Mais traducir francés
962,767 traducción paralela
Ve Phil'i çok sevdim. Ama hayatımın en önemli kişisin.
Et j'aimais Phil, mais tu es la personne la plus importante dans ma vie.
Ama Todd Bir uçuş görevlisine ihtiyacımız olacak.
Mais Todd va avoir besoin d'un steward.
X faktörü, eğer istersen.
Mais je reste important.
JK, dokunuş yok.
Tout me va. Merci, mais...
Evet, hepimiz biliyoruz, ama ne var biliyor musun?
Il nous manque tous, mais tu sais quoi?
Ama benim favorim "Church Giggles" dır.
Mais mon préféré est Fou rires d'église.
Ama bak, burada cennette daha iyi şeyler olamazdı.
Mais, c'est le pied au paradis.
Bak, korkunç olduğunu biliyorum Ancak paketin bir parçası.
Je sais que c'est effrayant, mais ça fait partie du lot.
Kimse hoşuna gitmiyor, ama uçmanın bir gerçekliği var.
Personne n'aime, mais ça fait partie du vol.
Ve onu sürmeye çalışıyorum, ancak emniyet kemeri levhası Açık, Ve bir yarış pisti gibi işemek zorundayım.
J'essaie de la surmonter, mais je suis attachée, et j'ai envie de pisser comme un cheval de course.
Bana şu an garip gelme. Gail, korkmamaya çalışıyorum.
J'essaie de ne pas paniquer, mais je panique, OK?
Birkaç saniye için dışarı çıktın,
- mais tout est réglé. - Quoi?
Bebekler oldukça büyük, Ancak çıktıkları açıklıklar oldukça küçüktür.
Les bébés sont assez larges, mais les ouvertures d'où ils sortent sont assez petites.
Bunu düşünürdüm, ama öyle değil.
Je pensais la même chose, mais c'est faux.
Burada senin için bir hediye aldım. Ama sadece doğan insanlar içindir.
J'ai un cadeau pour toi ici, mais c'est seulement pour les personnes nées.
Bunun bana neden geldiğini bilmiyorum, ama öyle.
J'ignore pourquoi ça m'affecte, mais c'est le cas.
Rex ve ben elimizden gelenin en iyisini yaptık fakat bu gerçekten Sabine'in bebeği.
Rex et moi avons fait de notre mieux, mais c'est le bébé de Sabine.
Size yardım etmeyi isterdim fakat elimizde yeterli kaynak yok.
J'aimerai vous aider, mais nous n'avons pas les ressources.
Arkadaşlarına duyduğun sadakate müteşekkirim Sabine fakat bu görev imkânsız.
J'apprécie ta loyauté envers tes amis, Sabine, mais cette mission est impossible.
Fakat işte buradayız.
Mais nous sommes libres.
Kendimizi savunmasız bırakamayız fakat birkaç gemi ve gitmek isteyen savaşçıları alabilirsin.
On doit se protéger, mais tu peux prendre des vaisseaux et des guerriers volontaires.
Fakat ben görebilirim.
Mais je peux.
Git. Fakat ben seninle gelemem.
Mais je ne peux pas venir avec vous.
- Fakat Kanan, her şeyimizi kaybettik. Yenilmiş hissetmeni anlıyorum fakat ben olaylara farklı bakmayı öğrendim.
Je comprends que tu te sentes abattu, mais j'ai appris à voir les choses différemment.
Ama biz üzerinde anlaştığımız spekleri yaptık bile.
Mais on s'est déjà mis d'accord sur les spécifications.
Bize pay çıkarmanız çok nazikçe ama bu sizin başarınız.
C'est gentil de nous remercier, mais c'est votre réussite.
Ama film bir anda daha güzel oldu.
Mais le film vient de devenir intéressant.
Efendim kusura bakmayın ama anlamıyorum.
Monsieur, désolé mais je ne comprends pas.
