Mantar traducir francés
2,262 traducción paralela
Yani mantar değil. Pnömokoksik pnömoni.
C'est une pneumocystose, pas un champignon.
Beyin tomografisinde mantar topçukları görürdük.
Pas de lésions fongiques - au scanner.
Mantar lejyonları gözden kaçabilir.
- On a pu les rater.
Mantar önleyicileri durdurup hemen steroid vermemiz lazım.
Il faut arrêter les antifongiques et le mettre sous corticoïdes.
Gaz sızıntısı, duvar kağıdındaki arsenik, duşta mantar kapmak.
fuite de gaz, arsenic, moisissure dans la douche.
Restoranın spesyallerinden biri. Üstünde üçlü mantar sosu ve safron yaprağı ve biraz da...
Une des spécialités du resto, un risotto aux trois champignons avec une huile de truffe safranée,
Bu da siyah yer mantarı yağından ıstakoz mantısı.
Et raviolis de homard dans de l'huile de truffe.
Mantar Richard?
Un champignon, Richard?
Zehirli mantar ekseydim şimdi bu boya ulaşırdı!
J'aurais pu faire pousser des champignons de cette taille!
- Ben mantar yemiyorum. - Kimse zorla yedirmiyor zaten.
Je ne mange pas de champignons.
Mantar pano kullanırken haritasız olmaz.
Pas de tableau d'affichage sans carte.
Koloninin kalbinde, yaşamlarının anahtarı yatıyor, bir mantar.
Au cœur de la colonie se trouve la clé du dispositif :
Ama bu basit bir bakım hizmeti değil,... çünkü bu dünyanın başka hiçbir yerinde bulunmayan bir mantar.
un champignon qu'on ne trouve nulle part ailleurs sur terre.
Büyük çeneli karıncalar otu keserken onu antibiyotik salyaları ile kaplar ve böylece bu mantar hariç tüm mantarları öldürür.
Certaines découpent les brins d'herbe en les enduisant de salive. Elle possède des propriétés antibiotiques qui tuent tous les champignons sauf celui-ci.
Mantarı otla beslerler, mantar da serpilir.
Elles utilisent l'herbe comme terreau.
Karıncalar koloninin her tarafında, bu mantar bahçelerinden düzinelerce yetiştirirler.
Elles entretiennent ainsi des dizaines de champignonnières.
Ancak mantar aynı zamanda tehlikelidir.
Mais ce champignon n'est pas sans danger.
- Sadece ateş suyu mu? Barış çubuğu var, mantarı var.
L'eau-de-vie, les champignons, les potions et plein de saloperies.
Ama bu kadar büyük biri değildi. Londralı küçük çapta bir eşkıyaydı Amerika sokaklarında küçük zenci ve esmer çocuklara mantar tabancası satardı.
Mais au départ, ce n'était qu'un voyou de Londres qui vendait des flingues en plastoc aux petits Blacks dans les rues.
Sana biraz mantar bıraktık, Nick.
Nous t'avons gardé des champignons, Nick.
Mantar dolması.
Champignons farcis.
Mantar!
Le bouchon!
Mantar! Planı unutma!
Souviens-toi du plan.
Aslında fena mantar doğramıyorsun.
Eh bien, tu as le potentiel d'être un bon éminceur de champignons.
Bu Woolwich ya da Hampstead'da üçlü katlanmış mantar yakası olan ilk cübbe.
C'est la première robe à Woolwich et Hampstead avec une collerette à trois plis.
Bir mantar meşesi altında çok sevdiği bir çayır varmış.
Son endroit préféré se trouvait dans les pâturages, sous un arbre.
Barış bendim, şişeyi kapayan mantar bendim, kumdaki sınır çizgisi bendim.
J'étais la paix, le bouchon sur la bouteille, la ligne dans le sable.
Ekstra peynirli üç tane deluxe çizburger, pastırma jalapeno, mantar ve soğan.
3 doubles cheesburger avec plus de bacon et de fromage des jalapenos, des champignons et des oignons.
Ölüm mantarı.
Ils sont vénéneux.
Ölüm mantarı?
Vénéneux?
Ölüm mantarının beyaz tırtıkları olur.
Les vénéneux ont les branchies blanches.
Bu inanılmaz lezzetli mantarları, onları takip edip, koklayıp, meşe ağacının altından bulan domuzlarla mantar avına çıkan Tuscanyli bir adamdan aldım.
Je commande ces trésors à un Toscan qui chasse la truffe. Il suit le cochon qui flaire la truffe au pied des grands chênes.
- Biraz daha mantar başı lütfen!
- Plus de chapeaux de champignons!
Bunlar mantar mı?
C'est des champignons?
Mesela ben LSD, mantar falan kullanırdım.
Je prenais des drogues psyché, de l'herbe, des champignons, du peyotl...
Her gün kestane ve mantar topluyor, pirinçle pişiriyoruz.
Tous les jours, on rammasse des champignons et des noix... On les cuisine avec du riz. C'est tellement bon qu'on n'arrive toujours pas à s'en lasser!
Ve siz, eğlence olsun diye gece yarısı topraktan mantar bitiren akşam olunca sevinçten yerinde duramayanlar.
Et vous, qui la nuit faites croître des mousserons, pour réjouir votre solennel couvre-feu.
Sizin mantar olduğunuzu duydum
Y en a sûrement une parmi vous avec qui il se vide les couilles.
Her yerde var onlardan, mantar gibi fırlıyorlar.
Il y en a partout, ils poussent comme des champignons!
Mantarı varsa, biraz da ondan al.
Six... non, huit! Et prends des champignons.
A, mantar toplayacaklar.
A : la cueillette des champignons?
Mantar da bu ada.
Le bouchon est cette île.
Umarım o şort yüzünden etrafa mantar bulaştırmaz.
Elle va se choper une mycose.
Mantar olabilir.
Un champignon?
Hepsi negatif, mantar ya da parazit yok.
Ni parasite ni champignon.
- Mantar enfeksiyonu.
Une infection fongique.
Eğer mantar olsaydı kalbe kadar yayılabilirdi.
Un fongus peut atteindre le cœur.
Kadınlarla erkekleri tanıştırmak için her yerde mantar gibi bitiyorlar.
Elles pullulent, maintenant.
Bir keresinde üzümlü kızarmış kaz ciğeri ile ağır ateşte pişmiş konbu mantarı ve yengeç yemiştim.
J'ai le souvenir d'un foie gras grillé absolument délicieux, avec des groseilles, du konbu à l'étuvée et un biscuit au crabe.
Bu kulüp hayatımdaki zehirli bir mantar gibi.
Ce club intoxique ma vie.
Mantar mı o?
Un bouchon de liège?