Mâni traducir francés
47 traducción paralela
Bize mâni olmak istememiştir veya masum bir şakadır.
Il n'a pas osé déranger notre organisation ou il s'est amusé à une plaisanterie innocente.
Müsait olmayan kıyafetlerimin zahmetlerime mâni olacağını farkettim.
Mes haillons ne conviendraient pas aux aventures qui m'attendaient.
Ellen James, dağılmaları için yalvaran bir mektup yazmış onlara. Başka kadınların da kendilerine zarar vermelerine mâni olmak istiyor.
Ellen James les a suppliées de se disperser et d'empêcher d'autres mutilations.
Ben de peşinden gideyim, aptalca bir şey yapmasına mâni olurum.
Je devrais sortir m'assurer qu'Al ne fait rien d'idiot.
- Al, buna mâni ol.
Al, il ne faut pas que ça arrive.
Al, ben onu tam yukarıya çıkaracaktım ve sen buna mâni oldun.
On allait monter et tu nous as interrompus.
İşçilerle birkaç dakikalığına konuşmamıza neden mâni olduğunuzu anlamıyorum.
Pourquoi on ne peut pas aller leur parler?
Bunu yaptıktan sonra korku sana mâni olamaz.
Après ça, la peur ne peut plus les arrêter.
Harris'in kaseti çoğaltmasına mâni olan ne?
Qu'est-ce qui empêche Harris de faire d'autres copies? Rien.
İşine hiç mâni olmuyor mu?
Ils ne te gênent jamais?
- Babanla olan ilişkinin boyutu işini yapmana mâni oluyor.
Ta relation avec ton père t'empêche de bosser.
Çok arkadaşım yok, tam oldu derken buna mâni oluyorsun.
J'ai pas beaucoup d'amis, et quand finalement je m'en fais, tu gâches tout.
Bu gitmeme mâni değil.
J'y vais en tous cas.
Dexter'ın geçen defa senin hakkında şikayette bulunmasına mâni oldum.
J'ai déjà convaincu Dexter de pas porter plainte.
Şunu anlamalısınız ki Magneri'ye bir şey olursa bir şey olmasına mâni olunamazsa çifte cinayet sayılacaktır.
- Vous comprenez... si quelque chose arrive à Magneri, quoi que ce soit qui aurait pu être évité, vous serez accusée de deux meurtres.
Açlıktan ölmelerine mâni olmak için General.
Pour ne pas qu'ils meurent de faim, Général.
Sakince sonu bekleyenlere mâni olmamak lazım.
On ne va pas vous empêcher d'attendre sans rien faire.
Gittikçe zapt edilemez bir hâl alıyor. Diğerlerinin çalışmalarına da mâni oluyor.
- II est de plus en plus intenable, il empêche les autres de bosser.
Teknik bir detay sana özgürlüğünü kazandırdı ama bir hayatı sona erdirmenin ne anlama geldiğini anlamana mâni oldu.
Un vice de forme t'a fait libérer mais t'a empêché de prendre conscience de ce que ça fait de tuer.
Bulunduğun yerde muhtemelen telefonun çekmiyordur diye düşünüyorum muhtemelen ben sana ulaşana kadar, bunu duyamayacaksın ama, kendimi iyi hissettiriyor. ... ayrıca şu an Celia'yı öldürmeme de mâni oluyor.
J'imagine que tu ne reçois probablement pas où tu es donc tu n'entendras probablement pas ça avant je te rejoigne mais je me sens mieux en te parlant et ça m'empêche de tuer Celia.
Adımlarına dikkat et yoksa seni insanların bilgilenmesine mâni olmaktan şikayet ederim.
Fais gaffe, je peux faire un rapport si tu refuses l'œuvre d'éducation culturelle du peuple.
Wong'un güvenini kazanmalı, şirketine sızmalı ve menekşe cüce yıldızını yok etmesine mâni olmalısın.
Tu devras gagner la confiance de Wong, infiltrer son organisation et l'empêcher de détruire la naine violette.
İzin vermemek daha önce sana hiç mâni olmamıştı.