Tabii ayrıca nereye?
Mais surtout où?
Teşekkürler ama sorun şu ki birkaç aylığına burada olmayacağım. Sheldon bu konuda ne düşünür bilmiyorum.
Merci, mais le truc c'est que je serai absente quelques mois et je ne sais pas ce que va en penser Sheldon.
Ortadan kaybolabilir ama kesinlikle hiçbir şey temizlemez.
Elle pourrait disparaître, mais certainement pas nettoyer quoi que ce soit.
O konuda mutluyum ama ben fazla bir şey yapmadım ki.
Je suis heureux, mais c'est pas comme si j'y étais pour beaucoup.
Yok, oturdum ve oturdum ama bir faydası olmadı.
Non, j'ai poussé et poussé mais en vain.
Çok tatlısın ama tek başına gayet iyi yaşarsın.
C'est gentil, mais... tu te débrouillais très bien tout seul.
Onu da düşündüm. Ama tamamen sana bağımlı olduğumun farkına vardım.
Je le croyais aussi, mais j'ai réalisé que je suis complètement dépendant de toi.
Teşekkür ederim. Bana bir şey olmaz.
Merci, mais ça va aller.
Evet, yönlendirme sistemimi ve kız arkadaşımı kaybetmiş olabilirim.
Oui. J'ai peut-être perdu mon système de guidage et ma copine, mais j'ai toujours mon côlon, plein des repas d'hier pour me tenir compagnie.
- Biliyorum ama ya Sheldon... - Tamam, beni dinle.
Je sais, mais si Sheldon...
Heyecanlıyım ama sizi özleyeceğim.
Oui, mais vous me manquez, les gars.
Hayır, ama liste kabarık görünsün istedim.
Non, mais cette liste semblait un peu mince.
Bunun farkında mısın bilmiyorum ama ne zaman projeler arasında olsan biraz güvensiz oluyorsun.
Je ne sais pas si tu te rends compte, mais chaque fois que tu es entre deux projets tu as tendance à manquer d'assurance.
Sevgi göstermene bayılıyorum ama bu sevgi iyi bir yerden gelmiyor.
J'aime quand tu es affectueux, mais là ce n'est pas très sain.
Kusura bakma ama üzerine iki yıl çalıştığın alerji ilacı projesi denetleme kurumunca iptal edildiğinde ne yaptın?
Excuse-moi, mais t'as fait quoi quand la FDA a arrêté ton projet, alors que tu travaillais sur ce médicament anti-allergie depuis 2 ans?
Hayır, ama sen gidiyorsun. Bunu sana hediye olarak aldım.
Non, mais toi oui, donc je t'ai pris ceci comme cadeau.
Gideceğin günü iple çekmiyorum ama bu müthiş bir fırsat ve değerlendirmen gerek.
J'ai pas hâte, mais c'est une superbe opportunité et tu dois la prendre.
Bugün doğum günün olmadığını biliyorum ama istersen...
Je sais que c'est pas ton anniversaire, mais si tu es intéressée..
Bu, geçici teslimat odasını.
Mais...
Bilirsin, Tandy mantıklı bir seçimdi, Ama, bilirsin, ben çok kıskançtım.
Tandy était le choix logique, mais j'étais tellement jaloux qu'il se soit remis avec mon ex, Carol, que c'est à toi que je l'ai proposé.
Ve kendimi dağıtmaya çalışıyorum Hemisfer dergimden geçerek Ve Jason Biggs'in hepsini kontrol ederek
Et j'essaie de me distraire en feuilletant mon magazine Hemispheres pour voir les restos préférés de Jason Biggs à El Paso, mais ça ne marche pas, car l'avion se met à tanguer, et je vais mourir en couches.
Ama sadece o bacağı tutmayı unutma.
Mais tiens cette jambe.
Fakat bunu gerçekleştirmek bize kalmış.
Mais c'est à nous de faire en sorte qu'il arrive.