Museum traducir francés
252 traducción paralela
Berlin'de bulunan Bundesarchiv-Filmarchiv'den elde edilen orijinal bir negatif ; New York Modern Sanatlar Müzesi'nden, filme ait bir baskı ; 1936 yılında, yapımı Almanya'da gerçekleştirilen kopyadan elde edilen kimi kısımlar ; Friedrich-Wilhelm-Murnau - Stiftung'un sahibi olduğu kayıp bir Alman baskı ;
un négatif d'origine de la Bundesarchiv-Filmarchiv de Berlin, une pellicule du Museum of Modern Art de New York produite en 1936, des fragments d'une copie conservée par la Friedrich-Wilhelm-Murnau-Stiftung issue d'une version allemande perdue, et des fragments d'une copie conservée par la Cinémathèque Suisse à Lausanne.
KAHİRE MÜZESİ CAIRO MUSEUM
"Musée du Caire"
.. Bay Belleğin beynini İngiliz Müzesi'ne bağışladığını da ekleyeyim. Yaşasın! Bir soru lütfen.
Memory laissera son cerveau au British Museum!
Londra'ya gittiğimde İngiliz Müzesi'nde araştırma yapmaya çalıştım ama korkarım ki herhangi bir kayıt bulamadılar.
J'ai interrogé le British Museum à ce sujet mais ils n'en ont pas trace.
İngiliz Müzesi'ne ne dersin?
Vous oubliez le British Museum?
Güneş, ağaç, yılan.
British Museum. " Le soleil, l'arbre, le serpent.
New York Metropolitan Müzesi'nde böyle bir portre asılıdır.
Un tel portrait fut accroché au Metropolitan Museum de New York.
O halde tek kopya British Museum'de değil.
Et le British Museum n'en aurait pas un?
Çünkü orada, Dr. Holden. Orada! Müzede tanıştığımızdan beri seninle.
La "chose" vous suit, Dr Holden... depuis le British Museum.
Öğleden sonra sizi Ulusal Müze'ye götüreceğim.
Et cet après-midi au "National Museum".
Heyecanla, bir anlığına, müzedeki karşılaşmalarının son görüşmeleri olduğu aklından çıktı.
L'exitation d'une telle aventure lui cacha quelque temps l'idée que cette rencontre au museum avait été la dernière.
"Hayranlarıma ait olacak Pinky Benson Anıt Müzesi'nin inşa edilmesini emrediyorum... " İçinde bronz kaplanmış olarak bütün dans ayakkabılarım... "... ve hançeremin altından dev bir heykeli bulunacaktır.
" Je veux qu'on bâtisse le Pinky Benson Memorial Museum dédié à mes admirateurs, où seront gardés mes chaussons de danse pris dans le bronze et une réplique en or de mon larynx.
İngiliz Müzesi tarafında vardı bir tane ama o da Londra Nakliyesi küçük şirketleri satın alınca kapatılmıştı.
Il y en avait une au British Museum, mais elle a fermé quand London Transport a racheté les petites boîtes.
Holborn ve İngiliz Müzesi?
Holborn et le British Museum?
Müze.
Museum.
Ayrılalım ve Berkeley Müzesi'nde hareket var mı bakalım.
Et si on allait voir s'il y a du gibier au Berkeley Museum?
" Pembe Panter'i çalan hırsızı arıyor.
" afin de mettre la main sur le voleur du célèbre diamant La Panthère Rose provenant du Royal Museum.
Kesintisiz bir başka baskısını da kontrol ettim. Sahibi film müzesi.
J'ai vérifié la copie originale que détient le film museum.
Sayın Başkan iddia makamı sanığın "Kraliyet Savaş Müzesini yıktım" demesini görmeye haddinden çok önem veriyor.
Le procureur est tourmenté par le fait que l'accusé ait proféré qu'il aimerait voir l'Imperial War Museum détruit.
Burada, Botanik Müzesi'nde. Bir gün onunla bir ara gelmeliyiz.
Il est ici, au Botanical Museum.
Gelecek hafta Metropolitan Müzesinde bir BM hayır toplantısı var.
L'ONU donne une soirée au Metropolitan Museum la semaine prochaine.
British Museum'da bir ipucu bulurum diye ümit ettim, durdum.
Je pensais m'en approcher au British Museum.
Ben - ben sizin de gördüğünüz gibi zengin bir adam değilim bayım, fakat alçakgönüllü ve saygın bir hayat yaşıyorum, söylemem gerekirse British Müzesi'nde.
Je ne suis pas un homme riche, comme vous le voyez, mais je gagne ma vie, d'une façon respectable, au British Museum.
Kesinlikle. Bütün haftayı lmperial Bilim Müzesinde geçirdim ve bunun cevabını düşündüm.
Précisément, j'ai passé la semaine à l'Imperial Science Museum et je pense... que j'ai trouvé la solution.