Permission? Je ne vous en ai jamais empêché.
Buna mâni olamazsın.
Vous ne pouvez-pas l'arrêter.
Kendilerine mâni olamıyorlar.
Elles ne peuvent pas s'en empêcher.
- İşime mâni olursan daha uzun sürer.
- Arrêtez de m'interrompre, alors.
Bu kız sadece mutluluğumuza mâni oluyor.
Elle ne fait qu'entraver notre bonheur.
Tutuşmak üzereyim, sen ise bana mâni oluyorsun!
Je pète le feu, et tu traînes du piano! Silence!
Kaçmasına mâni olun!
Il s'échappe!
Ve henüz öğrenememiş olduğunu biliyorum, bil ki gerçek aşka mâni yoktur!
Et dans au cas ou tu n'aurais pas encore compris, ce n'est pas une compétition avec l'amour.
Sana mâni olmayayım.
Ne me laisse pas t'interrompre.
Bana sorarsan, tam yüz gerdirme biraz silikon implantı, böylece ağız çevresindeki çizgilerin geri dönmesine mâni olabiliriz.
Je dirais un lifting total du visage... avec implants de silicone pour empêcher le retour des rides autour de la bouche.
Travis'in ya da senin mutluluğuna ben mâni olduysam bu beni mahveder.
Parce que ça m'aurait tué si j'avais pensé que j'étais en train d'empêcher Travis d'être heureux... ou toi.
Biri mâni mi oluyor?
Est-ce quelqu'un vous en empêche?
Ölümün işine mâni olmasına izin verecek değildi.
Elle n'allait pas laisser la mort entraver son travail.
Bu bayla bayanın evlenmesine mâni olacak bir sebebi olan birisi varsa ya şimdi konuşsun ya da sonsuza dek sussun.
Si quelqu'un ici présent a une raison de s'opposer à ce mariage, parlez maintenant ou taisez-vous à jamais.
Burayı temizlemene mâni olmayayım.
Je ne voudrais pas t'empêcher de nettoyer.
Annenle olan bağlantım kopar kopmaz beni yüzüstü bırakmanıza ne mâni olacak?
Qu'est-ce qui t'empêchera de me trahir au moment où ma connexion avec ta mère sera brisée?
Gördün mü, bunlara sebep olmayabilirsin, ama kesinlikle mâni olmuyorsun.
Peut-être que tu ne causes pas ces choses, mais tu ne peux certainement pas les arrêter.
Uyumanıza, geğirmenize, osurmanıza, figan etmenize mâni oluyor ve bu süreci daha gürültülü ve yabanî, daha çılgın daha elverişsiz bir hâle getiriyor. Tüm bu girişimi Mauritius büyüklüğündeki dev bir patlamada infilak etmekten alıkoyacak tek şey bu ve fedakârlıktır.
Vous empêche de dormir, rote, pète, crie... et elle va rendre tout le processus plus bruyant et délirant, plus fou, plus irréalisable... et la seule chose qui empêchera cette activité de se transformer en une explosion de la taille de l'île Maurice est ceci... et du dévouement.
Toprak, gayrimenkul ve menkullerin hepsi, suçlu şahsın yatırımları mâni olmaksızın Kraliyet'e geçecektir.
Toute terre, propriété, bien immobilier et investissement du parti coupable ira à la Couronne sans entrave.
- Öldürülmesine mâni olmadı bu.
Ça ne l'a pas empêché de se faire tuer.
Filmi bıraktım. Ama merak etme. İşine mâni olmayacağım.
Je m'en vais, mais ne t'inquiète pas, je ne te gênerai pas.
Vaiz bugün işimize mâni oldu.
Le pasteur nous a empêchés de faire notre boulot.
Şimdi, bunlara mâni olan bir şey meydana geldi.
Mais maintenant, une menace pèse sur elles.
Bize mâni olmayın da.
- Ne nous gênez pas.
Mânî olabileceğim bir şey değildi bu.
C'était quelque chose que je ne pouvais pas arrêter.