipaquira Salt pendant qu'il retournait à l'hôtel se reposer.
Laboratuvar niye bulamamış?
Pourquoi le labo d'origine ne l'a pas vu?
Skopolamin uyuşturucunun steroid almış hali gibidir.
La scopolamine c'est l'homme invisible des stéroides.
En kısa sürede otele dön, biz de toplanalım.
Retourne à l'hôtel aussi vite que possible, on s'y rejoint.
Bütün polisler aynısınız, kimin masum olup olmadığına karar veriyorsunuz.
Vous êtes tous pareil à la police, vous décidez qui est innocent et qui ne l'est pas.