İngilizlere yön göstermek ve göz kulak olmak için üstlerim tarafından gönderilen tek Belçikalı benim. Vurdum.
Durant des mois, nous avons sillonné ces fleuves d'Afrique... dressant une liste de la faune pour le British Museum.
Ben İngiliz Müzesi'nin desteklediği zoolojik keşif heyetindeydim.
J'étais membre d'une expédition zoologique... financée par le British Museum.
Ben Metropolitan Müzesi'nde çalışıyorum.
Je... travaille pour le Metropolitan Museum.
Founders Müzesi'nin Antika Müdürüyüm.
Conservateur au département antiquités, Founder's Museum.
Yanımda New York Tarih müzesinden... Amerikan arkeolog Doktor Alex Johnson var.
J'ai avec moi l'archéologue américaine, Alex Johnson, du New York Museum of Ancient History.
NEW YORK - DOĞAL TARİH MÜZESİ
MUSEUM D'HISTOIRE NATURELLE DE NEW YORK
Biliyor musunuz, bir arkadaşım Metropolitan Sanat Müzesinde çalışıyor.
Ecoutez, j'ai un ami qui travaille au Metropolitan Museum of Art.
DOĞAL TARİH MÜZESİ
MUSÉUM D'HISTOIRE NATURELLE STUYVESANT
Alexander Peabody, Bayan Carleton Random'un avukatı. Dur hatırlamaya çalışayım. Bütün bunların tamamlanması için müzeye 1 milyon dolar bağışlayabilir.
Alexandre Peabody, qui représente Mme Carleton-Random... qui donnera peut-être un million de dollars au Muséum.
Bu bağışın müzemiz ve kişisel olarak benim için ne kadar önemli olduğunu size anlatamam Bay Peabody.
Si vous saviez ce que ce don représente pour le Muséum. Pourriez-vous me promettre...
Ne yapacağını söyleyeyim.
Allez au Muséum.
Seni tanıdığımdan beri oluşan zararları telafi etmek için New York'a dönüyorum. Bayan Swallow'a, müzeye, Bay Peabody'e ve diğer herkese verilen zarar...
Je veux réparer les bêtises que vous m'avez fait faire, faire des excuses à ma fiancée, au Muséum, à M. Peabody...
Biliyorum. O parayı müze için istiyordum.
Le Muséum en a besoin.
Ki o zaman müze için ihtiyaç duyduğum 1 milyon doları büyük bir ihtimalle sana verecek.
Comme ça, elle vous donnera le million dont le Muséum a besoin.
Bu, müzesi için 1 milyon $ bağışlamamı istediğin adam mı?
Vous vouliez que je donne un million à cet individu pour le Muséum?
Bunu söylediğin her sefer bir şeyler oluyor. Lütfen in çünkü müzeye zaten 1 milyon dolar kaybettirdin.
Chaque fois que vous dites ça, un malheur arrive, alors descendez, vous avez déjà coûté un million au Muséum.
Şey, müzede notlarım yere düştüğünde vermiş olabilir.
C'est bien possible, au Muséum lorsque mes notes sont tombées.
İngiliz Müzesi'ne gidip medyumlukla ilgili belirli ciltleri incelemem hayati önem taşıyor.
Je dois me référer à quelques ouvrages enfermés au British Muséum.
"Paha biçilmez mücevher, Sahra taşı" "... belirterek ", "müze..."
... joyau inestimable... Pierre du Sahara... Muséum...
Bu arada Emanuelle Profesör Lester Doğal Tarih Müzesi mütevelli heyetinde.
Au fait... c'est Ie conservateur du muséum d'histoire naturelle.
Belki de bu zahmete değmeyeceğini düşünüyorsunuz. Müzedeki işinizi bırakın, yoksa bunun için çok mu yaşlısınız?
Mais peut-être trouvez-vous que ça ne vaut pas Ia peine... de délaisser votre travail au muséum.
Binbaşı Ben McBride'ı günün birinde unutacağımı asla düşünmüyorum. O teneke kutu bir gün odamdan Doğal Tarih Müzesine yürüdü.
Je n'oublierai jamais le jour où le major Ben McBride a débarqué au Muséum d'histoire naturelle avec ces spécimens.
Hepsini bir müzeden ödünç aldık.
Nous les avons empruntés aux Muséum.
Müze, ama kapalıyız.
Un muséum. Mais on est fermés.
Peki müzeniz buna ne diyor?
Comment ça s'appelle, au muséum?
- 26. Bölgedeki ajanımız... Doğal Tarih Müzesi'nde polislerin bir cinayeti araştırdığını bildirdi.
- D'après notre agent du commissariat 26, la police enquêterait sur un meurtre au Muséum d'histoire naturelle.
Baksana, sakın dün gece... müzeyi ziyaret etmiş olmayasın?
Au fait, vous ne seriez pas... passé au muséum hier soir, par hasard?